MEHMET UĞUR

RÖPORTAJ: Habib BABAR

Onlar Yeşilçam’ın iyi kalpli kötü adamları… Kimi zaman hain Kostok, kimi zaman Bizans Askeri, kimi zaman Kötü Kalpli Köy Ağası, kimi zaman Mafya Babası ya da Tetikçisi... her ne olurlarsa olsunlar her filmde esas oğlandan bir araba dayak yiyen, yaptıkları kötülüklerden sonra o hain kahkahalarını patlatan ve genellikle de her filmin sonunda ölenler... Belki çoğunun adını hatırlamıyoruz bile ama yüzleri mutlaka aklımıza kazınmıştır. Çünkü onlar jönlerin vazgeçilmezleriydi. Onlar kavga sahnelerinin olmazsa olmazlarıydı.  İşte o kahramanlardan biride Mehmet Uğur’dur… Cüneyt Arkın Kemal Sunal, İrfan Atasoy, Kadir İnanır ve daha birçok ünlü jön ile kamera karşısına geçen emektar oyuncu rol aldığı filmlerdeki oyunculuğuyla gönüllerde taht kurdu adete… Bugüne kadar 250’yi aşkın sinema filminde rol alan Mehmet Uğur ile dününü bugününü konuştuk. Haydi buyurun sohbetimize.

BİZE KENDİNİZDEN BİRAZ SÖZ EDEBİLİR MİSİNİZ?

Ben Gaziantep’te dünyaya geldim. Oyunculuktan önce cambazlık yapardım. Bir gün bizim kazaya ip cambazları cambazlar geldi. Ben orada çocukluğumdan beri bu işe hevesliydim. Yani akrobattım, bir numaralı akrobattım. Perende atardım, damların üstünden aşağıya atlardım. Yıllar sonra cambazlar geldi, cambazlarla anlaştım, beni memleketten kaçırdılar. 9 yaşında çıktım gurbete. Ama iyi de tel cambazıydım, kauçuk da çalışırdım. Perende atlardım. İstanbul büyük bir yer, çalışmakla bitiremezsiniz. İyi dedim o zaman, İstanbul’a geldik. Kartal’da cambazhaneyi kurduk. Büyük bir cambazhane, açık hava tiyatrosu gibi. Fakat ben de cambazhaneye kimleri getiriyordum, Necdet Tosun, Berkant, İsmail Dümbüllü gibi birçok oyuncuyu benim cambazhaneye getiriyordum. Ama bunların her biri de Yeşilçam’daydı. Yeşilçam’da sanatçıları görüyordum, akşam da afişlerini alıp geliyordum.

CAMBAZDIM OYUNCU OLDUM

PEKİ OYUNCULUĞA NASIL GEÇTİNİZ?

Bizim cambazhanenin yanında bir sinema vardı. Bu sinema hem yazlık hem de kışlık sinema olduğundan, yazlık bakımını yapmak için bir arkadaşı Yeşilçam’a getirmişlerdi. ‘Ya, bize bir cambaz lazım…’ falan diye İrfan Atasoy ile Yılmaz Atadeniz konuşuyorlar; ‘Ölmek Var Dönmek Yok’ diye bir kovboy filmi çekecek bunlar. Onlara da bir akrobat lazım… O arkadaş da şans eseri, ‘Ya bizim Kartal’da bir cambaz var, telde yürüyor, atlıyor, zıplıyor…’ diyor. İrfan Atasoy; ‘Kardeşim, hemen o adamı al gel…’ diyor.

Ben de onun filmini bir akşam önce seyretmiştim, ‘Uçan Adam-Betmen’ diye… Sonra beni aldılar, götürdüler yazıhanesine. Yazıhanede beklerken Yılmaz Atadeniz geldi, İrfan Atasoy geldi… Dedi ki ‘Neler yapabiliyorsun?’ Dedim, ‘1 dakika, göstereyim…’ Yerde bir figür çektim, tak tak geriye döndüm, bir öyle döndüm, bir masaya çıktım, masada bir köprü yaptım, ayaklarımı boynuma geçirdim, amuda kalktım… Dediler ki; ‘Tamam, bu kadarı yeter…’ ‘Benim yapamayacağım hareketleri sen yaparsın…’ dedi İrfan Atasoy… Yani kavgayı gürültüyü akrobatik hareketleri değil de, yüksekten atlamaları falan… Çünkü İrfan Atasoy çok atletik bir adamdı, kavga sahneleri çekilirken yerinde duramazdı. ‘Tamam…’ dedik o zaman, anlaştık. 64 yılı, daha sinema siyah beyaz çekiliyor. Bana bir para verdiler kardeşim -o zamanın parası ile- büyük bir miktar para… Ben zaten o parayı görür görmez şaşırdım. 

ÜÇ GÜN BOYUNCA SETE GİTTİM ÇOK GÜZEL PARA KAZANDIM

SONRA NE OLDU?

O zaman da biz cambazhanede, çadırda kalıyoruz. Şimdi rahmetli bir ablamız vardı, Rukiye… O da öldü. Eski gaz ocakları vardı çadırda, bu tüpler yeni çıkmıştı o zaman. Gittim cambazhaneden valizi aldım, gaz ocağını parçaladım. Onlarda dedim; ‘Ağabey, alın bu para ile kendinize tüp alın…’ Bir çekime gittim, bir çekime daha… 3 gün gittim, bol bol para verdiler. İşte o sıralar çekimde bir sakatlık çıktı… Daha filmin ilk sahnesinde iki tane at var, ben böyle tramboline vuracağım, dönerek öbür tarafa düşeceğim, İrfan Atasoy’un yerine…

 

Yüksekten atladım, sonra koşmaya başladım, askerlerle birlikte döneceğim arka üstü gideceğim. “Hazır mısın?” Hazırım. Eskiden bizim kameralarda bir kişi sırf akü taşırdı. Kameranın akücüsü vardı. Yönetmen kameramana ‘Oğlum aküyü tak…’ dedi. Öyle denildi mi fiş takılırdı, kamera çalışırdı. Tabi bu arkadaşımızın dalgınlığına gelmiş, fişi takmamış… ‘Hazır mısın?’ dediler, ‘Hazırım tamam…’ dedim… ‘Koş!’ dediler. Ben koştum, döndüm, atladım. Dediler ki; ‘Kamera çalışmadı, bir daha yapacağız…’ ‘Tamam…’ dedim. Bu sefer taktılar fişi, ‘Tamam, koş!’ dediler. Bu sefer ben koştum, havada döndüm, bu ayağım, dizim, ters döndü… O anda ayağımdan bir ses çıktı anlatamam… İlk günden işim bitti, ayak yok, kalkamıyorum. Fitaş Sineması’nda fizik tedavi vardı, beni oraya götürdüler. 10 gün orada kaldım. Ondan sonra da tekrar cambazhaneye döndüm. Ondan sonra bir miktar cambazhanede yattım.

CÜNEYT ARKIN’IN VAZGEÇİLMEZLERİ OLDUK

YAPIMCILAR TEKRAR ÇAĞIRDI MI SİZİ?

 Tabii tekrar aradılar ve Serdar Gökhan, ‘Estergon Kalesi’ni çekecekmiş, dublör arıyorlarmış gidip Serdar Gökhan’a dublörlük yaptım. Sonra Tamer Yiğit ile tanıştım… ‘Dadaloğlu’ filminde falan ona dublörlük yaptım. Tabii yıllarca birçok filminde rol aldığım Cüneyt Arkın ile tanışmanın zamanı gelmişti. Aya İrini Kilisesi’nde tarihi bir film çekiliyor, oradan düşecek adamlar lazım. Beni götürdüler. Şimdi ben orada 3–4 sefer düştüm Cüneyt Arkın; ‘Kim bu?’ demiş. ‘Bu adam cambaz, yani yüksekten atlıyor, düşüyor’ demişler.

Cüneyt Arkın da; ‘Bundan sonra her gün gelecek’ demiş. Böylelikle sinemaya kariyerim tam olarak başladı. Cüneyt Arkın’ın ‘Battal Gazi’ ve ‘Kara Murat’ filmlerinin tehlikeli sahnelerini çektik. 50 kılığa giriyorduk bir filmde. O koca Hisar Kalesi, bize dar geliyordu. Düşerdik, sıraya girerdik, sırayla tekrar düşerdik. Görünmeyen adamlardan olduğumuz için, her gün setlere gidiyorduk, hiç boş günümüz yoktu. Cüneyt Arkın’ın belirli bir 10 kişisi vardı. O 10 kişi hep gelirdi ama onlar attan düşerlerdi, camdan çıkardı, binadan atalardı… Yani bir filmde 50 kılığa girerlerdi… Tehlikeli sahneleri hep bu 10 kişi yapardı.

CÜNEYT ARKIN’IN VAZGEÇİLMEZLERİYDİNİZ YANİ?

Kesinlikle öyleydik. Cüneyt Arkın, bizim arkadaşları koruyan bir jöndü. Ve her konuşmasında da ‘Ben bunların sayesinde buralara geldim. Cüneyt Arkın oldum’ derdi.

YILMAZ GÜNEY İLE OYNADINIZ MI?

1972 yılında İrfan Atasoy’un ‘Ölmek Var, Dönmek Yok ’isimli kovboy filminde oynuyordum. Yine çılgın bir sahnedeydim. İrfan Atasoy’un dublörlüğünü yapıyordum. Yılmaz Güney’de beni izliyormuş. Sırtım dönüktü ’İrfan dikkat et bir tarafını kıracaksın ’diye bağırdı. Sırtımı döndüm benim İrfan Atasoy olmadığını görünce, ‘Helal olsun sana muhteşemdin ’diyerek ‘Adana’da film çekeceğim. Oynamak ister misin’ dedi. Bende İrfan Atasoy’un izin vermesi halinde oynayabileceğimi söyledim. Ancak oynamak nasip olmadı, oynayamadım.

SİNEMADAN PARA KAZANMADIM DİYENLER YALAN KONUŞUYOR

SİNEMADAN PARA KAZANDINIZ MI?

Kesinlikle çok güzel paralar kazandım. Kazanmadım diyen arkadaşlara da çok kızıyorum. Düşünsenize 100 TL yevmiye alıyorum. O para ile 2 arsa birden alabilirdim. Benim gibi diğer oyuncu arkadaşlarımda aynı paraya çalıştı. Ancak paralarını har vurup harman savurdular. Yarınlarını düşünmediler. Yani kazanmadım diyenler yalan konuşuyor.

HİÇ UNUTAMADIĞINIZ BİR ANINIZI BİZİMLE PAYLAŞMAK İSTER MİSİNİZ?

1985 yılında Ertem Eğilmez’in yönetmenliğini yaptığı Şener Şen ve Şehnaz Dilan’ın başrollerini paylaştığı ‘Aşık Oldum’ filminde Şener Şen’in yerine 7. kattan atlamam gerekiyordu. Çok tehlikeli bir sahneydi. Neyse yönetmen ‘Haydi atla’diye bağırdı. Bende atladım. Çok korkmuştum dakikalarca nefes alamaz duruma gelmiştim.

Bu keyifli sohbet için çok teşekkürler

Ben teşekkür ederim Habib Bey