Amerikalı tarihçi Justin McCarthy, son iki yüzyıldır Balkanlardan Türkiye’ye yönelik göçlerle ve sonuçlarıyla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yapmaktadır: “Ayaklanmalar ve savaşlar sırasında İmparatorluğun çeşitli bölgelerinde çoğu Türk olan milyonlarca Müslüman ölmüş; milyonlarcası da Türkiye’ye sığınmıştır. 1821 ile 1922 yılları arasında Müslümanların yaklaşık 5.5 milyonu kimi savaşlarda açlıktan ve hastalıktan canını yitirerek ölmüş, 5 milyondan fazlası ise ülkelerinden sürülüp atılmıştır.” (Sürgün ve Ölüm adlı eserinden)
Bu acı gerçeğe rağmen, iki yüzlü ve samimiyetsiz Batı Düyası, binbir türlü hile ve desise ile ayıplarını örtmüş ve sanki suçluymuşuz gibi bizi sanık sandalyesine oturtmaya çalışmıştır. Bu nedenle tüm dünyanın gözü önünde 1992 yılının 26 Şubatında Ermeniler tarafından Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ Bölgesinde yer alan Hocalı kasabasında resmen bir katliam (hatta soykırım) yapıldığı halde anılmaz ve konuşulmaz.
Avrupa’dan ve Kafkaslardan çekilmeye başladıkları tarihten itibaren malesef “SOYKIRIM veya ETNİK TEMİZLİK” adeta Türk ve Müslümanların kaderi olmuştur. Bir çok benzerinin yanında, 1829 Mora isyanı, Sırp isyanları,1877-1878 Rus savaşı ve 1912-1913 Balkan Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında Ermeni isyanı, Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Anadolu'nun Yunanistan tarafın- dan işgali sırasında ve Kıbrıs’ta Türklere karşı büyük ölçüde etnik temizlik/soykırım yapıldığı Batılı tarihçilerin de kabul ettiği soykırım örnekleridir. Yakın dönemde Bulgaristan Türklerine yapılan isim değiştirme ve zorunlu göç kampanyaları, Sırpların 200 bin Bosna’lı Müslümanı “tek bir Türk kalmayıncaya kadar hepsini öldürün” emrini vererek katletmeleri, aynısını Kosova’da tekrar etmeleri unutulmaz örneklerdir. Michael Mann, 1914 Carnegie Endowment raporunda bu eylemlerin Avrupa'da daha önce görülmemiş muazzam ölçüde canice etnik temizlik olarak tanımlandığını aktarmaktadır.
Ermeni sorunu deyince, bazılarının magazin düzeyindeki bilgi kırıntılarıyla şekillenen entellektüel kimliklerinin aşağılık kompleksi depreşir, okumayıp, araştırmadıkları için gerçekten de suç işledik zannederler. Ama, Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında Ermenistan’a bağlı kuvvetler tarafından Azeri sivillerin toplu şekilde öldürüldüğünü bilmez.
Bilerek, istiyerek planlı ve programlı olarak, bölgedeki 366. Alayın da desteği ile önce giriş ve çıkışını kapadığı Hocalı kasabasında, 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazla yaşlı dahil olmak üzere toplam 613 sakin öldürülmüş, toplam 487 kişi ağır yaralanmıştır. 1275 kişi ise rehin alınmış ve 150 kişi ise kaybolmuştur. Cesetler üzerinde yapılan incelemelerde cesetlerin birçoğunun yakıldığı, gözlerinin oyulduğu, başları kesildiği görülmüştür. Hamile kadınlar ve çocukların da maruz kaldığı tespit edilmiştir. Bugüne kadar kendi suç ve cinayetlerini ustaca gizlemeyi beceren Ermeniler, Hocalı Katliamını unutturamayacaklardır.
Ermenistan cumhurbaşkanı ve sa-vaş süresinde Karabağ’da Ermeni güçlerine kumandanlık yapmış Serj Sarkis- yan’ın İngiliz araştırmacısı ve yazarı Thomas De Waal’a söylediklerine göre: “Hocalıdan önce, Azerbaycanlılar bizim şaka yaptığımızı sanıyor, Ermenilerin si- vil topluma karşı el kaldırmayacaklarını sanıyorlardı. Biz bunu (stereotipi) kırmayı başardık.”
Evet eli kanlı Sarkisyan’ın sözlerinden de anlaşılacağı üzere olay bu kadar açık, lütfen unutmayın ve unutturmayın. Günahsız yere katledilen tüm insanlarımızı rahmetle anıyorum.