Yazıma başlamadan, beni ‘Önce Vatan’ ailesine katan, bana bu köşeyi ayıran, sizlerle buluşma fırsatı tanıyan, çok değerli Abdullah AKOSMAN Bey’e teşekkür ederim. Ve ön yargılarından uzak, siyasi adanmışlığı bir kenara bırakarak zaman ayırıp severek ya da sevmeyerek okuyan tüm herkese de.. Daha önce haber sitelerinde yazıyordum fakat gazetenin tadı, heyecanı, sorumluluğu bambaşka elbette.. Herkesin diline kalbine nefretin hakim olduğu şu günlerde siyasi rant kavgası içinde fark etmeden acı eşiğimiz mi azalıyor yoksa duyarlılığımız mı ve daha doğrusu hangisi daha tehlikeli bir millet için? Devletin ‘Millet’in savcısına kastedenlere terörist diyemeyenlerin, cenazesine gidemeyenlerin ‘millet’ten oy istediği bir döneme ne ara evrildi bu toplum? Ya da daha ne olmalı ki ne yaşanmalı ki ortak milli bir acı paydasında buluşabilmeliyiz acaba halk olarak? Bence Türk siyasetinin ve tabanının üzerinde durması gereken asıl nokta bu. Muhalefet yapacağım derken milli değerlerin bile kutuplaştığı, kendisi gibi düşünmeyenin ötekileştiği bu yapış yapış siyasetin kime ne faydası var ki.. Millet olma ruhu her şeyden önce gelmeliyken, ölüler, çocuklar üzerinden siyaset yapmayı ve bunu marifet saymayı ne ara öğrendi yüzsüzce alıştı bu koca koca adamlar? Evet partiler bundan sonra yollarına devam edecekleri adayları belirledi, gündem bu konuyla ilgili hayli yoğun zaten. Bence milli meselelerde nasıl tavır takınacaklarını milletten yana mı millete rağmen mi hareket edeceklerini belirlemeleri bir parti için liste belirlemekten daha elzem olmalı. Yoksa Ahmet gitmiş, Mehmet gelmiş bir manası olmaz. Bir partinin etik değerleri hedefleri yoksa, vizyonu kısırsa, millet düşmanlarıyla iş tutuyorsa, dahası hiçbir konuda milli olamıyorsa, buna rağmen yüzsüzce milletten oy isteyip alamıyorsa, sonra da biz nerede yanlış yapıyoruz sorusunu bile kendine sorma gereği duymuyorsa orada siyaset üretmeyi bırak siyasetin kendisi kokuşmuş demektir zaten. Kısacası Türk siyaseti ve siyasetçileri milli değerler etrafında ve ortak nezaket paydasında buluşmayı denemedikçe ve bunu tabana yansıtmadıkça bu kısır döngü devam edip gider, ee malum imam cemaat ilişkisi bu. Siyasetçilerin bu acımasız dili tabana indikçe büyüyen bir nefret furyasına dönüşüyor, herkes bir diğeri için haliyle ötekileşiyor..