Her başarılı veya hayatta onurlu bir şekilde kalmayı becerebilen insan, popülist kültürün çukurunda sürekli öğütülen insanlardan üretilen ünlülüğü sıçratmamayı becermiş insandır.

Tadımlık hayatlar yaratım sarhoş eden ve benliklerini fokurdayan kazanlara attım, henüz tomurcuk gülüşleri hiç eden.

Sevgisiz insanlardı onlar ve onların ekmek teknesini kesmek, her toplumun ocağının tütmesi için bir yöntem geliştirmek bulmak zorunda olduğumuz bir yalın ve yakıcı, tanrıya yakarışımız olmalı bundan sonraki süreçlerimiz.

Çünkü biliyorum ki aşk, ancak yüreğin akılı kaplaması ile mümkündür. Ama akılın kendi dengesini ve kendi valsini üretmesi ile mümkün.

Eğer akıl kendi iç dengesini yakalamadan üstünü yüreğin ısısı ile örtmüşse sonrası patlamaya hazır bir “benlik” bombası yaratmıştır.  

Kendini atmıştır, güzellik sandığı düş sandalı ile açılmıştır, hayat denen fırtınalı denize, kaybolup gidecektir.

 “Var olmayan nasıl kayıp olacaktır “bilmiyorum ama, nerde böyle düş sandalına açılıp giden bir tomurcuk hissettiğim an, bir duygu ile yanağıma süzülen damla yaşa ağıt yakarım.

Bilirim ki benim de suçluluk payım var. Onun bu nefesi almasına neden olmuşumdur. Kurduğum her cümlede bir gülün sapının kırılmasında ki ses tını olarak yüreğimde çalınır.

Bilmiyorum. Âmâ sanki akıl bana akıl bana buz kütlesini, yürek ise gözyaşını ısıtan bir yangın yeri gibi. Her akılla bir gözyaşı değdiğinde ergir. Ve denge kurulmaya başlanır.

Kıvamı sizin hayattaki duruşunuzun gücü. Kurduğunuz cümle hedefi aklınızın gücünü, yaktığı yer ise göz yaşınızın sıcaklığını oluşturur. Kimileri samimi, doğal, soğuk, buz gibi kiminin yürekten olması ondandır.

Ben beni saran sıcak gözyaşı ararım ki, bu sahtekâr anlamsız dünya da bir nedenim sıcaklık ve hedefim düşün olsun.

Biliyorum maviyi seven yüreklerin ekseni yüreğe kaymıştır. Kırmızıya kayan eksen ise biliyorum ki adaletten yanadır.

Benim eksenim bir senden yana, bir senin olanlardan yana. Buza kesmiş aklımı ve yüreğimi ısıtman dileği ile...

Ekseni sallananlara…

Saygıyla…