Washington ve New York da dahil en az 40 kentte gece sokağa çıkma yasağı getirilirken, 25'e yakın kentte de Ulusal Muhafız Birlikleri polise destek sağlamak için devreye sokulmuştu.

"Nefes alamıyorum" feryadı polis şiddetini gündeme taşıdı.

46 yaşındaki George Floyd, 25 Mayıs'ta dolandırıcılık şüphesiyle Minneapolis'te gözaltına alınırken bir polisin uzun süre ensesine diziyle basması nedeniyle dakikalarca "nefes alamıyorum" diye yalvarmış ve boğularak ölmüştü.

Floyd'un, olay yerine gelen acil sağlık ekiplerince kaldırıldığı hastanede hayatını kaybettiği açıklanmış, yoldan geçenlerin cep telefonlarıyla kaydettiği görüntüler ise sosyal medyada büyük infial uyandırmıştı.

Görüntüler ülkede siyahîlere yönelik polis şiddeti tartışmalarını tekrar alevlendirmiş ve Minneapolis başta olmak üzere birçok şehirde protestolara yol açmıştı.

Ülke genelindeki protestoların şiddet olaylarına ve yağmalara dönüşmesi nedeniyle birçok şehirde "sokağa çıkma yasağı" ilan edilmiş, Ulusal Muhafızlar görevlendirilmişti.

Trump da olay sonrası yaptığı açıklamada, Washington DC'deki olaylara müdahale için binlerce ağır silahlı askeri görevlendirdiğini duyurmuştu.

ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley ile ABD Başkanı Donald Trump'ın arkasında yürüyerek protestolarda yakılan St. John Kilisesi'ne ABD Savunma Bakanı Esper, ülkede devam eden protestolara karşı askeri güç kullanmanın yolunu açan “İsyan Yasası'nın” devreye sokulmasına destek vermediğini söyledi.

Amerikan ordusunun olaylara müdahil olmasına ilişkin tartışmalara değinen Esper, Ulusal Muhafızların siyasi otoriteye destek vermesinin daha uygun olduğunu ve askerin sadece son çare olarak kullanılması gerektiğini söyledi.

Askerlerin birbirine karşı "saygı" ve "anlayışla" yaklaşması uyarısında bulunulan mektupta, taraftarlığın, ön yargının ve hoşgörüsüzlüğün orduda yerinin olmadığına dikkat çekilerek Afro-Amerikalıların sembol ismi Martin Luther King'in "Her zaman doğru şeyi yapmanın tam zamanıdır."ifadesi kullanıldı.

Hava Kuvvetleri Komutanlığından da havacı askerlere yönelik bir mektup gönderilerek benzer telkinlerde bulunuldu. (Yani ırkdaşlarınız/soydaşlarınız için taşkınlık yapmayın dediler.)

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral David Goldfein de yaptığı açıklamada, ülkede ırkçılığın önemli bir sorun olduğunu ve bunun orduda da bulunduğunu kaydetmişti.

ABD yetkilileri dedi ki; "Göstericiler arasında provokatörler olduğuna dair birçok kanıtımız var." Peki, bunları kim kışkırtıyor? Hangi istihbarat örgütü veya devlet bu işlerin arkasında?! Bunun cevabı yok!

ABD Savunma Bakanlığı’nın, ülkedeki protesto ve şiddet olayları üzerine başkent Washington yakınlarındaki üslere konuşlandırdığı askerleri geri çekeceği bildirildi. (Neden böyle yapmak zorunda kaldılar?)

Bütün bu olanlar olayların trajik akışını ifade etmektedir. ABD sorunlu bir devlettir. Aslında devletten öte Yahudilerin kurduğu federatif limitet şirketidir. Kağıttan kaplan, jelatinden aslandır.

Bundan 15 sene önce ABD New Orleans’da  “Katrina fırtınası”[1] (2) adı verilen bir afet meydana geldi. Katrina kasırgası vurduğunda kentin yüzde 80'i su altında kalmış ve bölgede yaklaşık 1800 kişi ölmüştü. 80 milyar dolar zarar meydana geldi. Katrina kasırgası sonrası binlerce kişi boğularak öldü. Polis kurtarma çalışmalarına yardım edeceğine, halka giyecek, yiyecek, ilkyardım malzemesi dağıtacağına giderek büyüyen silahlı yağma çeteleriyle mücadeleye odaklandı. Sokak sokak insanları avladı. New Orleans Belediye Başkanı Ray Nagin de, polislerin kurtarma çalışmalarını bırakıp çoğu silahlı olan yağmacıları durdurmaya çalışmasını istedi. Mağazaları yağmalayıp yiyecek çalan insanların yüzlercesi infaz edildi.  

Katrina Kasırgası sonrası insanların yemek ve su bulmak için dükkânları soymak mecburiyetinde kalmasına yardım edilerek önleneceğine, fırtına sonrası su yüzünde akan, etrafa dağılan yiyecekleri toplayan insanlara ateş edildi. Louisiana Valisi Kathleen Blanco çıkıp şöyle konuştu: Güvenlik güçlerinin ellerinde "dolu vaziyette M16 silahları hazırdır.”

Vali Kathleen Blanco, "Bu askerler vurmayı ve öldürmeyi iyi biliyor ve gerekiyorsa bunu yapmaya hazırlar" diyerek aç ve perişan insanlara gözdağı vermeyi ihmal etmedi.

O sıralarda yiyecek arayan bir aileye polisin ateş açması sonucu yaşanan olayda, iki kişi öldü, dört kişi yaralandı. Yıllar sonra bu polisler, komplo ve insan hakları ihlalleriyle suçlandı. Davalar açıldı, olaylar örtbas edildi. Haksızlık yapanın yanına kâr kaldı.

Ölenlerin çoğu zamanında gıda ve ilk yardım alamadıkları için açlıktan ve bakımsızlıktan öldü. Buna ilaveten soygun ve yağma yaptıkları gerekçesiyle polisin halka karşı acımasız saldırısı ve güç kullanmasından dolayı ölüm nispeti yüksek oldu.

ABD ordusunu Irak’ta gördük; korkak ve zalim… Kendi halkına karşı dehşet seviyesinde acımasız.

ABD ordusunun %40’ı siyahi Amerikalıdır. Bunların başkaldırması, kitle imha silahlarını, tıpkı “Saratoga”  hadisesindeki[2] (3) Türk gemisini arkadan vurma olayında olduğu gibi ABD şehirlerine, üslerine ve gemilerine karşı kullanması mümkündür. Böyle bir durumda ABD’nin hali ne olur? Ben insanları bunaltırsanız, çılgınlık yapmaktan kaçınmayacaklarını değerlendiriyorum.

Bizce ABD önce devlet olmayı öğrenmelidir, şiddet kullanmak ayıların kârıdır. Devlet olmak asırların yoğurduğu gelenek ve ayrı bir meziyettir.

Bu hadiselerin derinlemesine araştırmasına devam edeceğiz.

 

[1] Katrina, 23 Ağustos 2005'te Bahamalar'ın üzerinde oluşmaya başlamıştır. Sistem Meksika Körfezi'nde şiddetini artırarak Florida'nın güneyini 1. kategoride geçmiş, sellere ve ölümlere sebep olmuştur. 29 Ağustos sabahı sırasıyla güneydoğu Louisiana ve Louisiana/Mississippi'yi 3. Kategori'de vurmuştur.

Fırtına dalgası, Körfez kıyısı boyunca Mississippi'nin Waveland, Bay St. Louis, Pass Christian, Long Beach, Gulfport, Biloxi, Ocean Springs, ve Pascagoula şehirlerini harap etti. Louisiana'da, New Orleans'ın 53 farklı yerindeki sel koruma sistemi yıkıldı. Koruma setlerinin yıkılmasıyla New Orleans'ın bazı mahalleleri sular altında kaldı, bunu izleyen haftalar boyunca sel yayılarak New Orleans'ın %80'ini etkiledi.  1,836 kişi öldü. toplam zarar 81.2 milyar (2005 USD) oldu.

[2] Türk Gemisi “Muavenet”in; 1992’de Ege Denizi Sakız Adası önlerinde yapılan, NATO Tatbikatı esnasında, Amerikan uçak gemisi “Saratoga” tarafından kasten vurulması olayı.