Noel yânî, “Yılbaşı”nın Hazreti İsa (A.S.) ile hiçbir alâkası olmayıp, doğrudan (Aya-Nikola)yı temsil eder. Hz. İsa (A.S.) doğum günü Hıristiyan dünyasınca (24-25 Aralık’ta) kutlanır, ilk uygulanan tarihe sadık kalan Ermeniler ise (6 Ocak’ta) kutlarlar. Hz. İsa (A.S.) doğumunun kutlanış şekline gelince: (Sabah ailece Kilise’ye gidilir, dini vecibeler ifa edildikten sonra, eve dönülür ve aile büyüklerinin elleri öpüldükten sonra kurulan Bayram sofrasına oturulur ve Hz. İsa (A.S.)ın kanını temsil eden, (kırmızı şarap)tan bir yudum alınır. İşte Noel, Noel diye parmaklara dolanan ve de doğrudan Hıristiyanlığın kurucusu adına kutlanan ve sadece Hıristiyanlara ait dini bir bayramdır!... İşte Noel’in en özet hikâyesi!... Yılbaşı ise, Bizanslı iyiliksever bir genç olan Nikola adında birisinin insanlara iyilik yapabilmeyi şiar edinmiş ve bu uğurda bir Manastır tesis ederek kendisi de Episkopos olarak şahsını tamamen dine ve insanlığa hizmete adamış değerli bir şahsiyet adına senede bir kutlanan gündür. Kutlama şekli ise, Aya-Nikola’nın vasiyetine uygun olması kaydıyla uygulanmaktaydı. Tabii ki, bu ilk kutlama yıllarında öyle olmuş. Ancak daha sonra şekli değişmiş ve de günümüzdeki rezil durum meydana getirilmiş... Asıl kutlama şekli nasıldır? Onu da yazalım: Fakir, fukara evleri ziyaret edilir, çocuklarına oyuncak, kendilerine muhtelif yardımlarda bulunulurdu. Şimdi ise tam tersi; yeniliyor, içiliyor, kumar ve seks partileri ile sözde yeni yıl karşılanıyor... Ve de bu sözde Noel Yortusu oluyor!... Yani sözde Bayram kutlanıyor!... Bütün bunlar bir yere kadar idare edilebilir. Zira yanlış bilgilendirilmiş insanlar tarafından ters düşüncelere âlet ediliyor deyip geçilebilir. Ve zaten öyle de olmaktadır!... Ne var ki, mesele bu kadarla kalmamakta ve de hemen her sene biz Hıristiyan vatandaşlar bir sürü hakaretlere uğramakta, Hz. Peygamberimiz adeta ayaklar altına alınır hâle getirilmekte ve hemen her isteyen dilediğince en hayasız şekilde küçültülmektedir!... Hele bu seneki kutlamalar biz Hıristiyan vatandaşları daha da üzmüş ve tedirgin etmiştir!... Nasıl etmez! Mardin Vâlisi, mahâlin Metropolidi ile koltuk ölçüsü problemi yaşıyor, daha sonra ise AKP Mardin Milletvekili, Gönül Bekin Şahkulubey’in beyanatı söz konusu olmuş ve sayın Milletvekili şöyle buyurmuş: (Benim bir acım var. Belki bazıları, biraz radikal bulacak ama bizdeki en büyük tehlike nedir biliyor musunuz? Bir modernizim havası ile bugün ben şehirde gezdiğimde bazı dükkanlardaki o süsleri gördüğümde üzüldüm. Çünkü biz modernleşelim diye özümüzü kaybetmememiz lazım. Ama ne yazık ki her geçen gün özümüzden biraz daha uzaklaşıyoruz.) Bakınız: (Milliyet- “3 Ocak 2011 Pazartesi”) Bütün bu durumlar Mardin’de Hıristiyan vatandaşların kendi dini inançları açısından pek huzurlu olmadıklarının en açık delilidir denebilir!... Meselâ, Kafeterya işleten Selahattin Öney: (Kutlayanlara da bir şey dememek lâzım. Dükkân süslemekten bir şeyin çıkacağını sanmıyorum. Herkes istediğini yapabilir. Ama kutlamalarında dozunu kaçırmamak lazım. Hz. İsa’nın doğumu olan Yılbaşını hem Müslümanlar hem Hıristiyanlar da çarpıtıyor.) Bir başka internet kafe işleten Nasrettin Demir: (Mardin’de ne Süryaniler ne de Müslümanlar hiçbir zaman çamlar dikerek, işyerlerini süsleyerek yılbaşını kutlamadı. Mardin’deki Süryaniler ayın 25’inde Noel’ini kutlarlar, yılbaşında ise, normal bir geceymiş gibi geçirirler. Bu abartılı kutlamalarda son yıllarda pek büyük bir artış oldu. Müslüman’ın başkalarına özenerek yılbaşını zıvanadan çıkarmaması lazım.) demiş!... Bütün bunlardan ne anlaşılıyor? Şu anlaşılıyor: Mardin şu an “Çok kültürlülüğün sembolü kent” olarak tanımlanmasına rağmen nasıl oluyor da böylesi saplantılar şehrin temel fikir yapısı olarak barınabiliyor?!... Ben şahsen bilhassa büyük şehir meydanlarında büyük çapta eğlenceler tertiplemek. Sokaklarda içip içip sızmak, erkekleri aşırı, sözde dans ve fakat aslında tahrik edici seksi hareketlerle tahrik etmek gibi çılgınlıkların sergilenmesi. Tabii ki, bilinen “Yılbaşı” eğlenceleriyle uzak, yakın hiçbir alâkası yoktur. O hâlde, böylesi çılgınlıkların Yılbaşı bahane edilerek sergilenmesinin gerçek yüzünü niçin bilhassa (Noel’in) arkasına gizlemeye çalışmaktayız?!... Dükkânların süslenmesine gelince. Dükkânların yılbaşı dolayısıyla süslenmesinin, insanların inançlarını saptıracağına inanmak kadar saçma bir düşünce olamaz. Anlayamadığım, daha doğrusu aklımın almadığı bir husus da: Büyük şehirlerde karnaval gibi yılbaşı kutlamaları yapılırken, Mardin’de hem de “Çok kültürlülüğün sembolü bir kent” olarak sözü edilen bir şehrin, yılbaşı dolayısıyla dükkânların süslenmesine, yılbaşı ağacı kullanılmasına tamamen karşı bir zihniyetin mani oluşunu insanın aklı almıyor?!.. Ve şöyle düşünüyorum ki, önceki makalemde de buna değinmiştim: (Acaba Mardin’de Türkiye Cumhuriyeti Kanunları geçerli değil mi?!..) Mardin insanına ayrı bir kanun mu uygulanmaktadır?... Yılbaşı ağacı süslemenin nasıl bir zararı olmaktadır ki, bu derece alerji uyandırmaktadır?... Ormanlar mı tükenmektedir?... Şayet öyle olsa, Avrupa’da hiç mi hiç ağaç kalmazdı. Zira bu yeni bir kutlama adeti değildir. Dahası, bu işe yarayan suni ağaçlar da mevcuttur. O hâlde bu celâllenmeler neye?!... Süryani vatandaşlar da yılbaşı gecesi diğer Müslüman kardeşleri gibi erkenden yatarlarmış?!... Bütün bunlar şunu göstermektedir: Anadolu topraklarında Gayr-ı Müslim vatandaş için her geçen gün biraz daha riskli bir mahal olarak dikkatlere çekmektedir!.. Sayın Mardin Milletvekili başta olmak üzere, kendileri gibi düşünenlere alenen sesleniyorum: (Keşke bu mukaddes topraklarda doğmamış olsaydık ta, sizler de rahat edeydiniz! Keşke Hz. İsa (A.S.) bizlere Peygamber olarak gönderilmemiş olsaydı da sizler rahat edeydiniz! Keşke, keşke...) Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimiz, nasıl Hz. Allah’ın Resul–î Ekrem’i ise Hz. İsa (A.S.) da Hz. Allah’ın (C.C.) mukaddes nefesidir. Eminim sizlerin bu mukaddes oluşlardan dahi en ufak bilginiz yoktur. Zira olsaydı herhalde bu derece pervasız hareket etmezdiniz!... Gelelim, bizlerin haksız yere itham edildikleri ve birer (Putperest) olarak vasıflandırıldığımız o malûm (Haç’a inanmak) mevzuatına!.. Hiçbir Hıristiyan öyle bir inanç sahibi değildir. Öyle bir saçmalığa kimse inanmaz, kimse itibar etmez!... Aslında bir idam sehpası olan bu nesnenin adı: (Çarmıh, İstavroz, Haç ve Ğaç) gibi birkaç çeşittir ve o yıllarda idam sehpası olarak kullanılmaktaydı. Dolayısıyla böyle bir şeye tapınmak kadar saçma bir şey olamaz ve bazıları İslâm dininden olanları böylece kandırmakta ve İslam-Hıristiyan düşmanlığı peydahlatmaktadır!... Hıristiyanların Haç’a değer vermelerinin başlıca sebebi: Hz. İsa’nın (A.S.) onun üzerine çakılarak öldürülmüş olmasından dolayıdır. İbadet esnasında el hareketi ile Haç çıkarılmasının sebebi ise; “Biz seni unutmadık!” mânâsındadır. Çam katliamına gelince: Şayet yılbaşından yılbaşına çam ağacından süsleme yapılmasıyla çam ormanları bitecek olsaydı: Asırlar boyu sürdürüldüğüne göre en azından Batı Dünyasında bir tek çam kalmazdı!... Kaldı ki, günümüz dünyasında “Suni Çamlar” mezkûr ihtiyacı rahatlıkla karşılayabilmektedir. Ani bu yanıltmak da artık işe yaramaz. Sayın milletvekillerimize ve öyle düşünenlere son sözüm şudur: Hiçbir zaman unutmayın aldığınız maaşlarda, biz Hıristiyan vatandaşların da payı vardır ve bizlerin bayramlarını zehir etmeyi değil sizin, hemen hiçbir kimsenin en ufak bir hakkı yoktur. Ve bir hususu daha dikkate almanız, en azından “Millî Güvenliğimiz açısından” elzemdir: Mezkûr parlamentomuz, Gazi Mustafa Kemal Paşa Atatürk’ün parlamentosudur. Saygıdeğer okuyucularım, yeni bir makalemde buluşabilmek dileğiyle mutlu tatiller dilerim efendim. Not: Bu makale: (5 Ocak 2011 Çarşamba) günü yazılmıştır.