Bu ülkede iki idam, bu toplumun hafızasından hiç silinmedi. Ve bu ülkede iki idam, bu toplumun vicdanında hiç onaylanmadı. Biri Adnan Menderes ve iki Bakan arkadaşının idamı, diğeri Deniz Gezmiş ve iki arkadaşının idamı. 

Hiçbir idam, bu toplumun vicdanını bu idamlar kadar yaralamamıştı. Hiçbir idam, bu toplumun içini bu denli kanatmamıştı. 

Ve de hiçbir idam, bu idamlar kadar toplumsal bir öfkeyi yükseltmemişti.  

Ve daha da acısı:

"Üçe üç" denilerek oylanmıştı, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamı. 

Acıyorsam sana anam avradım olsun

Ama aşk olsun sana çocuk, Aşk olsun. Diyordu Can Yücel, Deniz Gezmiş için.

Çünkü o bugün dahi rüzgârı devam eden bir kuşağın idolü olmuştu. 

Çünkü o ve o kuşak, bu halk için hayatlarını veren, bağımsızlık için başkaldıran yürekli ve yurtsever bir kuşaktı. Ve o kuşak, emperyalizme ve yerli uşaklarına boyun eğmeyen onurlu bir kuşaktı.

Onlar, parasız eğitim demişlerdi.

"Eşitlik, Özgürlük" demişlerdi.

"İnsanca, Hakça Düzen" demişlerdi. 

Ve de "Ne Sömüren Ne de Sömürülen" demişlerdi. 

Demişlerdi ama. r

1972'nin 6 Mayıs'ında, yani bir Hıdrellez gününün ilk saatlerinde tek tek idam sehpasına çıkarılmışlardı. 

Aylardan Mayıs ve yıl 1972.

Ankara'da güvenlik birimlerinde tüm izinler kaldırılmış. Sabaha karşı üç fidanın kalbi durdurulacak, bir daha düzene sisteme karşı gelinmeyecek, o gencecik yüreklerin karşısında ezilmekten kurtulanacaktı.

Çünkü o gençler yürekliydi, çünkü o gençler çıkarsızdı, çünkü o gençler halkları için mücadele ediyordu.

Saat 00.30 olmuş Halit Çelenk ve Mükerrem Erdoğan evlerinden alınmışlar. Her iki Avukat Cezaevi'ne doğru yola çıkmış. Ankara'da Mamak Askeri Cezaevi çok sayıda güvenlik kuvvetleri ve tanklar ile çevrilmiş. Bazılarının yüreğine su serpilecek oh kurtulduk dedirteceği bazılarınınsa yürekleri ilelebet kan ağlayacağı vakte dakikalar kalmış.

Görevlilere telsiz ile komutlar gelmiş ve Deniz, Hüseyin, Yusuf'un bulunduğu hücrelerin kapısı açılmış, Yusuf ve Hüseyin daha önceden yazmış oldukları mektupları koyunlarına koymuşlar. Deniz ise darağacına karşı mektubunu yazacakmış. Dışarıda her biri için ayrı araç bekletiliyormuş.

Ayakları zincire vurulmuş, elleri arkadan kelepçelenmiş olarak dışarı çıkarılıp araçlara bindirmişler.

Arabalar arka arkaya Merkez Cezaevi'ne yanaşmış. Koşuşturmalar ve hazırlıkların ardından araçların kapısı açılıp Deniz başgardiyan odasına, Yusuf ilerideki başka bir odaya, Hüseyin mahkumların görüşme odasına getirilmiş.

Deniz son mektubunu hazırlamadığından son mektubunu darağacının karşısından o söylemiş zabıt kâtibi yazmış.

Baba.

Mektup elinize geçmiş olduğu zaman aranızdan ayrılmış bulunuyorum. Ben ne kadar dersem yine de üzüleceğinizi biliyorum. Fakat bu durumu metanetle karşılamanı istiyorum, insanlar doğar, büyür, yaşar, ölürler. Önemli olan çok yaşamak değil, yaşadığı fazla şeylerdir:

Bu nedenle, ben erken gitmeyi normal karşılıyorum ve kaldı ki benden evvel giden arkadaşlarım hiçbir zaman ölüm karşısında tereddüt etmemişlerdir.

Seni, annemi, ağabeyimi ve kardeşimi devrimciliğin olanca ateşi ile kucaklarım.

Oğlun DENİZ GEZMİŞ

Deniz mektubunu yazdırmakta iken avukatlarının aramaları bitince içeriye alınmışlar. Deniz onlara hoş geldiniz demiş, bir ara infaz savcısı Sami Uğur, Deniz'e doğru eğilerek nasılsınız dediğinde Deniz çok mutluyum ve rahatım yanıtını vermiş. Avukatları Deniz'e son arzusunu sormuş O'da cezaevindeki ve dışarıdaki arkadaşlarına selam söylemelerini ve idam sehpasına nasıl gittiklerine tanık olmalarını istemiş:

Avukatları Deniz'e son arzusunu sormuş O'da cezaevindeki ve dışarıdaki arkadaşlarına selam söylemelerini ve idam sehpasına nasıl gittiklerine tanık olmalarını istemiş.

Avukatları Denizin yanından ayrılıp Yusuf'un odasına gittiklerinde Yusuf hoş geldiniz diyerek karşılayıp babası ve babasının nasıl olduğunu sormuş. Avukatları bir diyeceğin var mı diye sorduğunda Yusuf, Biz inanıyoruz ki bu mücadele bizim ölmemizle son bulmayacak . Son bir kez Denizi görmek istiyorum demiş .İnfaz savcısı bunu gereksiz görmüş olacak ki neden gerek gördüğünü sormuş.

Avukatları idam hükümlülerinin son istekleri yerine getirilir sakınca yoktur diyerek Yusuf'u Deniz'in odasına götürmüşler. Ayakları zincirli, elleri kelepçeli iki fidan dallarını olanca gücü ile birbirlerine sarmış ve yaprakları ile kokuları ile vedalaşmışlar.

Avukatlar Hüseyin' in odasına doğru yola çıkmışlar ve Hüseyin de onları "hoş geldiniz " diyerek karşılayıp, babasını sormuş. Avukatları baban seninle gurur duyuyor dedikten sonra Hüseyin'de aynı istekte bulunmuş ,Yusuf, Deniz ile son kez karşılaştırılmış.

Gitme vakti gelmiş , ayaklarındaki prangalar çıkarılmış. Beyaz elbiseleri gelinlik misali giydirilmiş.

Onlar alınları açık, başları dik, yüreklerinde korku olmadan utanç duymadan halkı için vatanı için canlarını vermekten çekinmediler ve bunun gururu ile 46 sene önce bugün göğe gittiler.

Deniz'in göğe gelin oluş saati: 01,25 Denizin nabzı atıyormuş öylece dönüp duruyormuş ve saat : 02.15 'te boynundaki ip kesilmiş.

Yusuf'un göğe gelin oluşu saati : 02.25 .Onunda bedeni öylece dönüp duruyormuş boynundaki sicimi seyreden gözler Yusuf'un, dönmesi durduğunda 02.50 de ipini kesmişler.

Hüseyin'in göğe gelin oluşu saati : 03.00 'te . Üç fidan sonsuzlukta...

Ve üçünün babasına haber verildi. Halkı, vatanı için canını çekinmeden feda eden evlatlarının naaşlarını almaya gelmişti babaları.

Baba Hıdır İnan oğlunu görmek istediğini söylemiş. Deniz,Yusuf,Hüseyin yıkanmak üzere yanyana üzerleri örtülmüş olarak uzatılmışlar. Baba Hıdır İnan yüzlerini açıp önce Deniz'i sonra Yusuf'u sonra da oğlu Hüseyin'i alınlarından öpmüş. Vatan ve Bağımsız Türkiye sağ olsun demiş.

6 Mayıs üç fidanın katledildiği Türkiye'nin tarihine geçen kara bir lekedir.

Sustu 6 Mayıs'ta...

Ankara sustu, faşistler sustu, olmayan vicdanları sustu, insanlık sustu ..

Selam olsun Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan gibi ölenlere.

Sizleri saygıyla anıyoruz.