"Her 9 kişiden biri açlık çekiyor" 

FAO, WFP, UNICEF, WHO ve IFAD ın hazırladığı "Dünyada Gıda Güvenliği ve Beslenmenin Durumu" başlıklı rapor, dünyada açlık çeken insan sayısının arttığı yolunda…

2017 yılındaki verilere göre dünyadaki 821 milyon aç insan sayısına bakılınca her 9 kişiden biri aç !

Güney Amerika ile Afrika'nın çoğu bölgesinde   durumun giderek kötüleştiği bildirilen raporda, sebepler iklim değişikliği dolayısıyla yağış modelleri ile  tarım sezonlarının etkilenişi, kuraklık ve sel oluşumları, çatışmalar ve ekonomik durgunluklar var. 

Bir düşünün bakayım, sizin için 5 saniyede neler olabilir?

Çok şeeey ya da hiçbir şeeey diyenleri duyabiliyorum.

Çok kısa bir zaman dilimi değil mi?

Çok şey diyenlerin zamanın kıymeti hakkında bilgileri olduğu kesin.

Hiçbir şey diyenlerin ise- sözüm meclisten dışarı- henüz tekamül etmediği de…

Yaşam ve ölüm arasındaki çizgiye 5 saniye için bol bile gelir.

Sizin dünyanızda olabileceklerin çeşidine girmek mümkün değil ama içinde yaşadığımız dünyada somut olan bir gerçek var;

‘Her 5 saniyede bir çocuk açlıktan ölüyor’

Evet açlığın yaşanma sebepleri iklim değişiklikleri, ekonomik durgunluklar savaşlar… ancak insanın içinde ki ruh açlığı da giderek dünyayı yok etmekte ve daha da ileri gidip, tüm bu oluşumların sebebi  insanın bitmek tükenmeyen ruh açlığı diyeceğim. 

****

Aylardır kabası incesi, betonu, seramiği, mobilyası derken İstanbul’un değişik yerlerinde 3 cafe-restoran bitirdim. Yazın o çok sıcak günlerinde ayağımdaki botlarda oluşan yaraları Akdeniz’in tuzlu suyunda iyileştirmek ve yorgunluğumu atmak adına-her yıl alışkanlık oldu- Kıbrıs’a attım kendimi. Yani denize girebilmek yazın sonunda olabildi. 

Sabiha Gökçen Havaalanında rötar yapan uçağımı beklerken hamburger yemeye  bir masaya oturdum. Neredeyse mekanın ve de havaalanının en ücra köşesine. Daha bir ısırık için uzanmışken, dibimde bir adam; 

‘Sen yiyorsun bana da al’ deyip elini masaya koydu. Baktım çok yaşlı olmayan pis suratlı bir herif. Ben de istiyorum diye bırbır devam ediyor. Bir reflexle ne mecburiyetim var sen buraya nasıl geldin derken sözümü kesip;

‘Alacan mı almayacan mı ?’ dedi. 

Almayacağam dememle, allah senin eline düşürmesin de senin de…. diye saya saya bir arka masaya geçti. Kurulmuş plak gibi aynı şeyleri yine tekrar ederek. 

Yardımsever yanımla insanları geri çeviremeyen ben yediğim feci laflardan keyfim kaçmış bir halde- üstelik yok yere bela okundum- garson kadına sordum adamı. Cevap daha da feciydi. 

‘Bunlardan havaalanında 15-20 tane var yatıyorlar kalkıyorlar para istiyorlar.’ Aralarında Suriyeliler de varmış. Ey koca şehir nereye dönsem adım başı aç çıkıyor hangisi gerçek hangisi sahte bilemediğimiz. Kimi hayır kimi bela duası aldığımız onlar yüzbinler…

Kıbrıs’a mutsuz indim.

Kaldığım bol yıldızlı otelde görülen açlık ise aleni başka boyuttaydı hani ruh açlığı dedim ya.

Sabah erken saatlerde başlayan açık büfelere saldıran 1500 kişi. Saat 11:00 de biten kahvaltının ardından başka mekanda verilen gözlemeye saldırırken bir de bakıyorlar ki kahvaltı büfeleri açık oğle yemeğine dönüşmüş. 

Hurraaaa…

14.30 da biten oğle yemeğinin ardından snack-bar açılınca koşuşma oraya yöneliyor. Çay saati kek-kurabiye saati 17:00 

Hayretler içinde izliyorum. Yetişmemim imkanı yok yetişirsem  mide fesatından gideceğim deniz keyfi de olmayacak.

Tabii tercihimi turkuaz rengi canım deniz keyfimde kullandım. Akşam için odama giderken  19:00 da açılacak akşam yemeği için restoranın önünde çok uzun bir kuyruk oluşmuştu.

Varın siz söyleyin her 5 saniyede ölen çocukların dünyasıyla bu aynı dünya mı?

Eyy Tanrım kimseye ruh açlığı verme,  feci bir şey feci…