Sağlıklı Aile ortamının olmazsa olmazı sağlıklı iletişimin geliştirdiği sağlıklı ilişkilerdir. 

Aile Toplantılarını organize edin 

Aile içi haftalık toplantı gününüzde en az bir saat ayırın.  

168 saatin bir saatidir bu süre. 

Olmuyorsa da akşam yemeklerinin sonunda çay faslına gelince belirlenen konuya ve o gün yaşananlara geleceğe ilişkin duygu ve düşüncelerinizi paylaşın. 

En temel ve en önemli konu önce dinlemesini öğrenin. 

Dinlerken beyniniz değil kalbiniz devrede olsun. Konuşan kişi ise kısa öz ve net ifade etmeyi bilmeli.

*İletişim engellerine dikkat edin! 

Egonuzu ve kimliğinizi askıya asarak eve girin 

“Ben babayım, ben anneyim ben bu evin kızıyım oğluyum küçüğüyüm büyüğüyüm, ben doktorum, ben öğretmenim, yaşamın her yönünü görmüş yılların avukatıyım...” Dediğiniz sonu “M” ile biten sözcükleriniz ve tüm sıfatlarınızdan arınarak eşitlenmeyi öğrenin önce...

“Ben tecrübeliyim, hayat tecrüben acayip fazla ben bu işin kitabını yazdım” deseniz de, gerçekten dünyaca en meşhur prof. da olsanız o toplantıda kendinizi tutmayı öğrenin.

İletişim engellerinden kaçının; suçlamayın, hafife almayın, tartışmayın, ses tonunuza dikkat edin, emretmeyin, hasır altı etmeyin, geçmişi geçmişte bırakın, ezmek sömürmek üste çıkmak  için geçmiş hataları gündeme getirmeyin, yaraya dokunmayın, akıl vermeyin, nasihat etmeyin sadece olaylar karşısında tam olarak ne düşündüğünüz ve ne hissettiğinizden bahsedin, geçmişe soruna yönelik neden ve niçin diye başlayan sorgulayan sorular yerine geleceğe ve çözüme yönelik olan ne, nerede, ne olsaydı, ne zaman, kiminle ne kadar .. ile başlayan sorular sorun. Geçmiş ile ilgi sadece ders çıkartacak kadar ilgilenilmelidir.

*Dinlemeyi Öğrenin 

Dinlerken çekin aradan kendinizi iç seslerinizi susturun beyninizle değil kalbinizle dinleyin yani yargılamadan dinleyin anlamasına dinleyin.

Dinlemeyi, anlamayı öğrenin sıra size gelince diğerlerin de çok da fazla konuşmayın, en basit en kısa cümlelerle ifade edin, toplantıda önce dinlemeyi öğrenin, ““empatik dinleme” nedir?” onu öğrenin. Yani karşınızdaki kişi ne kadar farklı tuhaf şeyler anlatsa da sadece anlamasına dinleyin.  

“Seni anlıyorum ….konuda, hissetmişsin/düşünüyorsun…. ” yorumsuz geri bildirimde bulunabilirsiniz. Eğer ila bir duygu ve düşünce belirtmek gerekirse Ama Ancak Fakat gibi kelimeler yerine, “bununla birlikte” diyebilirsiniz…

Dinleme anın da karşınızda ki size göre hatalı, yanlış, saçma da olsa yargılamayın, sorgulamayın sesinizi yükseltmeyin ve sıra size gelince cümleleriniz, “senin... düşündüğünü anladım bu konuda şöyle düşünüyorsun bunu anladım bununla birlikte ben de böyle düşünüyorum ben senden farklıyım ..." demeniz yeterlidir. 

En azından insanların çocukların neyi nasıl konuşacaklarını öğreniriz. Onları dinlemekle onların kendilerini geliştirmelerine fırsat verirsiniz. Onları dinlemekle onların aile için de var olmasını, aidiyeti sevildiğini, sayıldığını umursandığını önem verildiğini gösterirsiniz. 

Aile için de var olan çocuklar, bireyler daha sağlıklı kişiliğe sahip olurlar sınır ve sorumluluklarının farkına varırlar, rollerinin standartları konusunda farkına varış süreci yaşarlar.. 

Sevgi-disiplin dozu, o aile toplantılarda kendiliğinden en uygun oranını yakalar.

Unutmayın ki insanların en büyük ihtiyacı anlatmaktır, anlaşmak olmasa da anlaşılmaktır. En mutlu insanlar çevreleri ile sağlıklı iletişim içinde olabilenlerdir.

Okuyun ki, okusun.. 

Evinizde kitaplık olsun. İlgi alanlarınıza giren kitapları mutlaka okuyun. TV ye ayırdığınız zamandan fazlasını kitap okumaya ayırın. Çünkü çocuğunuzda kitap okuyan siz ona örnek olacaksınız. Evinizde bir kitap okuma, bulundurma takip kültürünün oluşması tüm aile bireylerinin sürekli gelişim içinde olmasını sağlayacaktır.

Ayrıca; 

Okuduklarınızla ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaşın çocuklarınızla. 

Okuduğunuz için neler kazandığınızdan bahsedin.  

Kitapla okumakla öğrenmekle ilgili paylaşımlarınız konuşmalarınız çoğalsın.

Kitapçıya beraber gidin. Kitap okuyan insanlardan çevreniz olsun. Kitap fuarlarını gezin

Bir evde ne kadar çok kitap varsa, okunuyorsa o evde yetişen çocuk verimli toprakların gürbüz bitkileri gibi olacaktır.

Çocuk davranışları örnek alır 

2. Dünya savaşı sırasında ormanda kaybolmuş 40-50 civarında çocuk var. “Vahşi çocuk olgusu” olarak literatüre geçiyor bu çocuklar. Hangi hayvanın yanında büyüdüyse onun gibi yürüyor, ses çıkarıyor ayağa kalkıp yürümeyi öğrenemiyor. Besinleri yerken parçalama şekli yanında büyüdüğü hayvana benziyor. Daha sonraları o çocuklara konuşma, gülme öğretilemiyor. Beyninin ilgili alanları kapanmış oluyor. Fareler doğar doğmaz karanlık bir odaya kapatılıyor 6 ay sonra görme yetilerinin tamamen kaybolduğu ortaya çıkıyor.

Kullanılan potansiyellerimiz gelişir. Kullanılmayanlar ise yok olurlar. 

Çocuk eğer sosyal bir ortamda büyümemişse, anne sevgisi almamışsa, duygusal bir paylaşım içine girmemişse, duyguları, paylaşmayı sosyal paylaşmayı öğrenemiyor. Sosyal ortamdan izole büyümüş çocuk, otistik gibi asosyal bir çocuk olmaya başlıyor. İnsan dünyaya yüksek bir potansiyel ile geliyor. Bu potansiyelin gerçekleşmesi de, körelip yok olması da yetiştiği ortamla bire bir ilgilidir. 

Olumsuz duygu durumlarının yoğun yaşandığı aile ortamlarına maruz kalan, korku, endişe üzüntü öfke arasında büyüyen, var olamayan çocuk ileri ki yaşamında yetişkinlik döneminde sorunlu bir kişilik yapısına sahip olabilecektir.