Türkiye’deki orman yangınları yüreğimizi yakıyor. Sadece ülkemizde değil Yunanistan’dan Amerika’ya İtalya’dan Kanada’ya kadar tüm dünyada yangınlar her geçen gün artarak devam ediyor. Bilim insanları, Kuzey Amerika, Sibirya, Afrika ve Güney Avrupa'nın geniş kesimlerinin yanmaya devam etmesiyle birlikte, uydu kayıtlarına göre 2003'ten bu yana, geçen Temmuz ayında dünyanın en kötü orman yangınlarının gerçekleştiğini açıkladı.

Aşırı sıcaklık ve uzun süreli kuraklık nedeniyle ormanların ve çayırların tutuşması, 2014 yılında belirlenen Temmuz ayı küresel zirvesinden yaklaşık beşte bir daha yüksek olan 343 megaton karbon saldı. ABD'de devam eden iki büyük yangında New York, Los Angeles ve Chicago büyüklüğünde ormanlık alanlar yok oldu.

Türkiye yangınlarla birlikte maalesef kutuplaştı. Ancak elbette herkesin ortak dileği yangınların bir an önce söndürülmesi. Amerika'da itfaiyecilerin asker ve polisten farkı yok, çok değerliler. ABD'de toplam 1 milyon 115 bin itfaiyeci var. 745 bini yani %67'sini gönüllüler oluşturuyor. Türkiye'de de böyle bir sistem neden olmasın? Sosyal medyada üzülmek yerine en azından elle tutulur bir etkisi olur. Amerika’daki gönüllü itfaiyeci kursunu dereceyle bitiren ve ülkede 24 yılı aşkın süredir yaşayan Nahit Oral ile konuştuk.

Röportaj: Anıl Sural

Fotoğraf: Rona Doğan

Önce Vatan Gazetesi Washington DC

Öncelikle ABD hikayeniz nasıl başladı?

Amerika’nın Hawaii eyaletine 24 sene önce tam olarak 1 Mart 1997’de geldim. Uzunyol yük gemisinde 4. mühendis olarak çalışıyordum. Gemi Hawaii’ye vardığında gemideki üç mühendisin yapmış olduğu haksızlığa karşı geldim. Kendileri bana bir sonraki limanda ikramiyemin verilmeyeceği söyleyince ben de son anda gemiden indim ve Hawaii Pasific Üniversitesinde hem çalışmaya hem de kariyer yapmaya başladım. Hawaii’nin Honolulu, California’nın Los Angeles West Hollywood, New York’un Long Island, Bronx, Brooklyn’de yaşadım. Şimdi ise Teksas’ın Houston şehrinde yaşıyorum.

Uzun yıllardır ABD’desiniz. Hangi işleri yaptınız, nerelerde çalıştınız?

Her işi yaptım diyebilirim... Restorandaki işlerden, ağır vasıta şöforlüğüne, güvenlik sistem ve kamera yönetiminden, bina yöneteciliği ve satın alma şefliğine kadar farklı iş ve alanlarda çalıştım.

Türkiye tüm dünyada olduğu gibi yangınlarla boğuşuyor. Amerika'da itfaiyede gönüllü olarak çalıştınız. Nasıl karar verdiniz? Süreçten bahseder misiniz?

Son yıllarda artan doğa olaylarından sonra böyle bir kararı verdim. Bilhassa doğaya ve masum canlılara zarar veren yangınlar çoğalınca ben de Hz. İbrahim örneğindeki ateşe şu taşıyan karınca misali bir faydam olur düşüncesi ile katıldım. Ne kadar çok konu hakkında bilgim olursa en azından kendi çevrem için de faydalı olabilceğimi düşünerek itfaiyeye katılmaya karar verdim.
 



ABD’de nasıl itfaiyeci olunur?

Amerika’da her devlet, eyalet kuruluşunda olduğu gibi itfaiyede de öncelikle sabıka kaydı, yasallık durumu ve sağlık kontrolleri yapılır. Daha sonra PAT dediğimiz fiziksel mülakatlara girip geçebilmeniz gerekir. Eğer kabul edilirseniz akademi başlar bu aynı zamanda drill dediğimiz tatbikatlarla da desteklenir ve öğrencinin durumu göz önünde tutulur. Akademide de aynen askeriye gibi seviyeler ve disiplin olduğundan dolayı bütün kurallara harfiyen uymanız gerekmektedir. Sene sonunda akademi ve fiziksel tatbikatlardaki puanlarınız ile probationary period yani deneme sürecine hak kazanırsınız. Bu süreç bizim ülkemizdeki üniversiteden sonraki stajyerlik gibi düşünebilinir. Bu zaman zarfında çevredeki yangın istasyonlarına atanarak tecrübeli itfaiyeciler ile gerçek olaylar ki bu yaralanma gibi ambulansın gittiği görevlere katılırsınız. 6 ay sonunda stajyer defteri gibi gerekli olan akademide temel eğitimini aldığınız tekniklerden mülakata girersiniz. Tüm bu mülakatları başarı ile geçerseniz final imtihanına girmeye hak kazanırsınız. Finali de geçtiğinizde kaskınızdaki probationary shield sökülüp gerçek itfaiyeci olduğunuzu belirten rozet takılr ve göreve devam edersiniz.

 



Türkiye’deki yangınlar yüreğimizi yaktı. İftaciyeci olarak sizin görüşleriniz nelerdir?

Türkiye ve dünyadaki orman yangınları ve zarar gören o canlılar elbette içimizi yakıyor. Yangının şakası yok. Ardında bıraktığı hasar da çok büyük olabiliyor. Yüzlerce binlerce derecedeki ateş kontrolsüz olduğunda bir cam kırığının mercek görevi yapıp kibrit gibi ufak aleviyle çok büyük ve uzun vadeli zararlar verebiliyor.



Öncelikle her insanın bir itfaiyeci gibi dikkatli ve uyanık olması gerekiyor, nihayetinde gerçek hayat filmlerdekinden çok ama çok farklı. Söndürülmeden atılan bir sigara izmariti, kırık bir cam parçası şu an görüldüğü gibi doğamıza çok büyük zararlar veriyor. Gelişmiş ülkelerde park polisleri dediğimiz bir bölüm vardır ve kurallar konusunda çok katıdırlar. Bundan dolayı ülkemizdeki vurdum duymaz insanların yaptıklarına bu ülkede pek rastlayamazsınız.



Şu anki teknoloji ile belirli zamanlarda orman müdürlüklerine verilebilecek yangın riski yüksek olan bilhassa güney kesimlerinde İnsansız Hava Araçları(İHA) devriye gezebilir. Yüksek kesimlerin belirli yerden yüksek yağmur suyunu filtre edip kendini dolduran üstü kapalı depolar inşa edilebilir, böyle yerlere yakın vatandaşlarımız seferberlik anındaki gibi yangın anında yapacakları iş için eğitilip organize edilebilir. Ve en önemlisi doğaya kadına hayvana zarar verenleri en ağır şekilde cezalandırılması ve asla af getirilmemesi yangınlarla mücadelede bizim yapabileceklerimiz.

 



Drone ile söndürmeden bahsetmiştiniz sizce yeni müdaheleler neler olabilir?

Şu an için büyük kapasite ağırlık taşıyabilecek bir dron olsa dahi onu orman söndürmek için kullanacaklarını pek sanmıyorum. En azından uzun süre havada kalabilen az masraflı bir drone günün belirli, en sıcak ve insanların yakın olduğu yerlerde devriye gezebilir. Een ufak bir şüphede yerden ulaşılması zor bir yerde yangının büyümesini beklemeden hemen yangın söndürme uçağı ve helikopteri gönderilip söndürme işlemi yapılabilir.

Amerika'da itfaiyecilerin asker ve polisten farkı yok. ABD'de 1 milyon 115 bin itfaiyeci var ve 745 bini gönüllü. Türkiye'de de böyle bir sistem neden olmasın?

Kesinlikle gönüllü itfaiye ülkemizde çok işe yarar. Bir zamanların köy koruyucuları misali. Ben bile sınıfın ikinci yaşlı adamı olarak 48 kişilik akademiyi ilk sırada bitirdim. Benden çok iri yarı kaslı olan ve yaşı 30 civarlarında olan bir çok kişi, eğitim tatbikatlarında yaralandı. Yani bizim insanımız güçlü ve akıllıdır. Yeter ki yapmak istesin sevgili atamızın dediği gibi muhtaç oldukları güç zaten kanlarında var. Yeterki dürüst olsunlar.

ABD’de itfaiyeci olmaktan bahsedebilir misiniz?

İtfaiye erleri sizin de söylediğiniz gibi polis-asker kadar değerlidir. Ama durumları eyaletten eyalete göre değişir. Mesela New York’ta itfaiye erlerinin mükemmel kazancı ve yan hakları vardır ama bu Texas için aynı değil. Bundan dolayı ülkenin yaratmış olduğu bu proje ile gerçekten çoğunlukla dürüst olan doğayı çevresini seven ve gözeten insanlar bu projeden faydalanıp bu bölüme girmişlerdir. Aynı zamanda yaş ve bazı şartlarınız uyuduğunda yönetmelik size diğer itfaiye bölümlerine ve başka eyaletlerin itfaiylerine parallel geçiş yapmanıza da olanak sağlıyor.

ABD’de Türk olduğunuzu duyunca insanlar nasıl davranıyor?

Burada yaşam tarzımdan ve öğretmen bir anne baba olduğumdan ve kültürümüzün verdiği değerlerden dolayı herkese misafirperver davranıyorum. İnsanlar benim Türk olup, modern kültürü yaşadığımı gördüklerinde çok şaşırdıklarını ve ülkemizi en kısa zamanda ziyaret etmek istedikleri söylüyorlar. Bu alışık olmadıkları misafirperverlik ve paylaşımcılığımıza hayran oluyorlar. ABD’de birisi yemek yerken genelde diğerine sormaz, buranın kültürüdür ve normaldir. Ama ben her zaman paylaşmayı seviyorum. İnsanlar mutlu oluyor ve hep teşekkür ediyorlar.

Nahit Oral kimdir?

23 Mart 1973 Rize’nin Pazar ilçesi doğumluyum. Öğretmen bir anne ve babanın 4 evladından birisiyim. İstanbul Suadiye Lisesi daha sonra yüksek öğrenimimi Çukurova Üniversitesinde daha sonra isim değişip Mustafa Kemal Üniversitesinde tamamladım. Kendi halinde fazla arkadaşı olmayan doğa ve diğer hareketli hareketsiz tüm canlıları seven ve elinden geldiğince gözetmeye çalışan birisiyim. Ağustos 1996’da Türkiye’den ayrıldım. 2006 Mart ayında New York’ta Amerikan Askeri bir kadın ile evlendim. Şu an Houston’da yaşıyorum fakat en kısa zamanda sıcak sevmediğinden kuzeye soğuk yerlere taşınmayı planlıyorum. Elinden geldiğince her konuda -buna teknoloji de dahil- kendini yetiştirmeye geliştirmeye, başkasına muhtaç olmamaya ve az da olsa çevresine verdiği ışığın daha kuvvetlenmesine çalışan birisiyim.

Son söz sizin lütfen buyrun...

Her yerde gördüğünüz meşhur olan insanların sözleri dikkat ile dinlenir ve uygulanmaya çalışılır. Amaç onlar gibi olmaktır. Bence bir yerlere gelmek istiyorsanız öncelikle kalbinizi takip edin kendi halinde yaşayıp etrafa mum gibi de olsa ışık veren insanları takip etmeye çalışın. Nihayetinde her şey kısmettir. Ne insanlar var az çalışıp zengin olan ne insanlar var dürüstlük abidesi çok çalışıp sıkıntıda olanlar var. Kendinizi bu dünyaya değil bir gün uyanamayacağımız bir ana hazırlayın. Ölümden korkmamaya başladığınız bir an sizin kendiniz olduğunuz ve hiçbir engelin sizi durduramayacağı bir an demektir. Etrafın ne dediği, ne yaptığı,ne yapacağını boşverin kendiniz olun unutmayın ki sendeki parmak izinin sadece sende olması seni bu dünyada zaten ayrıcalıklı yapmıştır.