Gün içerisinde bugün insanlığa nasıl faydam dokunabilir? Bu hafta köşeme neyi taşısam da farkındalığı azda olsa arttırsam gayesi ile düşünürken, geçen yıllarda karşılaştığım bir olay ve yine canım memleketimin güzel insanlarının sosyal medya aşkı ve aldatmalar giriyor parmaklarım arasına ve istemsizce dökülüveriyor kalemimden. Evliliklerde aldatma, pek çoğumuzun sandığından çok daha sık rastlanan bir durumdur.  

Yapılan son araştırmalara göre evli erkeklerin %60'ı, evli kadınların ise %45'i hayatlarının bir noktasında eşlerini aldatmaktadır. Evli kadınların başkalarıyla birlikte olmadan önce o kişinin ne kadar iyi bir baba olabileceğini, eğitim düzeyini ve maddi durumunu hesaba kattıklarını gösteriyor. Ancak erkeklerin aldatmaya karar vermesinde bu gibi etkenler hiç denecek kadar az rol oynuyor. Onlar içinse temel etken partnerlerinin dış görünüşü. Hep erkek şöyle, erkek böyle naraları atarken birazda olayın derin kısmına bakmak gerekir. Aşırı feminist gruplarlar eminim erkeği köşeye sıkıştırıp kadın her şeyde serbesttir fikrini savunsa da ben aynı fikirde değilim. Almışız ele bir erkek yahu kadınlarda da ben o kadar çok şahit oluyorum ki belden aşağı konulara. Mailimde yüzlerce erkekten mesaj var. Bu serzenişlere kayıtsız kalamam! Kadın erkeklere oranla, aldattığını gizleme konusunda çok daha başarılılardır. Toplum baskısının daha az olduğu ülkelerde sayıları, aldatan erkek sayısını katlayabilecek boyuttadır. Fakat, Türkiye gibi nispeten baskıcı halklara sahip ülkelerde de sayıları sanıldığı kadar az değildir. Toplumsal bir ön yargı olarak kadının aldatma potansiyeli düşük görülmektedir. Lâkin onca aldatan erkeğin başka bir kadınla aldatma eylemini gerçekleştirdiğini düşünürsek aslında bu ön yargının yanlış olduğunu anlarız. Aldatmanın kadını erkeği mi olur? Aldatma cinsiyet meselesi değil şahsiyet meselesidir. Ya intikam ya doyumsuzluk ya da karaktersizlik sebebiyle yaptığı ve fakat her ne sebeple olursa olsun kadını aşağılık kılan eylemdir. 

Sosyal medya kullanımı tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de giderek daha fazla kullanıcıyı peşinden sürüklerken, insanlarımız kendisini kaybetmiş durumdalar. İnternet ve bilgisayar kullanımının artması, bunun yanında hiçte akıllı olmayan akıllı telefonlarla da sosyal medyada var olabilmek yarışı kullanıcı sayısını daha da arttırıyor. Kitap alamaz ama telefonu bilmem kaç milyardır.   38 milyonu aşkın Facebook, Twitter, İnstagram kullanımı ile dünyada 6’inci sırada yer alan Türkiye’de sosyal medya hesaplarının ilişkilere etkisini ölçümleri araştırmalara göre yürek burkuyor, nefes daraltıyor.  Sıkça duyduğumuz  'eskiden çok mutluyduklar eksik olmuyor dilimizden. Ama sadece sözde kalıyor. Herkes gayet mutlu hayatından nerede o eski bayramlar deyip yakınan amcacığımızın bile toplu mesaj furyasına uyarak 100 kişiye aynı mesajı gönderiyorsa, bu sonumuzun hiç de iç açıcı olmadığının kanıtı. Ciddi araştırmalara göre eşler arasındaki iletişim kopukluğu, cinsel yaşamda uyumsuzluk ve teknolojinin hızla yayılması sebebi ile evli çiftler sosyal medya konusunda çok daha aktif ve sorunlu. Günümüzde sosyal medyanın boşanma üzerindeki etkisi gözle görülür biçimde artmış durumda. İnsanların eşlerine ayıracakları zamanı, bilgisayar başında; sosyal paylaşım sitelerinde geçirmeleri ve bu mecralarda yaşanan sanal ilişkilerden dolayı eşler birbirinden soğumakta.  Her köşemde bağırırım kadınlar başımın tacı diye ama geçen günlerde karşılaştım ufak bir durumu sizler ile paylaşmak isterim. Yine ben bir gün kadına şiddetten dem vurup, köşemde bas bas bağırırken, nevi şahsına münhasır bir bey arkadaşım bana şu ifadeleri kullandı: Sayın Aslı Hanım size saygım büyük. Evet, bayanlar başımızın tacı. Benim kullanmış olduğum sosyal medya hesabımda ki özel mesajları görseniz kadınlığınızdan utanırsınız. Nasıl yani dedim? Kadın evli bir sürü çocuğu var ama belden aşağı mesajlar ve bunlar ayrı ayrı kişilerden yüzlerce deyince sahiden oracıkta yerin dibine girdiğimi hissettim. Toparlanır yanının olmadığının farkındaydım. Her kadında kusura kalmasın başımın tacı değil! Kadınım ben objesini kullanıp mağdura yatıp el altından iş çeviren yüzlerce kadın müsveddesi de var biliyoruz. Ama bu bir bey arkadaştan şahitli ispatlı duymak ne kadar rahatsızlık verici tahmin bile edemezsiniz. Erkeğin adam gibi olanı da başımın tacı. Sezar’ın hakkı Sezar’ a. Şu acı durum apaçık ortada çiftlerin en büyük problemlerinden bir tanesi iletişim kuramamak. Bu iletişimi sosyal medya ile çok daha iyi kuruyorlar. Mış gibi yaşıyorlar. Birbirleriyle konuşmak yerine iletişimi kamufle ederek maalesef sosyal medyaya daha çok vakit geçiriyorlar. Evde bulamadıkları ya da karşılıklı tatmin olamadıkları duyguları yalan dünyada arıyorlar ve bu da çiftlerin bir biriyle olan ilişkilerini azaltan ve koparan bir durum haline geliyor. Sonra peş peşine gelen aldatmalar. Yapma kardeşim! Bir bayansan da bir erkeksen de kimse kimsenin nikâhı altında oynamasın! Müslüman toplumu olmaktan uzaklaşan ülkemde, İslam’ın temel prensiplerinden biri olan evlilik bağı hızla azalmakta.  Her geçen gün türlü sebeplerle boşanma oranı artmaktayken, bir de sosyal medya faktörünün ortaya çıkması ve bunun engellenemez bir hal alması gelecek için endişe veriyor. 

Birçok bakış açısı da kondurabilir satırlarıma, konu sosyal medya ve aldatma olunca sivri dili üslubu zarifleştiremiyorum bir türlü. Kurunun yanında yaşı da yakmak yaptığım iş değildir ama ortada gerçekler var. 

Tenzih edip saygı duyduğum bireyler Affola! 

Sahiden eskiden çok mutluyduk tabi. Başkalarının hayatları gözlerimize sokulmadıkça bilmiyorduk kendi halimizde yaşayıp gidiyorduk. Sokakların o şen sesini iliklerimize kadar hissedebiliyorduk. O zamanlarda da elbet kıskançlık vardı fakat bu aşırı özel hayat teşhirciliği yoktu iyice dengesini alt üst  etti herkesin. Tatminsizlikler bastı dünyayı. En elzemi de hepimiz bu suça ortağız. Çok uzakta değil, aslında bu gerçeği görmek bu yazımı okur okumaz  bakın herhangi bir sosyal medya hesabınıza. Okuyun, görün yapılan paylaşımları ve düşünün. İnsanların kendilerini nasıl da mutsuzluğa sürüklediğine tanık olun. Memnuniyetsizlik duygusunun bir karabasan gibi nasıl da tüm insanları etkisi altına aldığına şahit olun. Çağın vebası gibi yayılmakta olan ve şuan sınırsız kişinin sahip olduğu bilinmeyen kabullenemeyen hastalık farkında olmadan nasıl yerleşmiş hayatınızın merkezine. 

Sırf sosyal medyada elit görünme uğruna bir şekilde tatillere gidip daha sonra paylaştığı fotoğraflar ile tatili yaşamaya devam etmek örneklerden biri. Video çekerken dağın tepesinden düşenler, özçekim yaparken denize düşüp boğulanlar, yolda yürürken elindeki telefona dalıp su kuyusuna bile düşenler var. Yemeği soğutana kadar fotoğraf çekmek, manzaraya daha bakmadan fotoğraf çeker çekmez arkasını dönmek. Kazaya yardım etmeden önce fotoğraflamak… Adamcağız ölüyor o video çekme derdinde. Ah! Neler neler özellikle şahit olduklarımda var. Karı ve kocanın hafta sonu kahvaltıya gidip, yemeği neresine yediğini anlamayıp çektiği fotoğrafı paylaşıp birbirini etiketlediği, etiketlendiğini beğendiği ve yan yanalarken sosyal platform üzerinden yorumlaştığını bile gördü bu gözler. Sonrada bu ailenin yetiştirdiği çocuktan vatana millete hayırlı olmasını bekle. Elbette faydaları var o kadarda yobaz davranıp haksızlık etmeyeceğim. Lakin internet kullanımında faydalı kullanım yüzdesi o kadar çok azaldı ki... İnsanız elbet her insan mutlu anına ait anısı da olsun ister. Fakat bu istek, o anı yaşamana engel oluyorsa ve gözü kör edecek bir hal aldırdıysa eyvahlar olsun! Yemeler, içmeler, el gördücük yaşamalar özellikle de aldatmalar… 

 Bu hususla ilgili yapılan ciddi araştırmalarda var; mesela bazı kişilere göre, sevgililerinin ya da eşlerinin başka kişilere bakmasının ya da başka insanları düşünmesinin aldatma iken, bazı kişilere göre ise sadece cinsel ilişkide bulunmasının aldatma olarak tanımlandığını bildirdi. Aldatmanın altında yatan nedenler ve aldatma çeşitlerine değinilen araştırmada "Son yıllarda eşler arası aldatma olaylarının eskiye oranla daha çoğaldığının altı çiziliyor. Bu durumun nedenleri arasında iş hayatına giren kadının güçlenmesi, güç kazanması, erkeğe karşı çıkabilme gücünün artması, erkeğin karşı cinse ulaşabilmesinin kolaylaşması, erkeğin hormonsal kontrolünü azaltması, toplumda aldatma sıfatının sadece kadına yakıştırılması erkeğin eşine sadakatsizliğin aldatma olarak nitelendirilmemesi gibi nedenleri sayılıyor. Bunun yanında, ilişkinin sıradan bir hale gelmesi, ilişkiye verilen değerin azalması, ilişki alanının insanların sahip olma arzusuna dönüşmesi nedeniyle aldatmalarda da artış oldu deniliyor. Kabul edilmek, beğenilmek, onaylanmak, güvenmek ve sevilmek gibi insanların sosyal anlamda temel ihtiyaçları olduğu belirtiliyor. "Kişi kendini mutsuz, önemsiz, değersiz hissettiğinde bu insani ihtiyaçlarını karşılamak için çareler arıyor, başka birinin ona değer vermesi kendisini mutlu hissettiriyor. Özellikle depresyonda olan erkek ve kadınların kendilerini değersiz hissettiklerinde ona değer veren mutlu hissettiren biri olduğu zaman kişi aldatmaya sürüklenebiliyor. Erkekler, kadınların hamilelik, doğum sonrasında beklediği ilgi ve cinselliği bulamayınca aldatabiliyor. Aldatan kişi yakalanmadığı sürece bunu sürdürüp, sonuçlarını hep düşünüyor. Genelde aldatma sonrası vicdani rahatsızlık oluşuyor, kendini bilen insanoğlunda suçluluk duygusu ortaya çıkıyor. Bazen kişi kendini daha iyi hissetmek için eşinin veya sevgilisinin hatalarını arıyor. Sanki bedelini ödetmiş düşüncesiyle o hata yaptıkça kişi kendisini daha iyi hissediyor.   

Bu hayatta birileri her zaman sizden daha iyi, daha özgür, daha zengin bir hayata sahip olacak ve siz bu durumu sindiremeyecek yapıdaysanız, önümüzdeki yıllarda sosyal medya hastalığı yüzünden şizofreni olup çıkacaksınız. Bu kadar da takılmamalısınız. Hayat sahiden kısa ve anı yaşamaya bakın. Çok şey istediğimin farkındayım ama çiçek sevin, böcek sevin, insan sevin, hayvan sevin, hayatı sevin. anı yaşayın. Bu illete kendinizi kaptırıp egonuzu tatmin etmeyin. Evinizi yavrunuzu, eşinizi, dostunuzu günlerinizi ziyan etmeyin. Bunla ilgili fersah fersah araştırmalar var. Araştırmasalar bile gözlerimizin önünde gelişen ve duyduğumuz binlerce aldatma vakası var. Peki, bütün bunları neden yapıyoruz? Neden başkasının nikâhı altında oynamayı tercih ediyoruz. Mutsuzsak eşimizle neden boşanmayı tercih etmeyip konfor alanını terk etmek istemiyoruz? Neden hiç suçu olmayan eşlerinizin günahlarını alıyoruz. Neden evlatlarımıza bunları yaşatıyoruz? Anlaşamayabilirsin anlayabilirim bunu. Maddiyatı yoktur, sığınacak kimsem yoktur der hadi bunu da anlamış olayım. Hepsi bahane biliyor musunuz? Açıkçası bunların hepsi kendimizle olan savaşımızın sonucudur. Sıkılmak evlilikten, mutlu olmak istiyoruz, heyecan istiyoruz, ayıp olan gizli olan cezbediyor, bir boşluk var içimizde, ama o boşluğun nedenini keşfetmek yerine en kolayını, aldatmayı seçiyoruz. Kadınlar da erkekler de birbirlerini neden aldattıklarının farkında değiller. Herkes birbirini suçluyor, onun yüzünden diyoruz sürekli. Birbirimizi tanımıyoruz, tanıyormuş gibi davranıyoruz. Bilmem kaç yıllık eşimiz tarafından aldatıldığımızda bunun nedenini hiç düşünmüyor, içimize dönmüyor, kendimizi tanıma ile ilgili hiçbir şey yapmıyoruz. Bu nasıl bir midedir “insanoğlu” demeden de geçemiyorum af buyurmayın! Bu hususla ilgili bağnaz diyebileceğiniz düşüncelerime gen vuramıyorum hatta daha ilerisi kırmızı çizgilerimle köşemi sonlandırmak istiyorum.