Bâzı hikâyeler gerçekten çok ibretli.

Alınacak ders bakımından pek kıymetli.

Yine okumuştum eskide bir zaman,

Kadın demesin diye artık el-aman!

Geçiyordu hikâyede bir erkeğin hâli,

Anlıyordu sonunda nedir kadın ahvâli.

x

Adam işinden evine, her akşam aynı saatte, tam vaktinde geliyordu. Kapıya gelir gelmez, daha eli kapı tokmağına varmadan, sanki kapı, sihirli bir el tarafından açılıyordu. Tabii kapıyı açan hanımıydı.

Gülümseyen bir çehre ve tatlı bir ses tonuyla “Hoş geldin!” der. Biraz dinlendikten sonra yemek sofrasına davet ederdi.

Her zamanki gibi mükellef, iştah açıcı, zengin bir sofrada bulurdu kendini. Yemekler nefis olurdu doğrusu. Değme kadın su dökemezdi karısının eline. Bir güzel âfiyetle yemeklerini karşılıklı oturdukları masada yerler. Sonra oturma odasına geçerlerdi.

Biraz havadan sudan konuşurlarken, karısı nefis kokusuyla köpüklü kahvesini tutuştururdu eline. Ohh dünya varmış diyerek içerdi kahvesini höpürdeterek.

Bir iki kısa sohbetten sonra adam: “Hanım bana müsaade, kahvede arkadaşlar bekliyor. Bir iki kelâm eder, biraz kağıt oynar dönerim!” der, hanımın onaylamayan suskunluğuna hiç aldırmadan, onun hoşnutsuzluğunu görmezden gelerek çekip giderdi.

x

Gerçi kadının canı sıkılırdı bu işe,

Ama söz geçiremezdi bir türlü eşine.

Kalırdı yapayalnız koca evde,

Kederiyle ahh tek başına...

Bir gün değil, beş gün değil her gece,

Geçerdi ayna karşısına!

Dökerdi içini durmadan kendi kendine.

Çıkış yolu arardı, bulmak için derdine.

Nihayet bir şimşek çaktı birdenbire beyninde,

Bulmuştu galiba bir yol kocası aleyhinde.

x

Her zamanki gibi koca gelmişti,

Tam vaktinde evine.

Fakat ne kapıyı bir açan vardı,

Ne de bakan eline.

Bir hüzün çöktü anlamadığı biçimde içine,

Bir boşluk duydu içinde, bilinmez ki acep niye?

x

Anahtarıyla açarak kapıyı, girdi sessizce içeri. Oturma odasına yöneldi. Herhalde karısı orada olmalıydı. Baktı dört bir köşeye. Fakat göremedi karısını ne hikmetse. Belki dedi meşguldür mutfakta. Fakat orada da yoktu! Seslendi yüksek sesle, hangi köşedeyse...Versin bir cevap diye. Nafile arıyordu boş yere. Sanki yer yarılmış da geçmişti yedi kat yerin dibine.