Ortalık karmakarışık. Dağ kanunlarının boy gösterdiği bir dönemi yaşıyor ülkem. Ezberlenmiş cümleler, hep bir ağızdan tekrarlanıyor. ‘Zamanlama manidar. Paralel devlet var. Başarımız kıskanılıyor. 3. boğaz köprüsü ve 3.hava limanı istenmiyor. Faiz lobisi var. Dış düşmanlar var.’ En önemlisi de, ‘İddia edilen yolsuzluklar kamuya zarar vermemiştir.’ denmesi… Hem de en yetkin ağızlardan…
Dört bakan için tezkere hazırlanmış. Adalet bakanının önünde bekliyor. İnceleme yapılıyormuş. Sanıyorum ki bu incelemenin bitmesi, HSYK yetkilerinin tamamen yok edilmesini bekliyor.
Ünlü savcı suç duyurusunda bulunacakmış. Daha başkaları da birilerine suç duyurusunda bulunmayı tasarlıyor. Ya hu, tüm yetkiler başbakana pleybek yapacak olana adalet bakanına geçtiği zaman, kimi kime şikayet edeceksiniz?
Şimdi sanıyorum ki, hem de asla vakit kaybetmeden hakim, savcı ve tüm hukukçuların tavrını, tepkisini belirlemesi gerekmekte. Bu yapılan sivil darbenin suç ortağı olunmaması gerekmektedir. Bu bir düzen değişikliğidir.
Evet, bu bir düzen değişikliğidir. Nedeni ise, birilerine zarar gelmesin. Birileri istediği gibi at koşturabilsin diye. En acısı ki, bu tarihi eyleme imza atanlarda sanmıyorum ki olayın vahametinin tam farkında olsunlar. Birilerinin cümlesini söylemek, birilerinin kuklası olmak asla bu kişilikleri rahatsız etmiyor. Çünkü söyleyecek kendi cümleleri bulunmamak- ta…
Yalnız unutulan önemli bir ayrıntı var. O tam yetkiyi alacak olan iki dudak arasından yarın bu suç ortakları içinde kararlar çıkabilir.
Son zamanda ortaya atılan, ‘Paralel Devlet’ kavramı, devlet içinde devlettir. İş birliği pazarlığıdır. Verilmiş-alınmış tavizlerdir. Bunu zaten biliyorduk. Adamlar aldıkları her kuruma zaten o ünlü amblemlerini koymamışlar mıydı? (bakınız bugün tv ekran köşesine)
Bilelim ki bu daha başlangıç. Yolsuzluk araştırmasıyla birinci ağızlardan yapılan itiraflardır bunlar.
Çok yakında, ‘Çözüm Süreci’ başlığı altında da diğer paralel devlet ortaya çıkacaktır. Bu kavgalarda biliyoruz ki Apo, hükümet tarafında olduğunu dile getirmiştir. Çünkü anlaşma var. Çünkü bilmediğimiz pazarlıklar var.
Tehlike büyük dostlar hem de çok büyük. Hadi diyelim ki, ülke içinde ki var sayılan tüm zararlı unsurları ortadan kaldırdılar. Önlemler alındı. Tehlike yaratan kurumlar, etkisiz hale getirildi. Peki; silahlarla, mühimmatlarla yakalanan tırlar, gemiler, yolcu otobüsleri ne olacak?
Davutoğlu ne dedi? ‘Hatay’da ele geçen tırın aranmaması için başbakan savcıyı arayarak talimat verdi. Bilgisi olduğunu söyleyerek aranmaması istedi.’ Savcı ne yaptı? Arayacağım diye diretti.’
Yani şimdi bu itaatsiz savcı savaş suçlusu olmasın mı?(!)
Hadi bakalım… İnanın Allah’ın sopası yok…