“Adam ol baban gibi. Eşek olma.” Sözü söylemde bir türlü doğru anlamda kullanılmamıştır. Ve yüzyıllık mazisi olmasına rağmen sanki yüzyıllardır söylenmiş olarak hafızalarımıza nakşedilmiş olduğu gibi; dahası sözü kimin söylediği bilinmez addedilmiştir. Oysa bu sözü söyleyen kişi Türk tarihinde çok önem arz eden bir yere sahiptir. Bu sözün sahibi; Mektebi Mülkiye ve Galatasaray Lisesi’nde müdürlük yapan, iki defa Maarif Nazırlığı görevinde bulunan, 1909 tarihinde Osmanlı Devleti’nin resmi tarihçiliği olan Vak’anüvislik görevini yapan; 

Kurtuluş Savaşı’nın ardından 1923’te 2. Dönem Türkiye Millet Meclisi’ne İstanbul Milletvekili olarak giren Devletin rejiminin ismini 28 Ekim 1923 akşamı parti meclisinde dile getiren ilk kişi olarak;  “Beyler, hükûmet şekillerinin teker teker sayılmasına gerek yoktur. “Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir,” dedikten sonra kime sorarsanız sorunuz, bu Cumhuriyet’tir. Doğan çocuğun adıdır. Ama bu ad, bazılarına hoş gelmezmiş, varsın gelmesin,” diyen ve en yaşlı üye olduğu için 2. Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni Başkan olarak açan, 29 Ekim günü ise: “Arkadaşlar, Türkiye artık yeni bir yönetim tarzı ile idare edilecektir. Bunun da adı "Cumhuriyet’tir,” diyen  Abdurrahman Şeref Efendi’dir…

Gelelim olayın detayına!..

Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) Müdürü, Tarihçi Abdurrahman Şeref Efendi’nin, öğrencilerinden bir Paşa oğlunu paylaması, Milli Eğitim camiası ve askeri bürokrasiyi karşı karşıya getirir. Okulu basan kızgın öğrenci velisi Paşa’yı, Okul Müdürü Abdurrahman Şeref Efendi’nin, çocuğu paylarken kullandığı aynı sözleri kullanarak sakinleştirmeyi başarması ise şaşırtıcı bulunur. Milli Eğitim yetkilileri ile askeri bürokrasi üyelerini karşı karşıya getiren ve Abdurrahman Şeref Efendi’nin imla kurallarını iyi bilmesi ve kelime oyunları sayesinde daha büyük çaplı bir krize dönüşmesi engellenen olay, şöyle gelişir. Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) Müdürü Abdurrahman Şeref Efendi, öğrencilerinden Paşa çocuğu olan bir tanesini, arkadaşlarının yanında paylayarak şu sözleri söyler: 

“Adam ol baban gibi eşek olma!” 

Çocuk, Abdurrahman Şeref Efendi’nin bu sözünü, akşam eve gittiğinde babasına aktarır. Babası bunun üzerine: 

“Vay! Ne demek? Ben bugüne bugün; bir Osmanlı Paşası olayım da okul müdürü bana eşek desin! Yarın gidip bunun hesabını ona sorayım da görsün,” diye parlar. 

Ertesi sabah ilk iş; okula gidip, Müdüriyet makamında oturan Abdurrahman Şeref Efendi’ye hiddetle: 

“Beyefendi! Sizin bana eşek demeye ne hakkınız var? Ben; Padişah’ın himayesinde bir paşayım!” der.

Abdurrahman Efendi: 

“Ne münasebet? Ben sizi tanımıyorum bile. Ne zaman eşek demişim?” Diye sorar.

Bunun üzerine Paşa: 

“Geçen gün mektepte oğluma:

“Adam ol baban gibi eşek olma” demişsiniz” diyerek önceki gün yaşanan olayı hatırlatır. Paşa’nın bu sözleri üzerine müdür şu cevabı verir ve -denilir ki- meseleyi kâğıt üzerinde de imla kuralına göre izah ederek: 

“Doğru. Çocuğunuzu payladım. Çünkü hiç çalışmıyordu. Sizi ona örnek göstererek, “Adam ol baban gibi. Eşek olma,” dedim. Yani “Adam ol. Baban gibi eşek olma,” demedim ki! Bu söz üzerine hiddeti yatışan Paşa’nın gayet mutlu ve gururlu bir şekilde okuldan ayrıldığı gözlemlenirken, Abdurrahman Şeref Efendi’nin gerçekte hangi manayı kast ettiği ise anlaşılamaz ama!...

Kısacası: “Adam ol baban gibi. Eşek olma” ve “Adam ol. Baban gibi eşek olma.” İki cümle imla kuralına göre farklı anlam taşır. Birinci cümle iltifat, ikinci cümle ise hakarettir!

Yani imla kurallarını bilmek ve yerinde kullanmak da çok çok önemlidir.