ALEVİ'LİK...

Abone Ol
Alevî'lik nedir? Alevî'lik mes'elesi, Memleketimizde mayınlı bir tarlaya benzer. Bu bakımdan mes'eleye yaklaşımda çok dikkatlice davranmak gerekir. Biz, bu mes'eleyi ele alırken aynı dikkat ve hassasiyeti göstererek, sadece genel kabul görmüş, herhangi bir itiraza mâruz kalmamış esaslı, Ansiklopedik bilgiler arz ederek başlayacağız. Türkiye Diyânet Vakfı tarafından çıkarılan İslâm Ansiklopedi'si'nin "ALEVİ" Maddesinde: (Cilt, 2, S. 368) şu bilgiler verilmektedir: Alevî, Hazret-i Ali'ye bağlılık noktasında birleşen çeşitli dînî ve siyâsî gruplar için söylenen bir terimdir. Sözlükte "Ali'ye mensup" anlamına gelen kelimenin çoğul şekli "Aleviyye ve Aleviyyûn'dur. Hazret-i Alî soyundan gelenler manasında, ayrıca siyâsî, tasavvufî ve itikadî anlamda kullanılagelmiştir. Hazret-i Ali soyundan, oğulları Hasan, Hüseyin, Muhammed bin Hanefiyye, Ömer ve Abbas vasıtasıyla gelenlere Alevî denilmiştir. Özellikle Hasan ve Hüseyn'in neslinden olanlar için Şerif, Seyyid, Emîr gibi lakaplar yanında Alevî nisbesi de kullanılmaya başlamış ve bu husus daha sonraki devirlerde devam etmiştir. Günümüzde aynı nesle bağlı olanlar bu nisbeyi kullanmaktadır. (Yazar'ın Notu: Asırlardır ve günümüzde Hazret-i Hasan'ın soyundan gelenlere Seyyid, Hazret-i Hüseyn'in soyundan gelenlere ise Şerif denilmektedir. Bu pâk ve mübârek soydan gelenler, ne geçmişte ve ne de günümüzde Emir veya Alevî lakabını kullanmıştır.) Emevî ve Abbasî'ler dönemlerinde iktidarlara karşı Haz. Ali soyuna mensup çevrelerde beliren hareketlerde Alevî nisbesi kendini göstermiş, fakat bâzen de Haz. Ali Soyu ile hiç bir bağı bulunmayan çevreler (Günümüzde de olduğu gibi) sadece hareketlerine nüfuz ve yaygınlık kazandırmak amacıyla kendilerini Aleviliğe nisbet etmişlerdir. Hicrî, 255 (869)'da Basra'da ortaya çıkan ZENC ihtilâli buna bir örnek teşkil eder. İslâm siyâsi tarihinde bu terim ilk def'a hilâfetle ilgili anlaşmazlıklar sırasında kullanılmaya başlamıştır. Hazret-i Peygamberi'in salla'llâhu aliyhi ve sellem'in irtihalini müteâkip ortaya çıkan (büyük Fitne) ve üçüncü Halife'nin (Hazret-i Osman R.A.) öldürülmesinden sonra da şiddetlenen hilâfet münâkaşalarında Hazret-i Alî tarafını tutanlara el-Aleviyye veya Şîatü Ali (Ali'ye bağlı olanlar, Ali taraftarları), bunların karşısında olanlara da el-Ömeriyye, el-Osmaniyye (Ömer ve Osman'a dolaysiyle Hazret-i Ebû Bekr'e bağlı olanlar) denilmiştir. Bu anlamıyla Alevî terimi Haz. Ali taraftarlarından oluşan siyâsî topluluğu ifade eder. Bununla birlikte Abbâsî'lerin iktidarı boyunca merkezî idarenin zayıflaması sonucu İslâm dünyasının muhtelif yerlerinde ortaya çıkan ve Mahallî idareleri ellerine geçiren veya müstekıl devletler kurabilen sülâleler de kendilerinin Haz. Ali soyuna mensup olduklarını göstermek üzere Alevî nisbesini kullanmışlardır. Fas'ta İdrîsîler, bizzat Alevî nisbesini taşıyan sülâle, Mısır'da Fâtimi'ler, Yemen'de Süleymâniler ve Ressîler, Kuzey İran'da Zeydîler, Amül'de Hasenîler ve İspanya'da Hammâdîler Alevî devletler olarak görülürlerse de bunların çoğunun gerçekten Haz. Ali'nin soyu ile bağları bulunmadığı bugün bilinmektedir. Alevî'lik teriminin asıl anlamını kazandığı ve yaygın olarak kullanıldığı saha, Haz. Ali hakkında beslenen inançlara dâirdir. Genellikle Şiîler ve Şiîler içinde yer aldıkları kabul edilen bâzı mezhepler Alevî nisbesini alırlar. Nitekim Zeydiyye, İsnâaşeriyye gibi mutedil Şiîlerin yanında Beyâniyye, İsmâilliye ve Batıniyye mensupları Alevî diye bilinirler. Fakat çağımızda asıl Alevî'ler olarak tanınan iki itikâdî mezhep vardır. Bunlardan biri, bugün genellikle Lübnan, Suriye, Hayat yörelerinde varlığını sürdüren Nusayrîlik, diğeri ise 13. Yüzyılda Anadolu'daki etnik ve sosyal-dinî kaynaşmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan ve 16. yüzyılda Safevîlerin propagandası ile gelişen kızılbaşlık'tır. Bu mezhebe bağlı olanlar Osmanlı Arşiv belgeleri ve vekâyi'nâmelerinde KIZILBAŞ veya Râfizîler diye geçmesine rağmen bunlar kendilerine Alevî nisbesini vermişlerdir. Buraya kadar yazdıklarımız harfi harfine Türkiye Diyânet Vakfı, İslâm Ansiklopedi'sinden alınmıştır. Bizim değerlendirmemiz; Yukarıya aldığımız, tartışılan mes'elenin boyutlarıyla mütenâsip olmayan kısa, Ansiklopedik bilgiler ışığında; Memleketimizde kendilerini Hazret-i Ali KerremAllahu Vechehû Hazretlerine nisbetle "Alevî" diye isimlendiren vatandaşlarımızın, Zeydiyye, İsnâaşeriyye gibi mûtedil Şiîlerle bir alakalarının bulunmadığı gibi, Beyâniyye, İsmâiliyye ve Batıniyye ile de bir alakalarının bulunmadığını pek âlâ söyleyebiliriz. Hattâ, Nusayrîlik'le de bir münasebetleri yoktur. Olsa olsa, Anadolu'da 13. yüzyılda etnik, sosyal-dînî karmaşa sırasında Hazret-i Osman radiyallâhu anh Efendimizin şehâdetiyle başlayan ve Kerbelâ'da Al-i Muhammed'den Mümtaz Evladı'nın şehâdetine kadar uzanan gönülleri dağlayıcı vak'aların canlandırılmasıyla, kapanmış yaraların kaşınması ve fitneye ateşle karşılık verilmesi neticesinde oluşan hassasiyeti istismar ederek, ahâlî'nin, ehl-i Beyt'e fart-ı Muhabbetinden kaynaklanan binr harekettir. Memleketimizde kendilerini Haz. Ali'ye nisbetle Alevî olmakla vasıflandıran vatandaşlarımızın aynı fikir etrafında birleştiklerini söylemek mümkün değildir. Alevî ve Bektâşî adları altında kurulan ve Federe olan dernekler ve Federasyonların birbirine çok ters düşen fikirler ve görüşler serdettikleri müşahede edilmektedir. Ansiklopedik bilgilerin dışına çıkılır, Mezhepler tarihinde şöyle biraz seyredilirse bugün ortaya atılan çoğu fikir ve görüşlerin, Hicrî birinci Asr'ın sonlarından itibaren filizlendiğini görebiliriz; Şöyle ki, "Kütüb-ü Sitte" diye mâruf olan, altı Hadis Külliyatı ve diğer sahih bütün hadis kitaplarında yer verilen "FİTEN" bahsi, yâni fitnelerden bahseden bölümlerde bir âyet-i Kerime Serlevha (Başlık) yapılır. "Ey Mü'minler! Öyle bir fitneden sakınınız ki, o, hiç de sizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz (Onun musîbeti günahsızlara da dokunur.) (Enfal 8/25) Fitne: İlk önce, imtihan ve sınamak manasına vazedilmişse de sonra küfür ve her türlü günah, fısk-ı fücur ve rusvaylığa fitne denilmiştir. Aynı zamanda ihtilaf, ihtilal kaos, hercümerç, şikayet ve kavgaya da itlâk olunmuştur. (Devam edecek)