AÇISI DA TATLISI DA ŞİFA

Abone Ol

Saygıdeğer Önce Vatan Gazetesi okurlarım, yaşam boyunca sağlık için bilinçli beslenme ayrı bir öneme sahiptir. Sağlıklı beslenme için hem protein, yağ ve karbonhidrat alımı miktarları hem de vitamin ve mineral gereksinimin karşılanması önemlidir. Bu nedenle sofralarında eksik olmaması gerek bir sebzeden yani biberden bahsetmek istiyorum.

Biber yalnız tat ve renkleri için değil kendilerine özel aromaları nedeniyle de yaygın olarak kullanılırlar. Örneğin acı biber ve Sichuan biberleri geleneksel olarak balık ve et gibi gıdaların kokularını gidermek ya da iştah artıcı olarak da kullanılmaktadır. Ayrıca içerdiği bioaktif bileşikler nedeniyle biber endüstriyel olarak da önemli bir üründür. Yapılan çalışmalar biberin içeriğinde ne kadar fazla kapsaisinoid varsa, birçok hastalığa doğrudan veya dolaylı sebep olan serbest radikallerle mücadele gücünün de o kadar yüksek olduğunu göstermektedir. İçeriğindeki zengin kapsaisin ve diğer kapsaisinoidler kas-iskelet sistemi, Parkinson hastalığı gibi nörolojik hastalıkların, oksidatif hasarlarla ilişkili nörodejeneratif patolojilerin ve nöro-inflamasyonların tedavisinde, nöropatik ağrı, postherpetik nevralji ve kas-iskelet sistemi kronik ağrısının tedavisinde kullanılan ilaçların üretiminde ve kozmetik endüstrisinde UV koruyucu, cilt yenileyici, kırışıklıkları azaltıcı, yaşlanma karşıtı ürünlerin yapımında kullanılmaktadır.

            Biber bitkisinin meyveleri önemli miktarda biyoaktif bileşikler (karotenoidler, askorbik asit, tokoferoller ve kapsaisinoidler) içermektedir. Bu biyoaktif bileşiklerin önemli bölümü antioksidan ve serbest radikal temizleyicileridir. Biberin ana bileşimi kapsaisin (CAP) maddesidir ve dihidrokapsaisin (DHCAP) ile birlikte, toplam kapsaisinoidlerin yaklaşık % 90’nını oluşturmaktadır. Biberin tohumları ise kapsaisinoid içermemektedir. Biber bitkisi mantar, mikrop ve otçulara karşı kendini savunmak için kansaisin üretir ve bu maddenin miktarı biberin keskinliğini ve açılığını belirler.

Kapsinoidler enerji tüketimini artırır, metobolizmayı hızlandırır ve yağ asidi birikimini önlerler. Ayrıca insülin duyarlılığını ve glisemik kontrolü artırıp, serum leptin düzeyini azaltarak glukoz toleransının iyileşmesini sağlarlar. Acı biberin (chiili pepper) içeriğinde yer alan kapsaisin maddesi bağırsak sağlığı üzerinde oldukça etkilidir. Şöyle ki; hem bağırsaklarda bulunan yararlı ve zararlı bakteriler arasındaki dengenin korunması, hem de bağırsak hücreleri arasındaki ilişkinin sağlıklı sürdürülebilmesi gereklidir. Bağırsak mikrobiyotası olarak tanımlanan bu ilişkinin bozulması bağırsak geçirgenliği, kalori alınımı ve proinflamatuvar sitokinlerin (iltihaplanmayı arttıran proteinler) seviyelerinde artışa ve endotoksemiye (bağırsak epitel bariyerinde bozulyaya) sebep olur. Sonuçta insülin direnci gelişimi, aşırı yağ birikimi, obezite ve metabolik sendrom oluşma riski artar. Kapsaisinin bağırsak mikrobiyotası üzerinde olumlu etkisi nedeniyle iştah üzerinde etkili olduğu, kilo alımını önlediği ve obezite ile mücadeleye yardımcı olduğu bilim insanları tarafından bildirilmektedir. Ayrıca antioksidan ve antiinflamatuar (iltihap giderici) kimyasal bileşimi ile kalbi korumaya yardımcı ve tümör gelişimini önleyici etkiye sahip olduğu bilinmektedir. Son yıllarda antioksidan bakımından zengin besinlerin et ile aynı anda tüketiminin lipid oksidasyonunun derecesini azalttığına yönelik iddialar bulunmaktadır. Özellikle et (kırmızı ve kanatlı eti) pişirilmeden önce pembe biber, karabiber ve yeşilbiber ilave etmek lipid peroksidasyonunun önlenmesinde son derece yararlı olmaktadır. Araştırıcılar mide-bağırsak yolunda et tüketimi sırasında oluşan ve sağlığa zararlı olan lipid oksidasyon ürünlerinin oluşumunu en aza indirmek için biberin özellikle et pişmeden önce eklenmesini önermektedirler.

Özetle kapsaisin analjezik (ağrıkesici), antikanser, kardiyovasküler, antiobezite, antidiyabetik, üriner gibi çok sayıda özelliğe sahiptir. Polifenoller, kumarinler ve alkaloidler ise sindirim ve dolşim sisemleri üzerinde sağlığımız için olumlu etkiye sahiptir. Ayrıca, içeriğinde yoğun lif bulunduğu için pekliği (kabızlığı) önlemekte, bağırsakların iyi çalışmasını sağlamaktadır. Ancak biberin ana bileşenlerinden olan kapsaisinin kısa süreli alımı sindirimi kolaylaştırırken, uzun süreli alımının gastrointestinal hormon seviyelerini düşürerek sindirimi engelleyebileceği bildirilmektedir. Düşük miktarda kapsaisin antioksidan etkisi ile sağlığa yararlıyken, yüksek dozda kullanımı sindirim sisteminde oksidatif strese, mukozanın zarar görmesine, kanama ve ülseratif lezyonlara sebep olabilmektedir.

Diğer taraftan biber önemli miktarda A vitamini ve retinoik asit gibi maddelerin öncüsü olan α- ve β-karoten ve β-kriptoksantin gibi karotenoidler içermektedir. Kırmızı renkli biberler yüksek oranda α-karoten, sarı ve turuncu biberler β-kriptoksantin içerir. Rengi mor olan biberler ise antioksidan ve UV koruyucusu olan antosiyanin delphinidin açısından zengindir. Karotenoidler antioksidan ve anti-kanserojen özelliklere sahip oldukları için beslenme ve sağlık açısından son derece önemidir. A vitaminin aktif formu olan retinol ve retnoik asid yaşa bağlı makula dejenerasyonu ve akciğer kanserini önlemeye yardımcı olmaktadır. Bilindiği gibi C ve E vitaminleri antioksidan özellikleri sayesinde kalp hastalıkları ve kanser olma riskini azaltmaktadır. Biberin içerdiği diğer önemli bileşimi ise antioksidan olan fenolik asit türevleri ve flavonoidlerdir. Araştırmalar bu maddeler ile nörodejeneratif ve koroner arter hastalıkları, osteoporoz, kanser ve diyabet riski arasında potansiyel bir bağlantının varlığını göstermektedir. Yeşilbiberin olgunlaşmamış meyveleri olgunlaşmış meyvelerinden daha fazla flavonoller içermektedir. Flavonoller antifungal, antibakteriyel, antioksidan ve antikanser özelliklere sahip olmaları nedeniyle sağlık açısından çok önemli bileşiklerdir. Ayrıca genel olarak biber çeşitlerinde potasyum (K), fosfor (P), magnezyum (Mg), kalsiyum (Ca), sodyum (Na), demir (Fe), çinko (Zn), manganez (Mn), bor (B), bakır (Cu) ve selenyum (Se) bulunmaktadır. Bu minerallerin miktar ve çeşitliliği bitkinin olgunluk aşaması ve büyüme sırasındaki çevresel şartlara göre önemli ölçüde değişmektedir.

Sağlıklı günler dilerim.