Bunca hazırlık ve yığınaktan sonra, Trump’ın açıkladığı, “Suriye’den çekiliyoruz” kararı hiç de gerçekçi bulunmadı. ABD’nin “Çekiliyoruz” kararının arka planındaki gerçek nedenler sorgulanıyor. 

Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu hedef alan operasyonunu önlemeye çalışan ABD’li “dostlar” öncelikle şunu bilmelidirler; bu operasyon Türkiye’nin beka sorunuyla ilgili bir başkaldırıydı. Suriye’nin kuzey parselinde uzun uzun soluklu kalabilmek için, PKK uzantısı bir terör örgütü olan YPG’ye yaslanmak isteyen ABD’yi bu çabasından vazgeçirmeye yönelik stratejik bir hamleydi.

Suriye’nin kuzey bölgesinde askeri üsler, havaalanları inşa eden, PKK uzantısı YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğiten, ordulaştırmaya çalışan ABD’nin bu beklenmedik “exit” kararı, çok yönlü irdelenmesi gereken pekçok soru işaretini de beraberinde getirmiştir. 

Şu bir gerçek ki, Ortadoğu’ya ilişkin herhangi bir denklem, Türkiye hesaba katılmadan çözülemez, çözülemiyor. Trump, “Çekiliyoruz” diye tweet atmış. Ortadoğu’nun “davetsiz misafiri” ABD zaten geldiği gibi gidecekti. Fakat biz, yüzyıllardır bu coğrafyadayız; bir yere gitmeye de niyetimiz yok. NOKTA!

Flaş.. Flaş Flaş.. ABD Senatosu Türkiye’ye Patriot füze sistemi satışına onay verdi. Yıllar önce NATO’dan hava savunma sistemi istediğimizde bu isteğimize olumsuz yanıt verilmişti. Hava savunma sistemini geliştirmek isteyen Türkiye, bu olumsuz yanıt üzerine arayışa geçmiş ve Rusya’dan S-400 füzeleri almaya karar vermişti. O zamanlar güney sınırlarımızda hava savunma sistemleri kurmamıza sıcak bakmayan ABD Senatosu, Rusya ile S-400 füze sistemi konusunda anlaşma imzalamasından aylar sonra, S-400’lerden daha geri bir teknolojiye sahip Patriot füzeleri satışına onay vermesi, ABD’nin samimiyetinin ve bu iznin gerisindeki niyetin sorgulanmasına neden oldu. Bu iznin, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu oyalamaya yönelik bir gösteri olmadığına nasıl inanacağız?

Yazımın devamında bu sorunun yanıtını aramaya yönelmişken Turmp’ın tweete düştü haber bültenlerine, “60-100 içinde Suriye’den çekiliyoruz” diyordu. Trump daha önce de buna benzer bir tweet atmış, hemen ardından Esat’ın “kimyasal tesislerine” füze yağdırmıştı. Trump’ın, daha doğrusu Pentagon’un bu kararının ne derece doğru olduğunu yakın bir gelecekte anlayacağız. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” duyurusuyla, Türkiye’nin, Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını temizleme kararında olduğunu bütün dünyaya duyurmuştu.  ABD Dışişleri Bakanlığı Suriye Sorumlusu James Jeffrey’nin, “tek taraflı bir operasyon asla kabul edilemez” çıkışına rağmen, Türkiye’nin bu kararından vazgeçmesi söz konusu olamazdı.

Trump, göreve başladığından bu yana sergilediği davranışlarıyla, söylemleriyle “güvenilir bir devlet adamı” portresi çizemedi. O nedenle, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la yaptığı görüşmenin hemen arkasından sosyal medyaya düşen “Suriye’den çekiliyoruz” tweeti çok yönlü sorgulamaya alındı. 

Suriye’nin kuzey bölgesinde askeri üsler, havaalanları inşa eden, PKK uzantısı YPG’yi binlerce TIR dolusu silahla donatıp eğiten, ordulaştırmaya çalışan ABD’nin bu beklenmedik “exit” kararı, çok yönlü irdelenmesi gereken pekçok soru işaretini de beraberinde getirmiştir. 

ABD’DEKİ İÇ SAVAŞ SONA ERMEDEN…

Türkiye’nin Fırat’ın doğusundaki terör yuvalarını kurutmaya yönelik operasyon yapma kararı ABD yönetiminin ikiye bölünmesine neden oldu. Türkiye’yi kaybetmenin ABD’nin yararına olmayacağını itiraf edenlerle Pentagon şahinleri Fırat’ın doğusuna ilişkin operasyon konusunda karşı karşıya gelmişlerdi. 

Anlaşılan o ki, Washington kulislerinde Pentagon ile Rothschild Ailesi arasında süren egemenlik savaşı, Paris sokaklarından sonra Türkiye-Suriye sınırına yansıdı.  

Aralık ayı başlarında, Washington’da pazarlık masasına oturan Pentagon şahinleriyle Rothschild temsilcileri uzun soluklu tartışmalar sonrasında bir anlaşmaya varamadılar. Rothschild Ailesi temsilcileri dünyanın enerji servetini ABD’nin silah sektörü temsilcisi Lockheed Martin ile paylaşmayı, hangi oranda olursa olsun, kabul etmedi. Rothschild Ailesi ile Lockheed Martin temsilcileri 15 Ocak’ta, son kararlarını bildirmek üzere geçici bir ateşkes anlaşması imzaladılar. Ortadoğu ve Akdeniz 15 Ocak sonrasında yeniden hareketlenebilir.

TÜRKİYE, “KENDİ KADERİMİ KENDİM YAZARIM” DİYOR

Türkiye, bu pazarlıkları yakından izlemekle birlikte, sınırlarının hemen güneyinde yuvalanmakta olan terör gruplarını dağıtmakta kararlı. Önceki yazılarımızda da altını çizerek belirttiğimiz gibi, Türkiye güney sınırları boyunca kuşatılmaya asla razı değil. Irak’ın kuzeyinden sonra Suriye’nin kuzey parselinde de federe ya da bağımsız bir devlet yapılanmasını tolore edemeyeceğini yüksek sesle dile getiriyordu. 

Suriye’nin “davetsiz misafiri” ABD’nin ne dediği ya da ne diyeceği, bu aşamadan sonra önemini yitirmişti; Türkiye, bu aşamadan sonra, büyük bir imaj erozyonuna neden olacak şekilde geri atamazdı. 

Türkiye’nin Fırat’ın doğusunu hedef alan operasyonunu önlemeye çalışan ABD’li “dostlar” öncelikle şunu bilmelidirler; bu operasyon Türkiye’nin beka sorunuyla ilgili bir başkaldırıdır. Suriye’nin kuzey parselinde uzun uzun soluklu kalabilmek için, PKK uzantısı bir terör örgütü olan YPG’ye yaslanmak isteyen ABD’yi bu çabasından vazgeçirmeye yönelik stratejik bir hamledir. 

Bilindiği gibi stratejiler idealler, ütopyolar ya da hamaset destanları üstüne değil, gerçekler üstüne kurulur. Stratejilerin üç temel dayanağı vardır: zaman, mekan ve kuvvet. Türkiye, bütün bu açılardan test ederek bir strateji geliştirmiş, Fırat’ın doğusuna yönelik bir askeri operasyon planlamış ve uygulamaya koymak üzere harekete geçmişti. 

Trump’ın “60-100 gün içinde çekiliyoruz” şeklindeki duyurusu, operasyonun ileri bir tarihe ertelenmesine neden olabilir. Böyle bir gelişme karşısında, kim olsa, geri çekilip önünü görmek ister. Türkiye de sislerin dağılmasını bekleyecektir. 

Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarını hedef alan Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonu, “Yüzyıllardır buradayım. Bölgesel bir aktörüm, Ortadoğu denkleminde beni dışlayan herhangi bir adımın atılmasına izin vermem!” haykırışıydı. Bu nedenle, Türkiye ile ABD arasındaki YPG’ye bakış açısı farklılıkları iki müttefik ülke arasında yeni bir krizin doğmasına neden olabilirdi. 

ABD, Suriye’de kalabilmek için YPG’ye dayanmak istiyordu, ama YPG’nin toplumda bir tabanı yoktu. Fırat’ın doğusuna yürümesi durumunda, YPG’nin, ABD desteği olmadan Türkiye’nin karşısında durması mümkün değildi. 

James Jeffrey’nin,  “Suriye’nin kuzeydoğusunda gerginliğin azaldığını belirtip Türk tarafına her seviye tek taraflı operasyonun kötü bir fikir olduğunu aktardık” şeklindeki telaşlanmasının nedeni de, bir terör örgütünün düzenli bir ordu karşısında şansının olmadığı gerçeğinden kaynaklanıyordu. 

ABD’NİN “ÇEKİLİYORUZ” GÖSTERİSİNİN NEDENLERİ

ABD’nin Astana garantörleriyle mücadeleye girişip kaybedecek zamanı kalmamıştı. ABD, Suriye’nin kuzey parselinde inşa ettiği ve binlerce TIR dolusu silah depoladığı üslere, YPG militanlarının yanı sıra, Arap Birliği Ordusu askerlerini de yığdı. Görünen, bilinen bunca hazırlıktan sonra, Trump’ın attığı “Çekiliyoruz” tweetleri hiç de inandırıcı olamıyor. 

Bütün dünya gibi Türkiye de, ABD’nin “çekilme” kararını sorguluyor. “60-100 gün içinde Suriye’den çekiliyoruz” duyurusunun arka planında neler var?

ÇİN GELİYOR, ÇİN.. 

Bunca hazırlık ve yığınaktan sonra, Trump’ın açıkladığı, “Suriye’den çekiliyoruz” kararı hiç de gerçekçi bulunmadı. ABD’nin “Çekiliyoruz” kararının arka planındaki gerçek nedenler sorgulanıyor.

Son zamanlarda yazdığımız yazılarda “çekiliyoruz” kararının arka planındaki olası gerçekleri işaret etmiştik; birlikte hatırlayalım: Bugüne kadar, “DEAŞ’la mücadele ediyorum” gerekçesinin arkasına sığınarak Suriye’de kalan ABD’nin Ortadoğu’da daha fazla kalabilmesi mümkün değil. Çin’in, kıtaları ve okyanuslarını birbirine bağlayan Yeni İpek Yolu hızla hayata geçiriliyor. ABD’nin, herşeyden önce, bunun önünü kesmesi ya da kontrolü altına alması gerekiyor. Aksi takdirde Pentagon da, Çin’in küresel ekonominin kaptan köşküne geçmesini uzaktan izlemek durumunda kalacak. 

ABD, bugüne kadar, eski arka bahçesi saydığı Ortadoğu’dan uzak tutmaya çalıştığı İngiltere ve Fransa’nin Almanya’yı yanlarına alarak kurmaya çalıştıkları Avrupa Ordusu’nun oluşumunu, Brexit’e, Merkel’i siyaset sahnesinin dışına savurmasına, sarı yeleklilerin Paris sokaklarını ateşe vermelerine rağmen engelleyememiştir. 

Avrupa ülkelerini, Suriye’de, Ukrayna’da didiştiği Rusya’nın doğalgazına bağımlı olmaktan kurtaramamış, Türk Akımı’na, TANAP’a engel olamamıştır. 

Bütün tehditlerine rağmen Türkiye’nin Rusya ile nükleer santral anlaşması yapmasını, S-400 füze sistemi almasını engelleyememiştir.  

Savaş gemilerini yığdığı Doğu Akdeniz’in derinliklerindeki enerji yataklarına ulaşamamıştır. 

Fransa’nın Afrika ile olan bağlarını kesememiş ve Çin’de üretim yapan şirketlerini Afrika’nın kuzeyine taşıyamamıştır. 

Türkiye’yi İran’a uyguladığı yaptırımlar kapsamına alamamıştır…

Ve Türkiye’yi Fırat’ın doğusuna operasyon yapma hazırlığından caydıramamıştır. 

Bütün bu gelişmeler göstermiştir ki, Ortadoğu’ya ilişkin herhangi bir denklem, Türkiye hesaba katılmadan çözülemez; çözülemiyor. Trump, “Çekiliyoruz” diye tweet atmış. Ortadoğu’nun “davetsiz misafiri” ABD, zaten geldiği gibi gidecekti. Fakat biz, yüzyıllardır bu coğrafyadayız; bir yere gitmeye de niyetimiz yok.

NOKTA!