Süper güç olarak gösterilen Amerika Birleşik Devletleri'nin bir zamanlar Osmanlı’ya vergi ödediği için olsa gerek bir türlü bunu unutamayıp her fırsata; müttefik olmasına rağmen Türkiye Cumhuriyeti’ne yüklenmeyi elden bırakmamaktadır.

Gelelim Thomas Jefferson ve Yusuf Paşa olayına!..

Bilindiği gibi ABD, İngiltere ile yaptığı bağımsızlık savaşından zaferle ayrıldıktan sonra 1776 yılında bağımsızlığını kazandı. Ticaret ve deniz yollarına çok uzak bir coğrafyada yeni bir devlet olarak kurulan ABD, dünyaya açılmak için deniz yollarını kullanması gerekiyordu. Kuruluşuyla birlikte kıtalararası yelkenlerini açan çiçeği burnundaki yeni ülke ABD, herhangi bir anlaşma olmamasına rağmen Akdeniz’de gemileriyle faaliyet göstermeye başladı. O dönemde Afrika’daki Osmanlı topraklarında Tunus, Cezayir ve Trablusgarp eyaletleri bulunuyordu.

Cezayirli korsanlar, ABD gemilerine el koyup yağmalıyor ve denizcileri esir alıyordu. Amerikalılar gemilere yapılan bu saldırılara karşı korunmak istiyordu ancak bunun için bölgenin en güçlü ülkelerinden olan Osmanlıdan yardım alması gerekiyordu. Yerli halk kendi halinde yaşar ama silahlı güçler ve özellikle de denizciler, geçimlerini Akdeniz’de korsanlıkla sağlarlardı. İstanbul’un sıkı bir kontrol altında tuttuğu korsanların Osmanlı İmparatorluğu ile ticaret ve Türk denizlerinde dolaşma anlaşması yapmış olan memleketlerin bayrağını taşıyan gemilere saldırması yasak, diğer gemileri yağmalaması ise serbestti.

Bir Amerikan heyeti Osmanlının bir eyaleti olan Cezayir’de Osmanlı’nın üst düzey temsilcisi olan “Dayı” ile görüşmek için ülkeye geldi. Cezayir Dayısı Hasan Paşa, 5 Eylül 1795’te 22 maddelik tamamı Türkçe olan “Dostluk ve Barış Anlaşması” imzaladı. Bu antlaşmaya ABD adına Joseph Donaldson, Osmanlı adına ise Cezayirli Gazi Hasan Paşa imza attı. ABD antlaşmaya 1818 yılına kadar sadık kaldı. Amerika, anlaşmaya göre Cezayir'deki esirler için 642 bin 500 dolar verecek, her sene de 21 bin 600 dolar vergi ödeyecekti. Böylece Amerika Osmanlı İmparatorluğu’nun “vergi mükellefi” oldu.

Daha sonra Trablusgarp ve Tunus dayılarıyla yapılan antlaşmalar ABD’nin bölgedeki vergi antlaşmaları devam etti. Trablus Antlaşması Osmanlıca imzalanmıştır ki bu da Amerika'nın yabancı bir dilde imzaladığı tek antlaşmadır ve bu antlaşmayla birlikte Amerika ilk defa bir devlete vergi ödemeyi kabul etmiştir. 29 yıl boyunca Osmanlıya vergi ödeyen Amerikalılar, daha sonra güç kullanarak bu vergi yükünden kurtuldu.

Yani Trablus Antlaşması 5 Eylül 1795'da Osmanlı devleti ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanmış antlaşmadır.

George Washington’un ardından John Adams o günlerde yeni bir devlet olan Amerika Birleşik Devletleri’nin ikinci başkanı olmuştu. Yeni başkanın “gelenek görenek” konusunda pek bilgili olmadığına kanaat getiren Trablusgarp Dayısı Yusuf Paşa 1799 yılında dostunu uyarmayı uygun bulur. Yusuf Paşa, “Ölen yüksek makam sahibi adına o makama gelen yeni başkanın Trablus Krallığı’na bir hediye sunması” gerektiğini,  Adams’a bir ferman yazarak, konuyu uygun bir dille anlattı. Tüm bunlara ek olarak, “hediye” miktarının 10.000 dolar olduğunu belirtmeyi de ihmal etmedi.

Bir zaman sonra, 10.000 dolarından haber alamayan ve sabırsızlığı üst seviyeye ulaşan Yusuf Paşa aradığı fırsata 1801 yılında kavuştu. Adams yerini Thomas Jefferson’a bırakmıştı. Garp Ocakları’nın yönetiminde yer alan tüm yöneticiler gibi “yeniçeri kökenli” olan Yusuf Paşa yeni başkan Jefferson’dan 225.000 dolarlık “cülus bahşişi’ni” talep etti. Jefferson bu talebi kızgınlıkla reddetti.

Trablusgarp Dayısı Yusuf Paşa da kızgındı. Paşa Amerikan temsilcilerinin derhal huzuruna çıkmaları ve hatalarını kabul ederek el öpmelerini emretti! 225.000 dolarlık cülus bahşişinin yanı sıra,  Yusuf Paşa’nın seçeceği türden 25.000 dolarlık malın “hediyesini” de uygun buldu! İlk mesajın yeterince ciddiye alınmaması Yusuf Paşa’yı bu defa daha “ikna edici” davranmaya itti.

Mesaj netti: Ya “hediye” ya da savaş!

Sonunda da savaş çıktı. Trablusgarp Dayısı Yusuf Paşa, Amerikan tarihine “First Barbary War” (İlk Barbar Savaşı) adıyla geçecek olan savaşı 10 Mayıs 1801 tarihinde başlattı. Trablusgarp Dayısı’nın ABD’ye savaş ilan etmesi üzerine Jefferson, Amerikan donanmasını Akdeniz’e gönderdi. Tunus ve Cezayir savaştan hemen çekilirken, Trablusgarp ve Fas, aralıklarla 1815’e dek sürecek olan zorlu bir mücadeleye giriştiler. 1803 Ekim’inde Trablusgarp Dayısı, Amerikan donanmasının en iyi firkateynlerinden biri olan Philadelphia’yı ele geçirerek, gemi kaptanı Amiral William Bainbridge ve tüm mürettebatını esir aldı.

Philadelphia’nın kaptırılması Amerikalıların küçük düşmesine neden oldu. Bunun üzerine, 16 Şubat 1804 tarihinde Amerikan donanması tarafından alınan ilginç ve radikal bir karar uygulanmaya kondu. Enterprise’ın kaptanı olan genç teğmen Stephen Decatur, Trablusgarp limanına girdi ve bir zamanlar Amerikan donanmasının en iyi gemilerinden biri olan Philadelphia’yı kendi elleriyle ateşe verdi. Teğmen ülkesine döndüğünde bir savaş kahramanı olarak karşılanmıştı.

Ama gemisini kurtarmak için Osmanlı Devleti’ne savaş açan ABD başarısız olunca çareyi kendi gemisini yakmakta bulmuştur. Yani ABD Osmanlı Devleti karşısında bir kez daha “gemisini kurtaran kaptan” olmamıştır.