Açlık sınırı 2.450 TL açıklanmıştı ya… Ayrıca düzenli olarak duyduğumuz ‘alım gücü azalıyor’ rasyoları da gerçeklikten uzak söylemleri gündem yaptı. ”Şükür de lazım”, “Yoklukta sabretmek lazım” vs.
Konuya “Nankörlük edilmesin” olarak bakılıyor. Ki bir de üzerine pandemi geldi. Gelirler asgari ücretin bile çok çok altına indi. Artık yaşama tutunmak daha zor… Burada şunu bilmek lazım ‘hayat pahalılığı’, ‘orta direk kaybı’ gibi ekonomik olumsuzluklar tabana üç beş ayda yansımaz. Bunun için uzun yıllar, üst üste hatalar gerekir.
Ve ayrıca, ve tabi ki insanların ihtiyaçlarını karşılama talebi nankörlük ile anılmamalı.
İktisat biliminin henüz daha başında “insan ihtiyaçlarının sınırsız” olduğu kabul edilmişken, şimdi bu yaklaşım gericileğe götürür…
Neydi kural “İnsan ihtiyaçları sınırsızdır. Ama dünyevi kaynaklar sınırlıdır”…
O zaman da şu soru akla gelir!..
Yaradan, yarattığı insanın ihtiyaçlarının bir sınırı olmayacağını bilmiyor muydu? Neden kaynaklar sınırlandı?
Ee tabi elbette biliyordu… Ama “Armut piş ağzıma düş” hazırcılığı, hazır kaynakların kullanılması ‘tembellik’ demekti… Amaca tersdi. İşte bunun için kolayca elde edilebilen kaynaklar ‘kıt’ olmalıydı… O sınırlı kaynaklar, dahil edildiğimiz bu oyunun, en başında oyunda kalabilme avansı olarak kabul edilmeliydi…
Böylece hayat ilerledikçe, insanda tükenmeyen açlığını sadece ‘bilim’ ile giderebileceğini öğrenecekti…
Hazır kaynakları tüketmemeyi öğrenecekti… Mesela en basitiyle enerji ihtiyacı için ağaçları değil, bitmek tükenmek bilmeyen deniz dalgalarından, rüzgardan faydalanmayı öğrenecekti.
Diğer taraftan öğrenmemeyi her tercih ettiğinde uyarılar olacaktı. Hatta bilimi ret etme, üzerine düşünmeme ya da öğrenmemekte ısrar etmenin sonu ‘kıyamet’ olarak anıldı.
Bilim sayesinde yararlı ve zararlı besin kaynakları ayrıştırılabilirdi. Ama güzel şey zor olurdu. Kolay değildi. Yeterli ve zararsız besin kaynaklarına yönlenmek zahmetliydi. Sonra Malthus bir teori sundu. Bu sefer kaygılar daha da arttı. Yani insan artışı, besin artışına göre daha hızlı büyüyordu. Ve hızla kimyasal katkılar ile besin zinciri oluşruldu.
Bilim’in de ise az maliyetliler yer buldu. Maliyet kaygılarıyla ileriye taşınmadı…
Ve mikroplar, hastalıklar kol gezmeye başladı…
Yaptığı hatalardan dolayı yüzü bile kızarmayan insana, o küçücük mikrop maskeler taktırdı… O kocaman egolu insanların, gözle bile görülemeyen bir mikrop tarafından utanmaları ve hatta yüzlerini örtmelerine şahit olduk.
Peki acaba insan şimdi mesajı alabilecek mi?..  
Açıkcası kolera, tifo, ebola, sars, mers gibi birçok virüsten herhangi bir mesaj almadı. Alınsa, yeni bir arkadaşları covid gelmezdi.
Peki şimdi mesaj alınabilecek mi? Sorusuna çevremdeki insanların cevabı “Bu insanlar bu mesajı da alamaz” derken. Yaradan sabırla bizden umudu kesmiyor. Şimdilik mesaj veriyor. Hatta yanında umutta veriyor.
Tüm kutsal kitaplarda, defalarca yönlendirdiğini bilime, daha kuvvetli sarılmamızı umut ediyor.
‘Asla bir olmaz kör ile gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile yakıcı sıcak’ diyor.
‘Bilen ile bilmeyen hiç bir olur mu?’ diyerek aynı zamanda sorgulama pratiği yaptırıyor.
‘Oku yaradan Rabbinin adıyla oku. O insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku Rabbin sonsuz kerem sahibidir ki! İnsana bilmediğini, kalemle yazmayı o öğretti’.
‘Bilgide yüksek payeye erenler var ya! İşte biz onlara en yüksek payeyi vereceğiz’.
Ve daha niceleri. Sadece ayetler değil İslam’da hadislerle de bilim çağrıları defalarca yapıldı.
‘Öğrenmek için çabalamak her müslümanın boyun borcudur’.
‘Çinde olsa ilimi dinleyin’.
‘Allah için bilim isteyen, gaza edip gazi olan gibidir’.
‘Dünya’nın ve ahiretin hayrı da şerefi de bilimdedir’.
Daha nasıl açıkça söylenebilir ki?.. Şerefinle bu dünyanın hayırlarını yaşamak istiyorsan bilimsel çalışmalar içinde olacaksın…
Bu şeref, haysiyet ve hayır insanın başını dik tutar. İnsanı değerli tutar. Malı da ucuz tutar. Yokluğu uzak tutar.
Asgari ücret belirlenir yine belki ama halkın tamamı asgari ücretin çok çok üzerinde maaş ile çalışır.
Açlık sınırı açıklanır belki ama halkın içinde bu sınırda kalan kimse yoktur.
Gelir tabana sağlıklı yayılır. Birkaç Holding patronuna milyarlık özel teşvikler akıldan bile geçmez. Yoklukta sabretme tavsiyeleri olmaz. Çünkü ihtiyaç olmaz. Kişisel kaygılar doğmaz.
Ve ancak bilim ile; Uğur, ar insanın fıtratına âdeta mıhlanır…