"Akrabalar arasında zorunlu bir sevgi bağı vardır. Oysa sevginin önce hak edilmesi gerekir. İşte bu yüzden akrabalar arasındaki sevgi samimiyetsiz ve iğrençtir." Dostoyevski sözleriyle vurmak isterim tuşlarıma… Son zamanlar da o kadar çok olaylara şahit oluyorum ki bunların en başında "Akraba zulmü" geliyor. Bu hususla ilgili günlerce her türlü mecradan yazan özellikle bayan, akabinde bay arkadaşlar, bizzat yüz yüze anlatanlar “insanlık sahiden ne zaman bu kadar zalimce ve kötü oldu dedirtiyor insanlara?” 

Ben de sordum “akraba deyince aklınıza ne geliyor” dedim? İnsanlardaki bilinçaltına bakın ki akrabayı “akbaba” diye okuyanlar çoğunluktaydı ve gerçekçi olalım, birçoğu da öyledir. Faydası olmadığı gibi külfeti boldur çoğunun. Geniş aile iyidir güzeldir ama ölü dalları budamakta bir ihtiyaçtır. Akraba fesatlığı ile ilgili bir bilimsel çalışma ya da bunun doğruluğunu kanıtlayabilecek bir şey var mı bilmiyorum ama gözlemlerime ve deneyimlerime göre akrabalar kimse kusura bakmasın sözüm meclisten dışarı genelde hain oluyor. Sen ne yaparsan yap nereye ulaşırsan ulaş seni tutup aşağı çekmeye çalışan, ciddi bir mücadele içindeler. Cevval, Cabbar, güçlü bir duruşunuz varsa yırttınız lakin biraz naif gönüllüyseniz vay halinize. Haydi, gelin bugün doğruları konuşalım mı? Çoğunuzun muzdarip olduğu konuyu yazmak istiyorum. Atalarımıza “Sen dost kazanmaya bak düşmanı anan da doğurur” sözünü söyleten akbabalardır. Sırf biriyle seçme şansınız olmadığı halde aynı kandan dünyaya geldiğiniz için sevmek zorunda değilsiniz. Ben bunu şiar edineli yıllar oldu. Tırnağımı keser gibi kesip attım hayatımdan. Şimdi ki vaziyetlere bakınca gayet güzel nosyonmuş. Doğarken, doğduğunuz coğrafyayı ailenizi akrabalarınızı seçme gibi bir şansınız olmadı. Sırf kadersel olarak bu insanlarla kan bağım var diye bu insanlara saygı, sevgi duymak zorunda olmak kadar dayatılmış bir şey yok. 

Özellikle sizlerden gelen bir mesajı paylaşmak istiyorum: “Akraba olması birine ne kadar ayrıcalık kazandırabilir ki Aslı Hanım? Aniden ölen annemin cenazesi daha evden bile çıkarılmamışken, evin ucunda kuytu bir köşe bulup, annemin bileziklerini, yüzüklerini gizli gizli paylaşan insanlara nasıl bir yakınlık duyulabilir. İçerde ölümün kendisine yüklediği rolü başarıyla oynamaya çalışan yabancılar varken, bu kadarını bile beceremeyen insanlara yakınlık duymamak ayıp mı? Belki ayıptır, belki onaylamaz toplum yakınlık duymamayı, varsın onaylamasın, zerre kadar pişmanlık uyandırmıyor bu his bende. Onların insanlığı yerinden uçmuşken benim akrabalarımın uçup gitmesi çok büyük kayıp değil. Benden uzak Allah’ yakın olsunlar… “ 

Binlerce böyle mesajlar vardı… Allah'a inancı sonsuz olan biriyim. Ben ki dualarla Rabbimin yardımı ile hayatı ele alıp basıp ayağa kalkmış biriyim. Bizler "Ol derse ol" diyen Ya Rabbin kullarıyız o yüzdendir ki Cenab-ı Hak buyuruyor ki: Beni zalimlerin işlediğinden gafil zannetme. Kim ne yapıyor kim ne düşünüyor, kimin kalbi sağlam kimin kalbi bozuk biliyorum. Peki, Ya Rabbi niye cezalarını vermiyorsun, diye sorulursa. Ben onların cezalarını öyle bir güne tehir ediyorum ki o günde gözler korkudan fırlayacak. O gün dehşet günüdür. Adaletten ayrılıp, yediği içtiği yalan olan, beni tanımayan, düzenbaz, arlanmaz, bir tek kendi menfaati için yaşayan, ana baba tanımayan, hakkaniyet ölçülerini tanımayan kişilere zalim, bunların yaptığı icraatlara da zulüm denir. Günümüzde ve tarihte hesapsız örnekleri vardır. Fakat hiçbirinin sonu iyi olmamıştır. 

İçiniz rahat olsun sevgili okuyucularım. Kötü insanlardır bu tür akrabalar. Başka açıklaması yok. Hani insanın sevinmesi/üzülmesi için akraba olmasına bile gerek yok bazı şeyler için. Sadece kötü gün dostunun değil, insanın iyi gün dostuna ihtiyacının olduğunu gösterir. Gerçek seven senin mutluluğunla mutlu olur. Zor günde kendi egosunu tatmin etmek için teselli verir gibi görünenleri de ayırt etmek gerekir. Bu zalimliktir. Aldığım birçok not ve araştırmalarım ve birçok kaynakta şu ifadelerle belirtir: Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur: "Yüce Allah zalime mühlet verir. (Cezasını hemen vermez. Bir müddet için erteler. Ama gazabını indirmeye hükmettiğinde ise o kişiyi hiç kimse kurtaramaz." (Buhari, Müslim, İbn Mace) Bu hadis gerçekten de Allah inancı olan, kendini bilen insanı bir silkeler. Bu hadiste zulmeden kişiye ciddi tehdit vardır. Ve başka bir kaynakta: Zalim zulmüne devam etmesine rağmen herhangi manevi bir ceza ve karşılık görmemesinin esasen onun için büyük bir musibet olduğunu göstermektedir. Çünkü zalim ufak bir uyarı alsa kendine gelecektir. Ama hiçbir uyarı almayan ve yoluna bütün hızıyla devam eden zalim Allah'ın gazabından her an çekinmelidir. Zalim bazen bu karşılığı dünyada bazen ahirette görür. Bu hadis ahiretteki azaba da işaret etse de dünyadaki cezayı kastettiği daha net anlaşılabiliyor. Gazap daha çok dünyevi, azap ise uhrevi cezayı anlatır. Bu iki kelimeden biri diğerinin yerine de kullanılmıştır. Birisine zulmediyorsak, bedduasını alıyorsak, göz yaşartıyor, kalp kırıyor, kul hakkını yiyor veya şiddet uyguluyorsak bilelim ki Allah bizim bütün yaptıklarımızı yazıp hükmünü veriyor. Bütün bunları gören Yüce Allah en hazırlıksız olduğumuz ve belki kendimizi en güçlü hissettiğimiz bir anda yakamızdan tutup dönülmeyecek bir azaba savuracaktır. Rabbim muhafaza etsin. Şu sözü hiç unutmayalım "Allah ihmal etmez ama mühlet verir." Yani cezasız bırakmaz ama cezayı hemen vermez, erteler. Ama mutlaka cezayı verir.  

Sırf aramızda kan bağı var diye hayatımıza bonus olarak katılmaya çalışılan insanlar silsilesini sevmek zorunda değiliz. Hiç birinden şimdiye kadar herhangi bir fayda da görmedim. Benden uzak olsunlar diyenler bendensiniz.  Ne güzel ifade edilmiş değil mi her türlü kaynakta? İçiniz pamuk hafifliğinde olsun yer gök dua üzerine kurulu ise isyan etmeden hep Allah'a sığının. Akrabanın zulmü, insanlığın zulmüne sabredeceğiz. Sükûnetli olacağız. Bu imtihanlar olacak. Başta peygamberlerimize de oldu. Übey ibn-i Halef ve Ümeyye bin Halef… İki kardeş müşrik! Ebu Leheb öz amcası, Hz Muhammed (S.A.V) peygamber efendimizin baş düşmanıydı. Ebu Leheb'in akıbetini bilenler bilir.  Allah bizi zorla zalim olmaktan muhafaza eylesin. Ve Cenab-ı Hak bir adama hasım olmasın, oldu mu onun işi bitti buna kalben inanın.