“Vakf” ya da “Vakıf” sözcüğünün çoğulu olan Evkaf, Vakıflar anlamını taşımaktadır. Vakıfların Anayasası olarak kabul edilen Ahkâmü’l Evkaf (Vakıflar Hükümleri), vakıf sözcüğünü şöyle tanımlamaktadır. Vakıf, belirli bir eşya veya taşınmazın Allah rızası için, insanlığın yararına bırakılmasıdır. 

Böylece Vakıf, Allah’ın malı olarak kabul edilmiş olur, Allah’ın kullarının yararına sunulur, özel mülkiyet kavramı ve kapsamı dışına çıkarılır, sonsuza dek insanlığın hizmetinde, bakımı ve geliştirilmesine çalışılarak korunur ve devam ettirilir. 

Özetle, vakfolunan eşya veya taşınmaz, kesinlikle satılamaz, satın alınamaz, miras bırakılamaz, bağışlanamaz, rehin olarak kullanılamaz! 

Vakfolunan eşya veya taşınmaz, artık özel mal veya mülk olmaktan çıkmıştır; Allah rızası için, hayırseverlik gereği, insanlığın yararına ve hizmetine sunulduğundan, Allah’ın malı olmuştur. Vakfolunan eşya veya taşınmazlar, dünya durdukça vakıf olma özelliklerini korurlar ve yararları ve kazançları hangi amaca adanmışsa, ancak o amaç için kullanılırlar. Bunun yerel ve uluslararası hukukta özel olarak yeri vardır!

Osmanlı Devleti’nin Ada’yı feth etmesiyle birlikte vakıf sistemi 1571 yılından başlayarak Kıbrıs’ta da kurulmuş ve kökleşmesi sağlanmıştır. Kıbrıs Türk Halkının varlık sebeplerinin başında Vakıflar ve vakıf toprakları geldiği asla göz ardı edilmemelidir!

1878’de İngiltere Ada’ya geldiği dönemde Kıbrıs Ada’sının yüzde 14’ünün Vakıf arazisi olduğu yetkililerce belirtilmektedir.

Vakıflara ait topraklar bilindiği üzere Ada genelinde 1878 sonrası süreç içerisinde deyim yerindeyse yağmalanmıştır. Maraş bölgesinde de bu bağlamda Vakıflara ait topraklara Rumlar tarafından hile ile el koyulmuş ve bir kısmı da başkalarına satmışlardır!

Vakıfların yıllar sonra 15 Nisan 1956’da yeniden Türk Toplumu’na iade edilmesinde Evkaf Yüksek Meclisi Başkanlığı görevini de sürdüren Doktor Fazıl Küçük ve çalışma arkadaşlarının büyük emekleri geçmiştir. 

Bakınız,1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti kurulduğu süreç içerisinde yüksek mahkemenin Türk üyesi Zeka Bey ve Rum üyesi Dimitriyakis, Osmanlı idaresi dönemindeki vakıf mülkiyetin bir haritasını çıkartmışlardır. Buna göre, tarıma elverişli arazinin % 33'ünün Müslüman halka, % 33'ünün Sultana(Vakıflara) ve % 33'ünün de Hıristiyan halka ait olduğunu tespit edilmiştir!

Vakıflar İdaresi Eski Genel Müdürlerinden Taner Derviş,  Ada'nın Osmanlı'ya geçtiği 1571'den itibaren Vakıflarla ilgili tüm mahkeme kararlarını kendi dönemi içerisinde inceletmiş ve 608 tane Vakfiye olduğunu belirlemiştir.

Kapalı Maraş bölgesinin Vakıf malı olduğu sanırım ilk kez Sayın Derviş döneminde gündeme getirilmişti!

Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Prof. Dr. İbrahim Benter, “1878’de Kıbrıs, savunma ittifakı ile İngilizlere kiralanırken, Kıbrıs Ada’sının yüzde 14’ünün Vakıf arazisi olduğunu ifade etmektedir. Benter aradan geçen süre zarfında elimizdeki vakıf arazisinin binde 6’ya düştüğünü ve Kapalı Maraş Bölgesi’nin de bu yüzde 14 içinde yer aldığını sık sık dile getirmektedir.

Sayın Benter göreve geldikten sonra 1571’den 1974’e kadar olan bütün Vakıf Mallarının incelemesi yapılmış. Buna göre; 2 bin 443 kütük defteri, 13 bin dosya ve 8 milyon belge tek tek incelenmiştir. 

Bu incelemelerden 20 Milyon veri çıkartılmış ve bu incelemelerin hepsi bilgisayar ortamına geçirilmiştir. Bu bağlamda Maraş veya başka bir yerde bulunan Vakıflara ait bir parselden bahsedildiğinde artık bilgisayara girerek o parselin zaman içerisinde hangi işlemlerden geçtiği görülebilmektedir.  

Sayın Benter, Kapalı Maraş 3 vakfa aittir diyor. Bu vakıflar Lala Mustafa Paşa Vakfı, Abdullah Paşa Vakfı ve Bilal Ağa Vakfıdır. 

1878 yılında Osmanlı ile İngiltere arasında yapılan Yeşilköy anlaşmasında, İngilizler vakıf mallarını, vakıf kanunlarına göre idare edeceklerine dair imza atmışlardır.  Bu maddeye göre Vakıf malları ile ilgili olarak; “satılamaz, devredilemez, kimsenin üzerine geçirilemez” hükümleri açıkça yer almaktadır.

Benzer şekilde Lozan’da yapılan anlaşmada ve 1960’da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken de yine vakıf mallarının vakıf kanunlarına göre korunacağı tüm taraflarca kabul edilmiştir. 1960 Anayasasının 110’uncu maddesine göre hiçbir hükümet ve Meclis kararının Vakıf Hükümlerine müdahale edemeyeceği açıkça belirtilmektedir! 

Kıbrıs'taki Osmanlı Vakıf hukuku (Ahkâm-ül Evkaf) hem Ada'nın İngiliz sömürgesi olduğu dönemde hem de Rum Yönetimi mahkemelerinde tanınmıştır.

Yine bu bağlamda Kıbrıs Vakıflar İdaresi, sanırım KKTC'nin uluslararası hukuk açısından tanınan tek kurumudur.

Gerek İngiliz Yönetimi gerekse Rum Yönetimi imzaladıkları anlaşma ve hükümlere uymamışlardır! Süreç içinde İngilizler, uluslararası hukuka aykırı uygulamalarla Vakıf mallarını, çoğunluğu Rumlar olmak üzere dağıtmışlardır! Yapılanlar ne uluslararası hukuka, ne 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti hukukuna, ne de İngiliz hukukuna uymamaktadır. 

1878’den sonra herhangi bir vakıf malının başka kimseler üzerine geçirilmesi yerel ve uluslararası hukuka aykırıdır! 

Bakınız Güney Kıbrıs’ta Vakıflara ait bir çiftlik olan Tersefan Çiftliği, yıllarca boş kaldıktan sonra Rum köylüler tarafından sahiplenilmek istenmiştir!

Köylüler tapu almak maksadı ile Larnaka Mahkemesi'ne başvurduklarında Rum hâkimler bu talebi reddederek ‘‘Size tapu verilemez, çünkü Tersefan Çiftliği Vakıflara aittir’’denmiştir!

Gerek yerel gerekse uluslararası hukuka göre Vakıf malları, satılamaz, devredilemez, ve kimsenin üzerine geçirilemez. 

Kapalı Maraş içinde 1974’den sonra vakıf mallarının kütükleri bulundu. Mağusa Kaza Mahkemesi bu kütükleri inceleyerek, 2 karar verdi. 27.12.2005 tarih, 271/2000 numaralı Abdullah Paşa Vakfı ve 27.12.2005 tarih, 272/2000 numaralı Lala Mustafa Paşa Vakfı ile ilgili kararlara göre her iki vakfa ait tüm taşınmaz malların Vakıflara ait olduğunu açıkça belirtilmektedir.

Bu iki karara ilaveten Aralık 2016’da 3 yargıçlı Yüksek İdare Mahkemesi bir karar alarak Mağusa Kaza Mahkemesinin Kapalı Maraş’ın Vakıf Malı olduğuna dair kararını onayladı ve tescil etti.  

Rumların gerek Maraş gerekse diğer bölgelerde bulunan vakıflara ait toprakları 1878 sonrasında belgeler üzerinde tahrifat yaparak gasp etmesi ve veya satması hukuku ayaklar altına alarak çiğnemek hukuku tanımamaktır! Bu durum asla kabul edilemez!  

Vakıf toprakları gayrı yasal şekilde ele geçirilerek özel mülkiyet yaratılamaz! Rumlar yasa ve hukuku göz ardı ederek vakıf mallarını 1878 sonrasında gasp ederek özel mülkiyet haline getirmeye çalışmışlardır.   

UBP-HP Hükümeti Maraş ile ilgili envanter çalışması yapılacağını kısa bir süre önce açıkladı. Başbakan Tatar konuyla ilgili olarak yaptığı bir açıklamada, "Öyle belgeler vardır ki, hepsi Türk malıdır. Hepsi Osmanlı malıdır. 1878'de Ada İngiliz'e kiralandıktan sonra, İngiliz'in altında imzası bulunan belgelere rağmen ki bütün Vakıf malları hukuk temelinde muhafaza edilecektir diye mallarımızı mülklerimizi satıp talan etmişler, Rum'a peşkeş çekmişler, ondan sonra Maraş'ı yapmışlar. Toprak bizimdir. Vakıf malıdır, bunu bütün Türkiye biliyor. Bütün Osmanlı kayıtlarında böyledir. Dolayısıyla bütün malımıza sahip çıkacağız." ifadelerini kullandı.

Başbakan Tatar ayrıca hükümetin bölgede envanter çalışması yapılması yönünde karar aldığını çalışmanın ardından Maraş’ın Türk yönetiminde açılmasının düşünüldüğünü yeniledi. 

Taşınmaz Mal Komisyonu’nun Maraş’ta işlevini tam olarak yerine getiremediğini kaydeden Başbakan Tatar, “eğer yerleşime açılabilirse o zaman Taşınmaz Mal Komisyonu’na, bizim Evkaf idaresi Vakıf malları için de olmak kaydıyla, diğer eski sahipleri de başvurabilecek. Başvurduklarında idare kapsamında da olabilecekler. Dolayısı ile tazminatlardan da kurtulmuş olacak ve orası da bu kadar seneden sonra yerleşime açılabilecektir” dedi.

Kıbrıs Türk Halkının Varoluş ve Özgürlük Mücadelesinin en önemli dayanaklarının başında Vakıflar konusu gelmektedir. 

Ada'daki Türk varlığının kalıcılığı Vakıflar sayesinde mümkün olmuştur. Vakıflar olmasaydı bugün için ne Türk tapusundan, ne de Türk nüfusundan söz etmek mümkün olurdu.

Kıbrıs Türk Halkı olarak toprağımıza, devletimize, vakıflarımıza ve Maraş’a sonuna kadar sahip çıktığımızı göstermeli ve gereğini yapmalıyız. Bu bağlamda toprağımıza, devletimize, vakıflarımıza ve Maraş’a sahip çıkmaya çalışan UBP-HP Hükümetine teşekkür ediyor çalışmalarında başarılar diliyorum…