Hayatlarımız aslında hayvanlar âleminin bazı üyeleri ile bazı zamanlarda paralellik göstermekte.

Bizler aslına bakacak olursanız yaratılmışların 

En asili,

En akıllısı,

En medenisiyiz.

Tabi bazı davranışları görünce bazı hayvanlara da taş çıkarıyoruz.

Mesela yengeç...

Fesat...

Dedikoducu...

Kindar...

Oyun bozucu...

İstenmeyen kişi...

İlk intibada aklımıza gelen kelimeler.

Birisi size yengeç dese.

Bunu kendinize hakaret sayıyorsunuz.

Tabiki bu tabirler, bu belirteçler öyle çar çabuk ortaya çıkan kavramlar değil.

Bu kavram ve yakıştırmalar uzun yıllar hayvanlar âleminin gözlemlenmesi ve bu netice sonucu ortak algıların ortaya çıkmasıdır.

**

Şimdi hikâyeye geçelim. 

Kumsalda yürüyen bir adam, avlanan balıkçıya yaklaştığında kova içerisindeki yakalanmış yengeçleri görür. Kovanın üstü açıktır, kapağı yoktur. 

Bu durum onu şaşırtır, çünkü yengeçlerin kaçabileceğini düşünür. Balıkçıya sorduğunda “Evet, tek bir yengeç olsaydı, kesinlikle kaçardı. 

Ancak, pek çok yengeç varsa, biri kaçmaya çalıştığında diğerleri onu yakalar, kaçamayacağından emin olur, geri kalanlar da aynı kaderi yaşarlar.” yanıtını alır. Tek yengeç kapaksız kovadan rahatlıkla çıkabilirken sayı arttıkça kaçış imkânsızlaşır.

1 Çünkü birbirlerini yukarı itmek yerine, aşağı çekerek engellerler. Sonunda kimse kazanamaz. Bu durum, Yengeç Sepeti Sendromunun çıkış noktasıdır.

Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. 

“Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”, 

“Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” anlayışını ifade eder.

 Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler.

 Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır. İstekleri budur. Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.

Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir.

Bu sendroma aslına bakacak olursanız isek hazırlıklı olmalıyız.

Tahminim odur ki;

Her insanın içinde bir yengeç yatar. 

İnsanoğlu bu yengeçleri bertaraf ederse o zaman doğru adımlar ve doğru yaklaşımlar geliştirir.

Ama her şeyden bir olumsuzluk çıkarmak...

Her konuda bir fikri olmak.

Yapılan işleri sabote etmek bazılarının ruh dünyasında çok geniş bir alan kapsamaktadır.

Onların derdi iş yapmak değil, iş yapanı engellemek, savsaklamak ve sonunda bunaltarak gemileri yakmasını sağlamaktır.

İyi ruhlu insanlar ise yapıcıdır.

Kötü ruhlular ise bozucu.

İyisi mi sizler yengeçlerden olmayın.

**

Birkaç söz de şuracığa not olarak acizane bırakayım.

"İçimdeki tüm hayalleri serbest bıraktım. 

Belki kendilerine yeni bir mecra bulurlar diye.

Dönüp ardıma bile bakmadım.

Umutlanıp geri dönmesinler diye.”

**

"Naftalin kokan sahafçılar çarşısında, eski sahibi ölmüş yeni sahibini bekleyen...

Yıllardır okunmamiş bir kitap gibi bekler dururum."

**

"Acılar mevsimler gibidir...

Kimisi üşütür, kimisi ısıtır, kimisi ıslatır, kimide YAKAR.

Kimi acılarda ilhamlara gebedir.

Yokluklardan umut,

Acılardan ilham devşirmek, hayal kırıklıklarını kağıttan gemilere yükleyip okyanuslara salmak gerektir..."