Konuya nereden başlayacağımı bilmiyorum aslında. Sanırım baştan başlamak gerekiyor. Peki, başı neresi onu da bilmiyorum. Hummalı ve muammalı bir toplum içerisinde hastalıklı bir sarkaca yapışmış insan sürülerinin arasında olduğumu düşündükçe kaygılanıyorum. Şimdi ben neyden söz ediyorum? Kim hummalı kim muammalı, hastalıklı sarkaç da nereden çıktı. Kafayı mı yiyorum? Keşke kafayı yesek de birbirimizi yemesek! Geçen sayıda JOKER adlı Amerikan filminden bahsetmiştim. Çok etkilendiğimi, son zamanların kanayan yarasına parmak bastığından söz etmiştim. Palyaçoluk yapan sıradan bir adamın toplum içerisinde var olamadığı için nasıl bir dehşet saçtığını anlatıyordu film. Dehşet saçtıkça ve kendinden söz edildikçe varlığını hissediyordu Joker. Fark edilmişti artık ve tüm ülke, basın ondan söz ediyordu. Geçen haftalarda anlattığım bu filmi neden şimdi anlattım tekrar? 

Aslında kafam karıştı. Bir kadın olarak kafam çok karıştı. Niye mi? Başa döneyim. Konuyu toparlayayım. Sokakta öldürülen kadınlar ve kızlarımızdan söz ediyorum. Aslında parmaklarım klavyeye dokunurken bile titriyor. Kimsenin kimse üzerinde hiçbir hakkı yoktur! Canını alma hakkı asla! 

 Ceren geliyor aklıma mesela. Ve diğerleri. Kanım donuyor, dilim kilitleniyor. Bu adam da bir zamanlar çocuktu diyorum. Peki, yüreği nerede kirlendi? Kirlenmiş yüreğiyle, hayata tüm coşku ve masumluğuyla bakan masum bir kıza neden dokundu?  Cezaevinden çıkmasına nasıl müsaade edildi? Kafam karışıyor. Sokakta yürüyen güzel bir kızın yazgısı bu olmamalı bu ülkede. Zihni ve yüreği kararmış, bataklıkta yaşayan bu ucubelerin elinden olmamalı yüreği güzel insanların ölümü. Her canlı kendi ölümünü kendi kaderi içinde yaşamalı! Kafam karışıyor. Adama kızıyorum, sonra cezaevi yetkililerine, sonra çevrenin duyarsızlığına, sonra bu hale gelmemize sebebiyet verenlere. Onca emek harcayıp yediren, içiren, büyüten, çocuğuyla vakit geçiren, hastalandığında sarıp sarmalayan, ağladığında ağlayan, güldüğünde gülen anneler, babalar geliyor aklıma. Evladını böyle anlamsız bir şekilde kaybeden analar, babalar geliyor aklıma. Yarın bu bizim başımıza da gelebilir, gelecek!  Bu şekilde susmaya devam edersek her şeye göz yumarsak baştan kabul etmiş olacağız yazgımıza. Haber olarak izleyip geçtiğimiz bir kaç dakikalık görüntünün ardında bir kız çocuğu şu anda toprak altında yatıyor . Ve tüm hayalleri hunharca baltalanarak, ne olduğu belirsiz kişiler tarafından. 

Ben öneri getirmeyeceğim. Çünkü ellerim ve yüreğim titriyor. Ben sadece cehaletin artık son bulması gerektiğini söylemek istiyorum. Eğitim şart. Sevgi şart. İlgi şart. Öğretim şart. Kitap okumak şart. Fikrini beyan etmek şart. Vicdan şart. Saygı şart. Toplum adetlerine uymak ve tahammül göstermek şart. Ahlak şart. Her şeyden önce kendimizi sevmemiz ve kendimize saygı duymamız şart. Buna inanmak istiyorum. Umarım inanmayanlar da inanmaya başlar.