Adalet bir kelime

Abone Ol


Adalet, merhamet, vicdan, insaf, namus, haya gibi mefhumların isimleri herkesin telaffuz ettiği kelimelerdir ama  bu kavramlar insanların davranışlarıyla vücut bulurlar. İnsanların davranışını ortadan kaldırdığımızda mefhumlar yok olur.

Adalet herkesin hak ettiğini bulması, alması vermesiyle tecelli eder. Adaletin sarayı, hakimi, savcısı, avukatı, duruşma salonları, oturumları, kararları, içtihatları, bilirkişileri, bilirkişi raporları hep maddidir, somuttur, müşahhastır ama, adaletin kendisi gözle görülmez, hissedilir.

Hak kelimesinin çoğulu olan hukuk ve bunu iş edinmiş olan hukukçular adaletin peşinde olması gereken insanlardır. Savcılar mevcut kanunların öngörülerini gerçekleştirmek peşindedirler ve devleti temsilen çalışırlar. Avukatlar ise müvekkillerinin, yani kendilerini vekil tutmuş insanların adalet filesini delerek kurtulmaları veya en az ceza ile kurtulmaları için çalışırlar. Hakim ise dosyadaki deliller ışığında savcı ile avukat arasında terazi tutarak kara verir. İşte o terazi adaletin sembolüdür. Dosyada olmayan hiçbir delil var sayılmaz karar aşamasında. Avukatların adalet peşinde olmadıkları herkesin bildiği bir hakikat. Savcıların da adaletten önce devletin ve meri kanunların korunması için çalıştıkları görülür. Hakim ise gerçekten de vereceği kararla adaleti var edecek, ya da yok edecek kişi olarak karşımıza çıkıyor.

Mahkeme kararını eleştirmek suç. Ama adalete ihtiyacı olan insan adliyeden beklediğini bulamadan çıkmışsa acıyla feveran etmeyecek mi?

Adalet kime lazım? Adaleti isteyen kim, İkbal sahibi, güç sahibi, otorite, iktidar sahibi kişi, kazanan, galip gelen adaleti neden istesin… Kazanan taraf adaleti hiç aklına bile getirmez. Adaleti, zayıflar, güçsüzler, acizler, zavallılar, kaybedenler, yenilenler arar ve ister.

Hukukçular adaleti ikiye ayırmışlar. Mahza adalet ve nisbi adalet. Her tarafıyla, her sonucuyla hakiki ve mükemmel adalet ve orantısal adalet, kısmi adalet.  Adalet-i mahza mahşerde, ahirette, öteki dünyada gerçekleşir. İnsanların sağlamaya çalıştığı nisbi adalettir. Devletler kendilerini yönettikleri insanlar arasında adaleti sağlamakla yükümlü görürler. Bunun için hukuk sistemi, hukuk kurumları ve hukuk adamları yetiştirirler sonra da bu masrafların patronu benim diyerek bu insanlardan devletin istediği gibi karar vermelerini beklerler.

Devletler ellerinde bulundurdukları gücü devam ettirmek, güçlerinin önündeki engelleri kaldırmak için  yasalar yaparlar. Yönettikleri insanların mutlu olup olmamasını dert edinmezler. Bu sistemlerde adalet sarayları muhteşem olur. Adalet sisteminde çalışanlar makbul olur, onlar da devletin gücünün sahipleri haline gelirler. Ama adalet zaten bir mefhumdur. Yaşatılırsa var olan aksi takdirde yok olan bir mefhum.

Adaletin bu mu dünya, adalet mülkün temeli ve daha bir yığın deyim. Adalet herkese lazım ama az bulunan, az rastlanan bir tecelli. Dünyadaki, hayattaki zalimlere karşı yeterli mücadeleyi verecek gücü ve imkanı olmayanlar zalimler için yaşasın cehennem diye feryat ederler. Ah adalet öyle güzelsin ki, bir de var olsan, birde bizimle olsan…