Alla Beni Pulla Beni...

Abone Ol

Kulunuz benim ise; Ayaklarımın üzerinde tay tay durup, sehpa-koltuk-soba deyip frenim tutmadan alıp başımı gittiğim günlerin ardından, yetişkin boyutlara gelip babamdan para istemediğim andan itibaren, banka dedikleri o sıcacık yuvanın  bize sunduğu dost ellerle tanışmamla başlar kredi alma maceram...
Kredi kartı mı yoksa kredi almak mı önce keşfedildi bilmiyorum. Milyoner yarışmasında soru olarak sorulabilir...
Keşfedilişlerini bır yana bırakırsam, ikisini de yoğun kullanmış bir vatandaş olarak ikisinden de nefret ediyorum. Sadece Napolyon ve “Para Para Para” ikilisini bilirken çok daha mutluydum.
No money no cry...
Al para ver mal, ya da al mal ver para yoksa- güle güle...Ayak bu yorgana göre uzar nabeeer...Kafan dingin uyursun, fonda yeşil çimen- arkada kahverengi dağlar önde kuzular hop hop seyrede ede uyu...Leylim leeey leylim ley...
Bakkal amcalar tanıdıklara, o şimdilerin kredi mantığının temellerini attıklarını bilmeden, kırmızı sol tek dikey çizginin, yatay siyah paralel çizgileri kestiği defterde, üç beş kuruş yanlışlıkla ( Bugün faiz diyorlar) tutarlar. Ah ahhh...O defterlere ne çok ataş iliştirmek isterdim. Köşeleri hep pislik içinde ve içe üçgen ve de sayfalar hep üst üste durmaktan şişik...
Sonra üç beş...para kazananlar bankalarla kanka olmaya başlayınca, her modayı takip eden sürüye ben de takıldım. Tosun önde biz arkada. Anaaa ne güzel oluyor toptan eline geçen paralar sıcacık...Ancak; Üç beş hareket pat bitiveriyor, çok ömürsüz ve nankör...Sonra işkence dolu günler, aylar sanki 15 gün...Öde babam öde...Aynalar dargın, omuzlar düşmüş say şafak 365-364-363...Hani kadınlar askerlik yapmazdı. Koş Lola Koş...
Tadmışsındır bir kere toplu banknotların dayanılmaz hafifliğini...Şeytan baş parmağını münasip bir yerinden dürter tekrar kredi alırsın...Aaaa bir de bakmışsın evlisindir , bir çocuğun ciyaklamasıyla anne-baba olduğunu da farkedersin. Fakat Banka topaldır, sabirla vade gününü bekler... Ömür biter borç bitmez...
Sonra birden kredi kartlarının taksitleriyle “Müşerref oldum efendim” dersin. Dost sandığın el aslında cebine uzanır...Ne kadar zarif ve kibardır. Rengi ustaca tasarımlanmış, boyutları ufalda cüzdanıma gir cinsinden. Yavaştır, girdiğini anlayamazsın.
Yıllar yılları, artık  kızlar ise oğlanları kovalamaya başlar...Rekabet, el el üstünde kimin eli var oynamaktadır. Geri adım atma zamanının geldiğini, “Şimdi bana kaybolan yıllarımı verseler” şarkısı çoktaaan dönmeye başlar... zonk diye anlarsın neredesin kimsin kimlesin. “Vakittt çoook geççç...”
Tatmışsındır bir kere sıkışınca en iyi dosttur onlar. Hani baban borçla yaşamazdı. Nasıl da bir çırpıda silip attın o bilge düşünceyi...Faiz Halloween yapmakta her köşede seni beklerken sen, yorgun savaşcı moduna çoktaaan geçmişsindir. İşte artık kulaklarında;
“Böyle gelmiş böyle, böyle geçer dünyaaa” çalmaya başlarken. Gözün bilboardlara takılır.
“Burası sizin yeriniz”  “Doğayı Tam Gaz Koruma Kredisi”  “Tatil Kredisi”  “Emekli Kredisi”  “Ev Yenileme Kredisi”  “Sarı Panjur Ev Kredisi”  “Kumdan Kale Tatil Kredisi”  “Bedelli Askerlik Kredisi” “Otomobil Kredisi”  “Eğitim Kredisi”
İş kur makina al, evlen ev al, yok yoktur. Müdür müdür müdür?
Yani tam bir fucktoring pardon yanlış yazdım factoring...
“Dana Kıyma”   bu olmadı “ Bana Kıy” bu noktada da  bir kredi cinsi var arkadaşlar.
“Akıl Yenileme Kredisi” –Ben uydurdum ama a-ha basıyorum sonunda bu da çıkacak, demedi demeyin.
Şarkı değişti artık; “Alla Beni Pulla Beni Al Koynuna Yar...” Ruhun şadolsun sevgili Barış Ağabey...Sen kimbilir neyi allayıp pullamıştın bunu yazarken...
Nasıl?????
Bugün kredi alıp 50 dosya kağıdına imza attığımı anladınız mı?
Tühhh beee...”Türk Milleti Zekidir...”