Her geçen gün daha da yalnızlaşıyoruz.
Halk geriliyor ve adeta örgütleniyor. Panik halinde ülkemiz üzerinde ciddi oyunlar oynanıyor kokuları çıkmaya başladı.
Ama korkunun tabiki ecele faydası yok. 12 Eylül’lü günler göz önüne geldiğinde, o günleri mazallah arar olduk.
Hesabı verilemeyen yolsuzlukların, haksızlıkların, partizanlıkların, skandalların kol gezdiği ülkemizde ciddi boyutta kaosa sürükleniyoruz.
Bu durum hem ülkemizi, elbette ki hem de halkımızı tedirgin etmektedir. Üst üste meydana gelen olaylar, dış mihraklarında ağızının suyunu akıtmaya başladığını görmemek sadece körlük olur.
Bir yandan Soma’daki halen muallakta kalan bir çok gizemli soruların çözümlenememesi, diğer yandan, son zamanlarda sıkça cereyan eden ve ölümle sonuçlanan ciddi toplumsal olaylar, ileri seviyedeyiz derken tüm dünya ülkeleri nezdinde itibarımızı düşürmeye yetti de arttı bile.
Hadi tümünü geçtik, anlata anlata bıktık. Gündemde kaldıkça yaralar deşildikçe deşildi. Unutalım önümüze bakalım, geçmişi açmanın ne halka ne de ülkemize faydası olur zihniyetini aşıladık adeta.
Ama bardak taştı da aştı bile. Okmeydanı’nda yaşanan son olayların akibetini duymayan, bilmeyen, üzülmeyen kalmadı. Daha madencilerimizin acıları yüreklerimizde çok tazeyken alenen gerçekleşen ve iki kişinin ölümüyle sonuçlanan Cemevi önündeki cinayetler, halkı sokağa dökmeye yetti de arttı.
Mesele sadece bunlardan ibaret değil;
Terör örgütü PKK’yla pazarlıklar, diğer  yandan Kıbrıs’ta ABD ve AB’nin isteğiyle KKTC’yi, Türkiye’nin garantörlüğünden kopararak, Türk askerini adadan çıkarmak ve Kıbrıs’ı Türklerin vizesiz giremeyeceği - yabancı ülke- toprağı yapmak anlamına gelen, sözde “çözüm” adı altında “ver - kurtul” politikaları..
Ülkemiz bir yandan ABD - PKK tertibi ile fiilen bölünmenin alt yapısının hazırlandığı bir “çözülme” sürecine, öte yandan, yavruvatan Kıbrıs’ta “çözüm” adı altında “ver-kurtul” ihanetine sürüklenmek istenmektedir.
Rumları küçük nüfusu ve batık ekonomisi ile AB’ye alanlar, niye KKTC’yi yok etmek istiyorlar? 
Bu milletin zulümler karşısındaki suskunluğu, ezikliği ve başı eğikliği yetmez mi?
Kabul edilmez bu ciddi gelişmeler karşısında tüm vatanseverleri, milletimizi, bölücü ve gerici olmayan muhalefet partilerini, sendikalarımızı, üniversiteleri, sivil toplum kuruluşlarını, bu gidişata karşı, - hukuk ve meşruiyet içinde - ayağa kalkmaya, demokratik itiraz ve tepkilerini göstererek, hem anavatanımıza, hem yavru vatanımıza sahip çıkmaya davet ediyorum.
Yarın hem çok güç ve hem de çok geç olabilir!
Nedir bu, Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laz, Çerkez, meselesi..
Nedir bu halkın üzerinde oynanılan kirli oyunlar,
Nedir bu zulümler, ölümler, cinayetler..
Son gelişmeler karşısında sokaklara dökülme kararı alan insanları, canlarına tak etmeleri gerekçesiyle milyonlarca kişinin barınacağı cezaevleri yaptırıp oradamı tutmak gerek.
Canları yanan insanlara halen sus mu diyeceğiz.
Kim ne zaman harekete geçecek.
Devletin bekası için, gerek iktidarın gerekse muhalefetin ve hatta tüm milletin bu gidişata dur demesi dileğiyle..
ESEN KALIN