Ne yalan söyleyeyim ben Türk siyasetini en çok seçim zamanı severim.

Bu dönemlerde dil baldan tatlı olur. Vatandaş olarak duymak istediklerimizi en çok bu dönemlerde duyarız. Gerçi sadece duymakla yetiniriz ama olsun. Malum biz kanaatkar bir milletiz. Buna da şükür der geçeriz.

Olması mümkün olmayan vaatler vermek, siyasetin bol kesesindendir.

Bu zaman; "büyük lokma yut, büyük laf etme" Atasözünün, Küçük lokmalara dönüştürülüp büyük konuşmalar yapıldığı zamandır!

Siyasetin zaman tüneline baktığımızda

Süleyman Demirel; Kim ne veriyorsa beş lira fazlasını vereceğim.

Ekonomiyi 500 günde düzlüğe çıkartacağım!

Bülent Ecevit; Köyler kent olacak;

Tansu Çiller; Herkese 2 Anahtar.

Mesut Yılmaz; Susurluk'u çözeceğiz.

Devlet Bahçeli; Apo'yu idam edeceğiz.

Deniz Baykal 1 Milyon işsize iş vereceğiz.

Kemal Kılıçdaroğlu; Her dar gelirliye 600 TL maaş vereceğiz.

Cem Uzan; Mazot 1 YTL olacak, üniversite sınavı kalkacak.

Haydar Baş; Doğuran kadına 15 bin, her ev kadınına 500 TL maaş vereceğim.

Besim Tibuk; Ofsaytı kaldıracağım, kale direkleri arasındaki mesafe attıracağım.

Nurettin Sözen; Her mahalleye bir çamaşırhane yaptıracağım.

Gibi büyüklüklerine yakışır büyük, büyük laflar söylemişlerdi.

Seçim meydanlarından kimler geldi kimler geçti? Kimi zirve yaptı güldü, kimi dibi gördü kayboldu.

Neyse biz yine günümüze dönelim.

Seçime sayılı günler kaldı. Çalışmalar son hızla devam ediyor. Memleket yönetecek adayların konuşmaları, propagandaları Meral Akşener'in deyişi ile resmen abidik, gubidik laflar.

Mesela Meral hanımın "çılgın projesi" belli oldu. Seçilirse imiş Çankaya köşküne taşınacakmış, mitinglerde kendisine hediye edilen tülbentler için müze açacakmış. Ülkemizin tam da buna ihtiyacı vardı zaten. Düşünüyorum da ben olsam ne yapardım onca tülbenti? Hayır tabi ki tek saniye bile düşünmedim. Yapacağım şey belli. Pazar yerlerinde iki büklüm bir halde tülbent satarak ekmek parası kazanmaya çalışan bir çok yaşlı annelerimiz var. Tülbentleri satmaları için onlara dağıtır, mutlu olurdum. .

Kılıçdaroğlu "bu ülkede ilk imam-hatip okulunu CHP açmıştır diye övünüyor. Şimdi de eğitim devriminden bahsediyor. Muharrem İnce'de tüm AB'nin tamamı kadar işsiz insanımıza iş bulacak.

Afedersiniz ama sayın CHP'nin genel başkanı ve c başkanı adayı, ülkeyi hanginiz yöneteceksiniz? önce ona bir karar verin!

Devlet Bahçeli ise fena halde hapishane ve kader mahkumlarına kafayı takmış vaziyette. Ve af çıkartma peşinde. Yani Rahşan faciası kapıda hazır bekliyor.

Ya af çıkmazsa? ve cezaevlerinde isyan çıkarsa bunun sorumlusu kim olur?

Dahası onca kader mahkumun'un ve ailelerinin heba olup giden umutlarının hesabını kim verecek?

Bir de Seçim reklamının iyisi kötüsü olmaz diyenler var.

Çocuk, Kanser tedavisi görüyor. Morale ihtiyacı var. Bu esnada bisikleti çalınıyor.

Çok üzülüyor. Sonrası Milletvekili duyuyor. Bir bisiklet alıyor. Basını da yanına alarak çocuğun ziyaretine gidiyor. Bisikleti hediye ediyor. Çocuk çok mutlu oluyor.

Sonuç! Bisikletine kavuşan minik yavrumuz. Ülkeye kendini Melek gibi gösteren bir Milletvekili.

Bu olayı mutlu son olarak haber yapan basın, alkışlayan siyasi şakşakçılar ve olumlu bir çalışma olarak gören partililer. Türkiye'de insanlığın geldiği durum bu!

Bir yaşlı teyzenin yanında poz vermek, bir çocuğun başını okşamak ya da evcil bir hayvanı konu mankeni yaparak fotoğraf vermek aslında seçmene ulaşan mesaj değil.

Hele hele çağımızda!. Seçmen artık daha yaratıcı vaatler bekliyor.

VE SEÇMEN DİYOR Kİ.

Bisiklet binme, harmandalı oynama, köylü çocuğu muhabbeti, karşılıklı atışmalar, hakaretler, kasket, başörtü vs hepsi güzel de,bunlar benim ne işime yarayacak?

Memlekette işssizlik var mı var!

Çare üreten var mı. Yok!

Ekonomi çarkı dönüyor mu. Evet!

Peki değirmenden yeteri kadar un çıkıyor mu, hayır!

Çözüm, öneri getiren var mı, Yok!

Yıllar yılı ülkemin kınalı kuzuları Şehit oluyor mu? Evet!

Bunun önüne geçilebiliyormu? Hayır!

Bu ülke de ilaç alamadığı için hergün onlarca çocuk ölüyor mu? Ölüyor!

Bu ölümleri durduran ya da durduracağını söyleyen oluyor mu? Olmuyor!

Ülke de sittin senedir emekliler yarı aç, yarı tok yaşıyor mu? Yaşıyor!

Bu şekilde yaşamaya devam edeceklermi? Büyük olasılıkla evet!

Ve ben Filiz Bahcıvan bir seçmen olarak diyorum ki,

Ey Cumhur Başkanı Adayları; ey liderler!

Bırakın artık seçmene "rüşvet verme" işini!

Zaten yeteri kadar ahlaksız, karaktersiz, birbirine düşman bir toplum olduk!

Çare üretecek olan sizsiniz! Çaresiz bıraktığınız ise biziz!

Bizim boş vaatlere karnımız tok! Bize gerçeklerle gelin. Sempatimizi kazanmak için şekilden şekile girmenize gerek yok. Düz olun, gerçekçi olun.

Makamı, koltuğu değil halkın sevgisini güvenini kazanın!