Uzun bir süredir Türk dünyasının ve Türkiye’nin içinde bulunduğu kaotik sarmalı dikkatle takip eden birçok çevre üzüntülü, hatta kaygılıdır! 

Ülkeler çoğu zaman askeri müdahaleler, işgaller ve yıkımlarla kontrol altına alınırlar. Ancak bazen de  günümüzde olduğu gibi soğuk savaşın en güçlü silahları sıcak savaş dışı savaş türlerini kullanarak yönlendirilir ya da ele geçirilirler. Sosyal, ekonomik ve siyasi yapıları yönlendirirler! Tıpkı Türk dünyası ve Türkiye’nin birçok kez yaşadığı yön kesme ve caydırma operasyonlarında olduğu gibi! Tıpkı şu anda Kazakistan’ın, Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Libya’nın geçirmekte olduğu savaş ortamından farksız görülen siyasi, ekonomik ve uluslararası sistemin dayatmalarında olduğu gibi!

Türkiye birçok İslam ülkesinden farklı şartlarda kuruldu.

Gerçi bazı geri alınamayabilecek tavizler verildi ancak yine de bu durum Batı güçlerini teselli etmedi! Türkiye’nin her şeye rağmen Batıya karşı kurulmuş olması ve her istenildiğinde yönlendirilemeyen bir güç olabileceği endişesi Batıyı her daim kaygılandırdı. Bu endişe son dönemde yerini paniklemeye bırakmaya başladı!

Türkiye’nin Osmanlıdan itibaren önünü kesme politikaları Cumhuriyet sonrası her daim devam etti. Vatikan başta olmak üzere Batılı güç odakları çoğu zaman dışarıdan ve son yüz yılda içeriden ele geçirdikleri imkânlarla bu yolda epey bir mesafe kat ettiler. 

Öğleki bazen padişahları, Cumhuriyet Türkiye’sinde başbakanları dahi devirebilecek güce ulaştılar. Açık ve örtülü darbelerin arkasında artık anlaşılmıştır ki Batı ve onun yandaşı iç ve dış güçlerin birleşimi var!

Türkiye’de iktidarlar çoğu zaman ekonomik, kültürel, siyasi ve toplumsal anlamda muktedir olamamışlardır. Ya da muktedir yapılmamışlardır Batının sistemlerinin taşeronu yerli erkler tarafından! Ancak Menderesle başlayan çevrenin merkeze olan ilgisi ve istencinin artmasıyla birlikte merkezi ellerinde bulunduran Batının taşeron baronları bir şekilde gizli güçlerini açığa çıkarmakta ve Türkiye’nin çevresini-halkını, tabandan gelen dalgayı çevreleyerek merkezi güçleri etkin kılacak askeri ve ekonomik planlarını devreye sokma gayreti içerisine girmişlerdir. Son dönemde batı ve taşeronlarının sert kabuğunda kırılma ve çatlamalar görülse de tamamen ortadan kalktığını söylemek için vakit erkendir.

Menderesin idamına giden yolda ABD’nin rolü artık tartışma götürmez bir gerçektir. Türkiye bir şekilde ayakları üzerine doğrulma emareleri gösterdiğinde önüne konan türlü yemlerle, tuzaklarla yönü değiştirilmeye Batı sistemiyle olan rabıtası güçlendirilmeye çalışılmaktadır.

Lafın gideceği yol bellidir. 250 yıldan fazla bir zamandır aklımızı başkalarına emanet ettiğimiz ve başkalarından emanet dünya ve devlet sistemleriyle hayatımıza yön verdiğimiz dönemden itibaren ne dünya işlerimiz ne de imanla olan bağımız rast gitmedi! 

Siyasi, soyo-kültürel ve ekonomik yönden sürekli geriledik. Gittikçe Batının siyasi sistemi içinde biraz daha kaybolduk, yok olmaya yüz tuttuk!

Osmanlının son döneminde görülen aklı kullanarak başlayan iyi niyetli bazı çabalar medeniyeti yeniden inşa etme yerine Osmanlı gibi yok oluşa doğru giden ve ömrünü tamamlayan bir devletin ömrünü uzatma girişimleri olarak kalmıştır.

Cumhuriyetle birlikte Atatürk’ün aklı bireye geri verme ve bizce Maturidi felsefesine dönüş girişimleri ölümünden sonra yavaşlamış ve giderek zayıflamıştır.

Yok edilmek, yönlendirilmek istenen milletlerin öncelikle akılla araları açılmakta ve sağlıklı düşünmeleri engellenmek istenmektedir!

Türkiye’nin, Türk dünyasının içinde bulunduğu şu anki durum tarihi süreç içerisinde acı tecrübelerle doludur. En güzel örnek Osmanlı’nın son döneminde yaşadığı durumdur.

İçeride uluslararası baronların taşeronlarıyla köpürtülen konular birçok kesimde akıl tutulması yaratarak medya, cemaat, tarikat, ideoloji ve ekonomik güç odaklarını elinde bulunduranları harekete geçirmekte, kıskaca aldıkları çevreler ve onların yararına olacağına inandırılan değerler, kurumlar üzerinden merkezi ele geçirme mücadelesini var güçleriyle sürdürmektedirler.

Türkiye’nin, Türk dünyasının halen yaşadığı kültürel,  siyasi ve ekonomik kargaşanın temel nedeni aklın devreden çıkarılmış olması olarak görünmektedir.