CENNETMEKAN RAUF DENKTAŞ’I RAHMET VE SAYGIYLA ANIYORUZ

 Göreve geldiği günden bu yana, eylem ve söylemleriyle kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’yla birlikte eleştirdiği “Barış Pınarı Harekatı”na ilişkin yaptığı açıklamayla Kıbrıs Türkü’nü de, Anadolu Türkü’nü de isyan ettirmiştir. 

Akıncı açıklamasında, “1974’te, biz adına Barış Harekatı desek de, bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi, ‘Barış Pınarı’ desek de, akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce dialog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir" diyordu. 

3 yıl önce (20 Ağustos 2015), Akıncı’nın, Kıbrıs savunmamızın ana hatlarıyla çelişen söylem ve eylemlerinin nedenlerini sorgulayan bir açık mektup yayınlamıştık. 

Göreve geldiği günden bu yana, eylem ve söylemleriyle kafalarda soru işaretlerinin oluşmasına neden olan KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, 1974 Kıbrıs Barış Harekatı’yla birlikte eleştirdiği “Barış Pınarı Harekatı”na ilişkin açıklamasıyla Kıbrıs Türkü’nü de, Anadolu Türkü’nü de isyan ettirmiştir. 

Akıncı açıklamasında, “1974’te, biz adına Barış Harekatı desek de, bu bir savaştı ve akan da kandı. Şimdi, ‘Barış Pınarı’ desek de, akan su değil kandır. Bu nedenle bir an önce dialog ve diplomasinin devreye girmesi en büyük dileğimdir" diyordu.

Mustafa Akıncı’nın, KKTC Cumhurbaşkanı olarak, toplumlararası görüşmelerde sergilediği tutum, Türkiye’yi Kıbrıs denkleminin dışına savurmayı hedefleyenlerle aynı paralelde gibiydi. Kıbrıs Türkü’nün en büyük güvencesi olan Türkiye’nin garantörlük haklarını, toplumlar arası görüşmelerin konusu yapmakla Akıncı’nın neyi hedeflediğini anlamak mümkün değildi. 

3 yıl önce (20 Ağustos 2015), Akıncı’nın, Kıbrıs savunmamızın ana hatlarıyla çelişen söylem ve eylemlerinin nedenlerini sorgulayan bir açık mektup yayınlamıştık.

KIBRIS’TAKİ GÖRÜŞMELER NEDEN KAYGILANDIRIYOR?

KKTC’de yüzde 60 katılımla gerçekleştirilen seçimlerde oyların yüzde 60.5’ini (toplamda yüzde 40) alarak Cumhurbaşkanı seçilen Sayın Mustafa Akıncı’nın toplumlar arası görüşmelerde benimsediği tutum, bölgesel ve küresel gelişmeler nedeniyle, yalnız Kıbrıs ve Anadolu’da değil, bütün dünyada ilgiyle izlenmekteydi. 

Toplumlar arası müzakerelerin, Türk tarafının yıllardır izlediği çözüm politikasını temelden değiştiren, AİHM’in mülkiyet konusundaki kararlarını görmezden gelen, Kıbrıs Türkü’nü Rumların insafına terk eden makyajlanmış yeni bir Annan Planı çerçevesinde sürdürülmek istenmesi, Türk tarafında büyük bir rahatsızlık yaratıyordu. 

Kıbrıs Türkü, 2004'teki referandumda "Evet" dediği Annan Planı'nın kendisi için ne gibi tuzaklar içerdiğini, AB'nin ikiyüzlülüğünü, çifte standartlılığını yaşayarak öğrenmişti. 

20 AĞUSTOS 2015’TE, AKINCI’YA HİTABEN, TAM SAYFA BİR AÇIK MEKTUP YAYINLAMIŞTIK

Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanı olarak sergilediği kafa bulandırıcı tutumu nedeniyle bunalmış ve tam sayfa bir açık mektup yayınlama gereği duymuştuk. 20 Ağustos 2015 günü yayınlanan yazımızda, o güne kadar yapılan görüşmelerin içeriğini ancak Rum basınından öğrenebildiğimizi, “Mayıs (2016) ayında Rum Yönetiminde seçim var. Bu zamana kadar çözüm ve referandum hedefliyoruz” acelesinin nedenini sorgulamıştık:  

“Yıllardır bütün çabalara, Türk tarafının bütün fedakarlıklarına rağmen çözüme kavuşturulamayan yönetim, toprak, güç paylaşımı, yasama, yürütme, mülkiyet, AB konuları, ekonomi, garantörlük hakları… gibi konular, Mayıs ayına kadar, Kıbrıs Türkü’nü Rumların insafına bırakmayacak şekilde nasıl çözülecek? 2004’te, AB Anayası’na, BM onaylı garantörlük anlaşmalarına rağmen, Kıbrıs'ın tamamını temsilen AB üyesi yapılan Rumların, bırakın ödün vermeyi, Türklerin haklarına saygı göstermelerini bekliyor musunuz?” demiştik. 

Yanıtını merak ettiğimiz başka sorularımız da vardı:

”Açıkça duymak istiyoruz; siz, ‘Ortak devletin adı Birleşik Federal Kıbrıs’ diyorsunuz, ama Anastiadis, ‘Kıbrıs Birleşik Devletleri’nde ısrar ediyor. Henüz adında bile anlaşamadığınız bir ortak devlet yapısının, ilerde, Kıbrıs Türkü’ne ‘Kanlı Noel’ler yaşatmayacağından emin misiniz?”

“…Cumhurbaşkanı seçildiğinizde, ‘Garantörlük meselesi önemli. Bunlar masada görüşeceğimiz konular değil’ demiş olmanıza karşılık, sözcünüz Barış Burcu’nun, KKTC Meclis kararına rağmen, ‘Garantiler tabu değildir. Akıncı garantiler konusunda da öneriler sunacak’ diyebilmesi nasıl bir çelişkidir?”

“Rum Lider Anastiadis, Rum Ortodoks Kilisesi’nde yaptığı konuşmada, ‘Türkiye’nin garantörlüğü kalkacak, Türk askerleri Anadolu’ya dönecek ve Türkiye’den gelip yerleşenler de geri gidecek. Bunun garantisini BM’den ve AB’den aldık’ deme cesaretini kimlerden almaktadır?”

 “Müzakerelerde sürekli olarak ‘mülkiyet ve ortak devletlerin toprak oranı’ndan söz eden  Anastisiadis’in, BM’nin son elli yılda müktesebatına uygun olarak geliştirdiği ve BM ve Güvenlik Konseyi raporlarında kayıtlı olan iki bölgeli, iki toplumlu, siyaseten eşit ve eşit politik haklara sahip iki kurucu devletten söz etmemesini içinize sindirebiliyor musunuz?”

“Kıbrıs’ta yüzyıllardır var olan iki halkın kendi kurucu devletlerinin kimliğini ve varlığını koruması ve iki devletin topraklarının da, sınırları içinde yaşayan insanların ekonomik varlıklarını sürdürebilecek boyutta olacağı, Cennetmekan Rauf Denktaş ile Makarios’un imzaladıkları I. Darh Anlaşması’nın (1977) 3. Maddesinde yazılı değil midir? Bu anlaşma, dönemin BM Genel Sekreteri Kurt Waldheim tarafından, ‘BM Kıbrıs İlkeleri’ olarak kayda geçirilmemiş midir?”

“KKTC Cumhurbaşkanı’na Açık Mektup” (24.08.2015) başlıklı yazımızda Sn. Akıncı’ya sorduğumuz soruların tamamını aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz: 

https://www.oncevatan.com.tr/kktc-cumhurbaskanina-acik-mektup-makale,33746.html

 “TÜRKİYE’NİN GARANTÖRLÜK HAKLARI TARTIŞILAMAZ”

Kıbrıs’ta sürdürülen toplumlararası görüşmelerin gidişatına ilişkin haberler nedeniyle kaygılarımızın arttığı, “KKTC Cumhurbaşkanı’na Açık Mektup” yazma gereği duyacak kadar bunaldığımız günlerde,  Kıbrıs’tan yükselen bir “Tatar” kükremesi yüreğimize biraz su serpmişti. Demek ki, küresel konjonktür nedeniyle jeostratejik önemi giderek artan Ada’da Kıbrıs Türkü, oynanmak istenen oyunun farkındaydı, görüşmelerin gidişatından kaygılıydı. 2015 yılının Ağustos ayının son günlerinde, KKTC’nin eski Maliye Bakanı Ersin Tatar, “Türkiye’nin garantörlük hakları tartışmaya açılamaz!”  diye kükremişti. 

Kıbrıs’ta sürdürülen toplumlararası görüşmeler konusunda daha çok Rum basınından yansıyan haberler, makyajlanmış yeni bir Annan Planı’nın masaya getirilmek istendiği izlenimi veriyordu ve bu gidişat bizi, Kıbrıs Türkü adına da, Anadolu Türkü adına da kaygılandırıyordu. Görüşmelerde, yıllardır savunduğumuz toprak takası ve tazminat ilkesiyle birlikte Türkiye’nin garantörlük haklarının da sulandırılmak istendiği, AİHM’nin konuyla ilgili kararlarının görmezden gelindiği izlenimi kaygılarımızın artmasına neden oluyordu. 

KKTC BAŞBAKANI ERSİN TATAR : “GİRİT DE BÖYLE KAYBEDİLMİŞTİ”

Mustafa Akıncı’nın KKTC Cumhurbaşkanı olarak göreve başlaması sonrasında,  Kıbrıs’taki görüşmelerin gidişatından kaygılanmakta hiç de haksız olmadığımız, Bugün KKTC’nin Başbakanı olan, KKTC eski Maliye Bakanı Ersin Tatar’ın isyanıyla netleşmişti. 

2015 yılının Ağustos ayında yaptığı açıklamada Tatar, kendi partisinin (Ulusal Birlik Partisi’nde -UBP) de küçük ortak olduğu hükümeti ve Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’yı şöyle eleştiriyordu: 

“Türkiye’nin garantörlüğü ve Kıbrıslı Türklerin hakları, ‘Avrupai çözüm’ adı altında sulandırılıyor. (…) Girit de böyle kaybedildi. Görüştükleri çözüm planı, çözülme planı. Ben de hızlı ve hemen çözüm istiyorum, ama Türkiye’nin dışlandığı bir çözüm değil, azınlık haklarıyla değil, Rumlarla eşit ortak olacağımız, adil bir çözüm.”

Akıncı’nın Türkiye’nin garantörlüğünü, sözcüsü aracılığıyla “tartışılabilir” ilan ettiğini, mülkiyet konusunda yarım asırdır devam eden müzakerelerde görülmedik ölçüde tavizler verildiğini ileri süren Tatar, “Genel olarak Türkiye ile ilgili her konuda, kilit noktaları tutmuş küçük bir azınlık, Türkiye hakkında her türlü sözü söylüyor. Kıbrıs Türklerinin büyük çoğunluğu ise, büyük üzüntü ile gelişmeleri izliyor. Artık seyirci kalmayacağız” diyordu. 

 “AKAN SU DEĞİL, KANDIR”

KKTC Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı, Türkiye'nin güney sınırında oluşturulmaya çalışılan terör koridorunu yok etmek, bölgeye barış ve huzuru getirmek amacıyla yürütülen Barış Pınarı Harekatı’nın dördüncü gününde yaptığı açıklamada, harekata destek belirtmediği gibi, Kıbrıs Türklerine yönelik katliamlara son veren 1974 Barış Harekatı'nın da bir savaş olduğunu savunuyordu. 

KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın, Kıbrıs Barış Harekatı’nı olduğu gibi,  “Barış Pınarı Harekatı”nı da savaş olarak nitelemesi, hem Türkiye’de hem de Kıbrıs’ta büyük tepkilere neden olmuştur. 

CUMHURBAŞKANI ERDOĞAN: “HADDİNİ BİLMEMEKTİR”

Cumhurbaşkanı Erdoğan Akıncı’nın bu açıklamasını şöyle yanıtlamıştır: 

“Bunu çok açık ve net söylüyorum; tamamıyla bir hadsizliktir, haddini bilmemektir. Şu an itibarıyla dünyada Kuzey Kıbrıs'ın devlet olarak mücadelesini bizden başka veren var mı? Yok. (…) Sadece biz Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti diyoruz. Aşağıya da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi diyoruz. Biz neyin mücadelesini veriyoruz, kendisi neyin mücadelesini veriyor? İnanıyorum ki Kuzey Kıbrıs'taki soydaşlarımız ona da gereken dersi en kısa zamanda verecektir."

KKTC Başbakanı Ersi Tatar da, yaptığı açıklamada, Kıbrıs Türkü’nün Akıncı’nın sözlerine şiddetle karşı çıktığını belirterek, "Kıbrıslıyım, Türküm. İkisinden de gurur duyuyorum ve Sayın Akıncı'nın Kıbrıs Türk Barış Harekatı ve Türkiye'nin Suriye'de terör örgütlerine karşı gerçekleştirmekte olduğu Barış Pınarı Harekatı ile ilgili olarak yazdıklarını kınıyor, bunların halkımızın neredeyse bütünü tarafından asla benimsenmediğinin altını çiziyorum. (…) Sayın Akıncı'nın en büyük hatası, işin içine Kıbrıs Barış Harekatı'nı karıştırması ve 20 Temmuz 1974'te Kıbrıs'a barışı getiren, halkımızı yok olmaktan kurtaran, devlet ilan ettiğimiz bugünkü coğrafyayı ortaya çıkaran tarihi bir olayı çarpıtmaya çalışmasıdır" dedi. 

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Akıncı’nın açıklamasını değerlendirirken şöyle dedi: “Akıncı’nın bu açıklaması Boğaz Şehitliği’nde koyun koyuna yatan mücahit ve Mehmetçiklerimizin kemiklerini sızlatmıştır. (…) Ülkemizin yürüttüğü haklı mücadeleyi hiçe sayan bu yaklaşım, kalpleri her zaman Türkiye ile atan Kıbrıs Türk halkının vicdanında mahkum olacaktır.”

“KIBRIS’TA MUSUL TUZAĞI MI?”

4.09.2019 tarihli ve “Kıbrıs’ta Musul Tuzağı” başlıklı yazımızda da, toplumlar arası görüşmelerle çözülmesi gereken Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler (BM) çatısı altına taşıma çabasının Türkiye’nin elini zayıflatmayı hedefleyen bir tuzak olabileceğini belirtmiştik.  Hatırlanacağı gibi, Lozan müzakereleri sırasında Musul ve Kerkük konusunda anlaşma sağlanamayınca, İngiltere sorunu BM’ye taşımış ve masabaşı oyunlarıyla Türkiye’den koparmıştı. 

“Dünya 5’ten büyüktür”, ama BM Güvenlik Konseyi’nde son sözü hala 5 büyükler söylüyor. KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı’nın bu gerçeği biliyor olması ve böyle bir tuzağa düşmemesi gerekir. 

KKTC Cumhurbaşkanı Kıbrıs’ta bütün desteğini yitirmiş ve topal ördek konumuna düşmüştür. Ortadoğu’ya, Doğu Akdeniz’e ilişkin planları, beklentileri olan “dostların”, amacı, hedefi belli olan Barış Pınarı Harekatı’na “savaş” demelerinin nedeni bellidir, fakat KKTC Cumhurbaşkanı makamında oturan birisinin, “Kıbrıs Barış Harekatı da, Barış Pınarı Harekatı da savaştır” demesinin bizim bilemediğimiz bir hedefi olmalı..

Akıncı’nın niyeti nedir, bilmiyoruz ya da bilmek istemiyoruz, ama KKTC Cumhurbaşkanı’nın Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sözlerini anladığını ve gereğini yapacağını umuyoruz.