ABD, dünyanın süper gücü. 20 trilyon dolar GSMH ile ekonomik büyüklükte birinci... Özgürlükler ve refah ülkesi. CNN internetten, Başkan Trump ve ekibinin ‘Coronavirüs’ salgını ile ilgili basın toplantılarını izliyorum. Ne yazık ki, bu süper güce yakışır bir sağlık sistemi kuramamışlar. ‘Gafil Avlandık’ diyorlar. Tüm vatandaşlarına sağlık güvencesi temin eden İngiltere, ‘National Health System’den (NHS) bile gerideler. Doktor, hasta yatağı, yoğun bakım üniteleri, solunum cihazının vs. yetersizliği ortaya çıktı. Her şeyin paraya dayandığı, sağlık sigortası olmayanların dışlandığı, sosyal devlet niteliklerinden uzak bir Süper Güç... 

Türkiye’de, özellikle planlı kalkınma yıllarında alınan tedbirlerle, özellikle son yıllarda gerçekleştirilen reformlarla sağlık sistemimiz, birçok ülkeden iyi durumda... Dünya çapında, modern hastanelerimiz mevcut. Yeni tıp fakültelerinin açılması, hastanelerin tek çatı altında toplanması, yeni şehir hastanelerinin açılması, ambulans hizmetlerinin geliştirilmesi, olumlu gelişmeler. Her şehrimizde , eski memleket hastaneleri gibi ‘Şehir Hastaneleri’ olmalıdır. Doktor sayımız 155000, ancak hala yetersiz, en az 500000 olmalıdır. Bunun iki misli, hemşire ve sağlık personeli gerek. DPT olmadığı için, insan gücü planlaması doğru dürüst yapılamıyor. Aydın din adamı yetiştirmek için tesis edilen, birer Din Meslek Okulu olması gereken ‘İmam Hatip Okulları’ yerine sağlık personeli yetiştiren okulların açılmasının zorunlu olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. İhtiyaç fazla diyanet personeli, cami var, hayati önemi haiz, doktor ve sağlık personeli yok... 

Salgınlar, acil durumlar olduğu için, devletin, tüm hastane ve sağlık tesislerine, mülkiyet hakları saklı kalmak kaydıyla el koymak, Sağlık Bakanlığı emrine, bu olağanüstü şartlar geçinceye kadar tahsis etmek hakkı vardır. Hatta dünyadaki tüm anayasalarda, devletin, gerekli hallerde bedelini ödemek koşulu ile her şeyi kamulaştırma hakkı vardır. Bu salgının, nasıl bir seyir izleyeceği belirsiz, bu nedenle, tıp fakültelerinin son sınıf talebelerinin, hemşire okulu talebelerinin tamamının, Sağlık Bakanlığı emrine sokulması gerekebilir. Aylardır, büyük terminal alanları, salonları olan, girişi-çıkışı kontrollü, icabında uçuş yapılabilen ‘Atatürk Hava Limanı’nın hastaneye dönüştürülmesini söylüyorum. Daha salgın yoktu, ben bunu muhtemel deprem için, teklif etmiştim. Nihayet, bunun yapılacağını Cumhurbaşkanımızdan duydum. Akla giden yol birdir... 

İnşası süren hastaneler,  hızlı biçimde tamamlanmalıdır. Maalesef turizm sektörü bitti. Eğer ihtiyaç olursa, mevcut turizm tesislerinin, otellerin de hastaneler durumuna dönüştürülmesi düşünülebilir. Öte yandan, üretim, ihracat çarkları önemlidir. Bazen hayretle izliyorum “Efendim, sokağa çıkma yasağı ilan edilsin, hayat dursun” diyorlar... Ziraat, çiftçilik, ekim, biçim, hasat durursa, söylemek istemiyorum, 1929 buhranına benzer olumsuz durumlar ortaya çıkabilir... Sanayi, ziraat her türlü tedbirler alınarak, devam etmelidir. Devlet, köprü, yol, hızlı tren, saray vs. tüm acil olmayan yatırımları ertelemelidir. Finansmanını durdurmalıdır. Türkiye için büyük bir yük olan Suriyelilere 50 milyar dolar, Türkiye için önemli bir meblağ harcanmıştır. Bu konuda da tasarrufa gidilmelidir... Kapanan iş yerleri nedeniyle, mağdur olanlara (Bu mağduriyet özenle, tesbit edilmelidir.) ailedeki, her ferde, çocuklar dahil 500 TL ödenmelidir. Yani 4 kişilik aileye 2000 TL... Ayrıca ihtiyacı olan vatandaşlara, en az 10000 TL faizsiz 4 yıl sonra ödemeli, ödeme şartları krediyi alanın koşullarına göre verilmelidir. Bu kredi verilirken, bıktırıcı bürokratik şartları bankalar yapmamalıdır, terk etmelidir... Vergi, su, doğalgaz, yeniden yapılandırma taksitleri, özetle tüm ödemeler, yıl sonuna dek ertelenmelidir. Kısa sürede Merkez Bankası rezerv ve itiyatlarının, yeterli seviyeye getirilmesi elzemdir. 

Türkiye, ne yazık ki, bu salgına olumsuz ekonomik ve istihdam koşularında yakalandı. Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilen, “Milli Dayanışma Kampanyası” çerçevesinde toplanan paralar, ihtiyacı olan, salgının daha yaygın olduğu, yerel yönetimlere, adalet, eşitlik ilkelerine uygun olarak dağıtılmalıdır. Her kriz döneminde, vatandaşı istismar eden, kötü niyetli, yardımları mükerrer olarak toplayan, satan ahlaksız insanlar çıkar... Bunlara karşı dikkatli olmalı, gereken cezalar uygulanmalıdır... 

Bakın, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin yanlışlığı, ortaya çıkmıştır. Cumhurbaşkanı, aynı zamanda AKP’nin de Başkanı olduğundan, tüm partilere ne yazık ki, eşit mesafede değildir. Oysa, bu olağanüstü, hayati, acil durumda, tarafsız bir devlet başkanının, siyaseti her şeyi bir tarafa bırakıp, tüm siyasi parti liderlerini toplaması, hatta Milli Bir Koalisyon Kabinesi kurması, ülke için, millet için ortak bir tedbirler programı oluşturması gerekirdi. Türkiye’nin, devletin başının tarafsız olduğu, güçlü, yetkilerle teçhiz edilmiş, Başbakanın, Bakanların, Müsteşarların olduğu “Etkin” bir parlamenter sisteme geçme vakti gelmiştir. 

Son olarak bir gözlemimi ifade edeyim. Cumhurbaşkanı, Bakanlar, aldıkları tedbirleri, kararları gayet güzel açıklıyorlar Lakin işleyiş öyle değil, Valiler, Kaymakamlar, sorumlu makamlar, yarın benden hesap sorulur mülahazasıyla, işleri bürokrasiye boğuyorlar. İşler yürümüyor. ABD’de, doktorası olan 65 yaşının üstünde olan, bir arkadaşım hasta olan annesini ziyaret için, bir türlü izin belgesi alamadı... Zaman, siyaset yapma zamanı değildir. Bu hayati buhran bitsin, siyaseti yaparız. Mademki iş başında milletin oyları ile seçilmiş bir Hükümet var, hepimiz bu hükümete, sorumlulara, yardımcı olmalıyız...