Son yıllarda Türkiye’ye kazandırdığı hava harp envanteriyle dünyanın dikkatini üzerine çeken Baykar Teknik Müdürü ve T3 Mütevelli Heyeti Başkanı Selçuk Bayraktar, Baykar AKINCI Taarruzi İnsansız Hava Aracı'nın teslimat töreninde yaptığı konuşmada Türkiye’nin yakın tarihinde devlet yönetiminde nasıl müstemleke zihniyetli insanların olduğunu ortaya serdi.  Bakın, milli savunma hamlesinin baş mimarlarından olan Bayraktar ne diyor: 

“Dün gibi aklımda; 2004 yılında bir yandan araştırma görevlisi olarak MİT’te yüksek lisansıma devam ederken diğer yandan da Mini İHA projemizi Savunma Sanayii Müsteşarlığına sunmak için çalışıyorduk. Hedefimiz; mini İHA sınıfında da olsa ilk defa milli tasarım bir insansız hava aracını ülkemize kazandırmaktı. Tabii o dönemde Türkiye, savunma sanayinde neredeyse tamamen yurt dışına bağımlıydı. Hele ki hava araçları söz konusu olduğunda ithal menşeli ürünlerden başkasını konuşmak bile mümkün değildi.

Savunma sanayiindeki yetkili bir bürokrat bana, “Evladım akıllı çocuklarsınız, iyi okumuşsunuz, çalışmalarınız da iyi. Ama bakın, yabancılar almış başını gitmiş. Siz boşuna bu işlerle uğraşmayın. Yetişemezsiniz. Onlarla bizim aramızdaki köprü olun, tercümanlığımızı yapın, yeter” demişti. İşte bizim mücadelemiz tam burada başladı. O zaman anladık ki; Bu coğrafyanın, bu toprakların bizlere yüklemiş olduğu sorumluluk çok büyük. İlk iş olarak bu öğrenilmiş çaresizliği, bu mandacı zihniyeti yıkmamız gerekiyordu. “Acaba kabul görecek mi, birileri engelleyecek mi” endişesiyle ama asla ümitsizliğe kapılmadan, asla vazgeçmeden çok çalıştık.”

Bayraktar’ın bu sözleri ülkemizde uzun dönem hâkim olan mandacı zihniyetin, yani ülke yönetimini vekâleten bazı büyük devletlere bırakma anlayışının, hatta müstemleke olmayı kabullenişin tespitiydi. Türkiye 2002 yılından sonra “söz dinlemez” bir ülke haline gelip milli savunma sanayi hamlesi başlatınca teknolojiyi elinde tutmak isteyen ülkelerin hedefi haline geldi. Amerika, İsrail, İngiltere, Almanya, Fransa gibi sömürü ruhlu ülkelerle psikolojik savaş devam ediyor. Kâh döviz, kâh altın, kâh ekonomik operasyon ve hatta terör örgütlerini üzerimize salmak gibi, hatta belki de ormanlarımızı ateşe verdirmek gibi pek çok yöntemi devreye aldılar almasına da; Bayraktar’ın da işaret ettiği gibi mandacı ruhlu devlet adamları, siyasetçiler ve hatta iş adamlarımız da yok mu? Onların ne gibi gayri milli hamlelere alet olduklarını kim ne zaman ifşa edecek?

**

İKİ FATİH ARASINDA İSTANBUL!

Fatih Sultan Mehmet, İstanbul’u fethetmeyi öylesine arzulamıştı ki, kuşatma sırasında yeraltından sesler işiten Bizanslı muhafızlar, Osmanlı lağımcılarının tünel kazdığını fark etti. Onlar da tünel kazdı ve iki tünel buluşunca yeraltı savaşı başladı. Bizans lağımcıları kasten çıkarttığı yangınla kendileriyle beraber Osmanlı lağımcılarının da şehadetine sebep oldu. Mühendis Jean Grant, kuşatmanın son haftasına girilirken her gün birkaç Osmanlı tüneli daha keşfetti. Surların altına ulaşan tünelin imha edilmesi surların çökmesine sebep olacağı için tünelin önü duvarla kapatıldı. Fatih İstanbul’a girmek üzere onlarca tünel kazmıştı.

**

Topkapı’dan heybetli şekilde şehre giren Sultan Fatih, henüz kilise olan Ayasofya’ya geldiğinde atından inip fethe nail olmanın şükrünü ifa etmek üzere secdeye kapandı, bir avuç İstanbul toprağını kavuğunun üzerine serpti. 

**

Fatih, İstanbul’un İmarı ve iskânı için köklü atılımlar yaptı, şehre yepyeni kimlik kazandırdı. Zira ona göre fetih sadece beldenin ele geçirilmesi değil, her yönüyle ihya edilmesiydi. Bu yüzden fethi küçük, şehrin imarını büyük savaş kabul edip bu anlayışını, Fatih Vakfiyesi’nde “Küçük savaştan büyük savaşa müracaat ve bu faydalı kitapta/vakfiyede etraflıca belirtilen hayrâta yönelmek” cümlesiyle ifade etmiştir. O dönemin ünlü tarihçisi Kritovulos Fatih’in İstanbul’u her alanda; güç, zenginlik, şöhret, bilim, sanat, bütün diğer meslekler ve güzel şeylerde, kamuya ait ve özel binalarla anıtsal eserlerde kendine yeterli ve güçlü kılmak için çalıştığını kaydeder.

**

Fatih İstanbul’u yeni bir tasavvurla, Roma devrinden daha ihtişamlı günlere hazırladı. İlk eseri de fethe hazırlık için inşa edilen ve Boğaziçi’nde fethin lojistik abidesi olarak yükselen Rumelihisarı’dır. Stratejik öneminin yanında mimari açıdan da yüksek değere sahip hisar o zamandan günümüze fethin en önemli yâdigârlarından biridir.

**

Sultan Fatih, fetihten öncede bakımsızlıktan harabeye dönmüş olan şehrin yeniden imarı, iskânı ve ihyası için ilk işi olarak surların, köprülerin, yolların ve su kanallarının tamir edilip Ahırkapı’da Yedikule’nin inşasını emretti. 

**

Yüce Sultanın ilk icraatlarından biri de şehrin ticari hareketlilik kazanması için Büyük Çarşı’nın inşası oldu. 1456’da İstanbul Bedesteninin inşasına başlayıp 1461’de hizmete açtı. Zaman içinde çevre bedestenleri de içine alıp Kapalı Çarşı olarak anılan Büyük Bedesten İstanbul ticaretinin kalbi oldu. Fatih Vakfiyesi kayıtlarına göre Bedestende yan yollardakilerle beraber kayıtlı bin 141 dükkân vardır. 

**

Sultan Fatih hem devletin ileri gelen yöneticilerini hem de varlıklı kişileri şehrin imarı için külliyeler, camiler, hanlar, hamamlar, çarşılar, pazar yerleri vb. yapılar yaptırmaya teşvik edip, büyük imar hamlesi başlattı. 

Mesela camisi, medresesi, imareti, hamamı, sıbyan mektebi, hanı, mahkemesi, türbesi ile Mahmut Paşa Külliyesi bu girişimin en görkemli yapılarından biridir ve İstanbul mimari tarihinde önemli bir yeri vardır. Üsküdar’da Rum Mehmed Paşa, Aksaray’da Has Murad Paşa, Vefa semtinde Şeyh Vefa Külliyesi de bu mimari eserlerindendir.

**

Fatih, fehte mazhar olabilmek için Osmanlı donanmasını takriben dört kilometre karadan yürüterek Haliç'e indirdi. O, gemilerin geçeceği yerdeki ormanda yol açıp ağaçlardan kızak yaparken, yolları zeytinyağı kayganlaştırırken savunma hattındaki düşmanın bunu fark edecek zamanı bile olmadı.

**

Fatih Sultan Mehmet askeri deha olmanın, İstanbul’u yeniden inşa, imar ve ihya etmeni de ötesinde yeni bir medeniyet inşa etmiş, tarihe bir çağı kapatıp yeni bir çağ açan sultan olarak kaydedilmiştir. 

Velhasıl; temel atmama töreni yaparak, tünel kapatarak, otobüsleri düz yolda yürütememekle, hanlar, hamamlar, çarşılar, camiler inşa etmeden fatih olunmuyor azizim!

**