25 Mayıs tarihinde Minneapolis kentinde bir siyahî Amerikalı olan 46 yaşındaki George Floyd, dolandırıcılık şüphesiyle polisler tarafından gözaltına alınırken bir polisin uzun süre ensesine diziyle basması nedeniyle öldü. Bilincini kaybettikten sonra bile üç dakikadan fazla süreyle boynuna basılmaya devam edildi.

Amerikan polis kuvvetlerinin sivillere karşı gereksiz aşırı güç kullandığı vakalar sık sık gündeme geliyor. Örneğin, bu vakada da ölüme yol açan boyun sıkma yöntemi, Minneapolis Polis Departmanın kuvvet kullanma kayıtlarına göre, 2015 yılından bu yana en az 237 kez kullanıldı.

“Mapping Police Violence” isimli sivil toplum kuruluşunun verilerine göre, 2013-2019 yılları arasında ABD polisi 7 bin 666 kişiyi öldürdü. Bu ölüm vakalarında orantısız bir şekilde mağdur olanlar yine siyahî Amerikalılar oldu. Bu verilere göre bir siyahî ABD’linin polis tarafından öldürülme ihtimali, beyaz vatandaşa göre iki buçuk kattan daha fazla. Hatta bazı eyaletlerde bu oran dokuz katın üzerinde. Nitekim ABD’de siyahî vatandaşları hedef alan bu polis şiddeti “Black Lives Matter” (Siyahîlerin Hayatı Değerlidir) gibi hareketlere de ilham kaynağı oldu.

Münferit vakaların ötesinde organize şiddet olayları yaşandı. Bu noktada bazı anarşist ve şiddet yanlısı gruplar ön plana çıktı. Başkan Trump olaylardan doğrudan “Antifa” isimli anti-faşist grubu sorumlu tuttu. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamaya göre, Adalet Bakanlığı Antifa’yı terör örgütü olarak tanımlamaya karar verdi. Bu grup daha önce YPG/PKK terör örgütüne verdiği destekle de medyada gündeme gelmişti.

Bu olaydan sonra ABD Adalet Bakanlığı yetkilileri; George Floyd'un ölümüne sebep olan polis memurları daha ağır suçlamalarla yargılanacak dediler.

Otopsiyi gerçekleştiren New York Adlı Tıp Kurumu eski otopsi uzmanı Dr. Michael Biden, CNN’e, “Ölüme neden olabilecek başka bir sağlık sorunu yok. Bu nedenle polisin ‘konuşabiliyorsan, nefes alıyorsun’ yanlış yaklaşımı doğru değil.” Yani adamı bile bile boğazını sıkarak öldürmüşler.

Bu olaylar başladıktan sonra Trump ilk konuşmasında ABD başkanı olarak görevinin ülkeyi ve halkını korumak olduğunu söyledi. “Ülkemizin kanunlarını korumak için bir yemin ettim. George Floyd’un gaddarca öldürülmesinden haklı olarak rahatsız olan Amerikan halkı için bu sözümü tutacağım. Yönetimim Floyd ve ailesi için adaletin yerini bulması sözünü yerine getirecektir. O bir hiç uğruna ölmedi.” dedi.

ABD Başkanı Trump, ülkedeki şiddet olaylarına müdahale etmek için binlerce ağır silahlı askeri personeli ve güvenlik gücünü görevlendirdiğini duyurdu.

ABD Federal Cezaevleri Bürosundan yakın zamanda yapılan bir açıklamada, Brooklyn'deki cezaevinde 35 yaşındaki mahkûm Jamel Floyd'un, hücrenin içinde barikat kurduğu ve hücre kapısının camını kırmak için metal bir nesne kullandığı belirtildi. 

Açıklamada, yıkıcı hale dönüştüğü, kendisine ve etrafındakilere potansiyel olarak zararlı hale geldiği belirtilen açıklamada Floyd’a, görevli personelin biber gazıyla müdahale ettiği kaydedildi. Müdahalenin ardından hareketsiz kalan Floyd'un hastaneye kaldırıldığı ifade edilen açıklamada, siyahî mahkûmun burada hayatını kaybettiği bildirildi.

Bu olayın görüntülerinin hızla yayılması, ABD genelinde 140’tan fazla şehirde günlerce sürecek sokak olaylarının fitilini ateşledi. Her ne kadar bir kısmı barışçıl geçse de gösteriler boyunca birçok işyeri yağmalandı, araçlar ateşe verildi, binalar hasar gördü. Olayların ana çıkış noktası polislerin siyahîlere karşı sürekli orantısız güç kullanmasına dair duyulan öfkenin yeniden patlamasıydı. Fakat birçok gösterici için olayın sosyoekonomik eşitsizlik ve ırkçı ayrımcılığa karşı yıllardır biriken kızgınlık boyutu da vardı. Bazı gözlemcilere göre bu olaylar “Amerikan rüyasının” sonunu haber verirken, bazılarına göre ise daha önce ABD’de pek çok kez yaşanan toplumsal olayların son örneğinden ibaretti.

Korona salgınıyla yapılan mücadelede karşılaşılan büyük başarısızlık ABD’nin kamu ve özel sektör kabiliyetlerine dair itimadı büyük oranda zedeledi.

https://www.facebook.com/cengaverhaber/videos/1228037714202536

Buradaki veya başka videolar incelendiğinde görülmektedir ki: ABD polisi insanları arkadan vurmaktadır, en ufak bir direnişte yerden yere çalmaktadır, kadınlara gösterilmesi gereken nezaketi hiçbir zaman göstermemektedir. Yere yıkılmış, teslim olmuş insanları acımasızca dövmektedir. İnsanları atla çiğnemekte, üzerlerine abanıp acımasızca- ölümcül yerlerine vurarak dövmektedir. Bu tür şiddet hareketleri insanları polise ve devlete karşı kin ve nefrete itmekte, özellikle siyahî Amerikalıların yabancılaşmasına sebep olmaktadır.

Floyd protestolarında yaşanan şiddet ve yağmalamalar nedeniyle başkent Washington ve New York da dâhil en az 40 kentte gece sokağa çıkma yasağı getirilirken 25'e yakın kentte de Ulusal Muhafız Birlikleri polise destek sağlamak için devreye sokuldu.

Beyaz Saray Sözcüsü McEnany, Başkan Trump'ın gerekli görmesi durumunda, ülkede devam eden protestolara karşı askeri güç kullanmanın yolunu açan “İsyan Yasası'nı” kullanacağını söyledi.

Floyd protestoları esnasında çeşitli şehirlerde yaralanan polislere işaret eden McEnany, "Güvenlik güçleri, ön saflarda sizi koruyor ve savunuyor. Onlara hürmet ve saygı borcumuz var. Güvenlik güçlerinin, saldırı altındayken, kendilerini savunma hakları vardır." ifadesini kullandı.

Trump ayrıca valileri yeterince sert olmamakla eleştirdi ve göstericilere karşı daha sert tedbirler almaya çağırdı.

Sivilleri ve hatta basın mensuplarını doğrudan hedef alan polis güçleri, devletin ne kadar acımasızlaştığını gösterdi. Pek çok göstericinin yağma ve hırsızlığa yönelmesi toplumsal çürümenin boyutlarını ortaya çıkardı. Siyasetçilerin sağduyulu açıklamalar yapmak yerine birbirleriyle kavgaya tutuşması geleceğe dair makul bir çözüm üretme imkânlarını ortadan kaldırdı. Uzun süredir devam eden ve görmezden gelinen eşitsizlikler yeniden ortalığa saçıldı. Ülkenin bastırılan ve ötelenen meselelerini yok saymak iyice imkânsız hale geldi. Merkezi yönetim ve federal yönetimler arasındaki anlaşmazlıklar bütün sistemi kilitlemeye başladı. Dünyadaki genel şartların kötüleşmesi de göz önünde bulundurulduğunda, hâlihazırda büyük yara almış olan ABD’nin küresel liderlik iddiasının çekiciliği manasını kaybetti.  Bazı gözlemcilere göre “Amerikan rüyası” artık sona ermiştir. Bazılarına göre ise böyle bir rüya zaten hiçbir zaman var olmamıştır. Olan tek şey maskelerin düşmesi, yalan perdelerinin yırtılması ve sahte hayallerden acı gerçeklere dönülmesiydi.

Nitekim bazı gözlemcilere göre 2020 şimdiden modern ABD tarihinin en yıpratıcı yılı oldu. Bu sene içinde büyük buhrandakinden daha fazla ABD’li işsiz kaldı. Salgın sebebiyle pek çok savaştakinden daha fazla ABD vatandaşı hayatını kaybetti. 

ABD'de çoğunluğun siyahî Floyd'un polis şiddetiyle ölmesine karşı düzenlenen protestoları desteklediği ve Başkan Trump'ın protestolara karşı tavrını ise onaylamadığı ortaya çıktı.

ABD'de pazartesi ve salı günü 1004 kişiyle yapılan ankete göre, Amerikalıların yüzde 64'ü "protestoculara sempati beslediklerini" dile getirirken, yüzde 27'si protestoları desteklemediğini, yüzde 9'u da bu konuda "kararsız" olduğunu belirtti. Protestolarda beyazlar da vardı. Buradan ortaya çıkan sonuç şudur: ABD'de çoğunluğun siyahî George Floyd'un polis şiddetiyle ölmesine karşı düzenlenen protestoları desteklediği ve Başkan Donald Trump'ın protestolara karşı tavrını ise onaylamadığı ortaya çıktı.

Reuters'ın Ipsos ile iş birliğiyle yaptığı ankette, kamuoyunun Minnesota'da Floyd'un öldürülmesi sonrası ülke geneline yayılan protestolar ve Trump'ın tutumuna karşı düşünceleri incelendi. Amerikan halkının “yüzde 55'i” Trump'ın protestolara karşı tutumuna karşı olduğunu bildirirken, yüzde “33'ü” de Donald Trump'ın tutumunu beğendiğini söyledi. Yüzde 12'lik kesim ise "kararsız" olarak görüş bildirdi. Bu sonuçlara göre iktidar gücünü elinde tutan beyazların içinde ırkçı tutum üçte bir derinliğe sahiptir.

“Adalet yoksa barış yok”, “siyahlarında hayatı kıymetlidir”. “Siyahları öldürmeye son”, “polisi durdurun”, “George Floyd için adalet”, “nefes alamıyorum”, gibi yazılarla gösteriler yapıldı.

Bu gösteriler İngiltere, Fransa, Almanya, Avusturya gibi ülkelere de sıçradı. 

İngiltere'nin Bristol kentinde ırkçılık aleyhinde gösteri düzenleyenler bir köle tacirinin heykelini yıktı. Bristol'daki gösteride 17. yüzyılda köle ticareti yapan Edward Colston'un heykelini devirerek, hınçla çiğneyip nehre attılar.

Batı dünyasının çirkin yüzünü, ırkçı tutumunu, acımasız zulmünü gösteren videolar izlendiğinde şu sonuca varıyorsunuz: Batı model değildir, batı medeniyeti vahşidir, bu medeniyetin değerleri insanlığı çürütmektedir. Bu medeniyetin devletleri de esaslı bir devlet felsefesine sahip değildir. İnsanlığa kurtuluş vaat edecek medeniyet felsefesini Türkiye bir model olarak insanlığa gösterecektir, sunacaktır. Bunun zamanı gelmiştir.

ABD devlet sisteminin çürümüşlüğünü incelemeye devam edeceğiz.