Bu başlık İslam’a savaş açmış bazı yayın organlarına ait. Tabi ki  bunu farklı bir gönderme için kullanmışlar bir kısmını kırparak. Zaten başka bir şey bekleyemezsiniz bunlardan.

Bu seferki saldırı Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın aktardığı “Her çocuk İslam fıtratı üzerine doğar. Daha sonra anne babası onu Yahudi yapar, Hıristiyan yapar ya da Mecusi yapar. Ama doğduğu an Müslüman olarak doğmuştur” hadisi şerifi üzerinden yapıldı.

14 asır önce Peygamber Efendimiz tarafından söylenen, sahih kaynaklarda yer alan bu hadis-i şerifi İslam’a az çok vakıf olan herkes bilir ve mutlaka duymuştur.

Eğer İslam hakkında bir şeyler söylenecekse onunla ilgili en azından bazı şeylere vakıf olmak lazım değil mi? Aksi halde düşmanlık yapayım derken ahmaklık yapmış olursunuz. Her düşman Ahmak değildir, her Ahmak olan da düşman değildir. Ancak  Düşmanın bile mert olanı iyidir.  Çünkü mert düşman ikiyüzlü olmaz. İlle de zarar vereyim diye yalanlardan medet ummaz. Uyduruk haberlerle saldırmaz, masa başında klavye gazeteciliği yapmaz. Biraz tutarlı düşmanlık yapar. Yani mert olur, mert…

Bunlarda bu erdemden hiç mi hiç yok.

Sadece vurmanın ve karalamanın peşindeler bu yobazlar. Niye, ne için vurduklarından da emin olmadıklarını biliyorum.

“Yok, efendim biz Erbaş’a değil o hadisin taşıdığı anlama karşıyız” derlerse mertçe ne olduklarını ifşa ettikleri için ona göre cevap veririz.

“Yok, yok doğrudan Diyanet’e bu nedenle Erbaş’ın söylediği her söze  düşmanız” derlerse bu sefer farklı cevap veririz...

Çünkü bizim tebliğ üslubumuzda “Müslüman’ım” diyene verilen cevapla “değilim” diyene verilen cevap aynı olmaz.

Münafıklık yapana da cevabımız vardır, yapmayana da.

Cahil ile münakaşamız olmaz; âlim ile istişaremiz olur. Bilmeyen, ancak öğrenmek isteyen başkadır, bildiği halde inkâr eden başkadır bizim inancımızda.

Yeri geldiğinde “Benim dedem de hacıydı anneannemin başı da örtülüydü” deyip işin ne içinde ne dışında görünümü sergileyenlere söz sarf etmeden önce şunu öğrenmek isteriz; “siz asıl olarak kimlerdensiniz söyleyin onu söyleyin, bırakın mezar taşlarıyla aldatmayı…
İnancınız ne?

Neye ve kime hizmet ediyorsunuz?

Mesela; uyduruk bir din mi hedefleyenlerdensiniz.

İşinize gelen ayet ve hadislerle Müslüman; kabul etmediklerinizle Hıristiyan mısınız?

Yoksa yaşarken Yahudi, ölürken mi Müslümansınız?

Veya hiç bir dini kabul etmeyen ateist, şeytana sempati duyan satanist misiniz?

Yâda yolun sonu göründüğünde cami avlusunda, küfrettiğiniz Müslümanlara şahitlik yaptıran sahtekârlardan mısınız?

Söyleyin siz kimsiniz? Ne ayaksınız?