Malesef bazı komşu ülkelerde ve Avrupa’da ırkçı ve faşist Siyasi Partiler güç kazanmakta ve endişe kaynağı olmaktadır. Günümüzde kişiye yönelik şiddet içerikli saldırı ve suçlar, örtülü bir şekilde hükümetler tarafından görmezen gelinmesi nedeniyle daha endişe verici ve vahimdi

Örnekleri saymaya kalksak sayfalar yetmez fakat bir kitap konusu olabilir. İlk akla gelen komşumuz Yunanistan’da yıllardır Batı Trakya Türklerinin “TÜRK”  kimliklerinin inkar edildiği gibi eğitimden ifade özgürlüğüne, vakıflarını yönetebilmekten dini özgürlüklere ve hatta cami minaresinin yüksekliğine dek pek çok alanda ciddi baskı altında olduğu uluslararası insan hakları kuruluşları ve AİHM’de tescil edilmiştir.

Yunanistan Yargıtay’ının , “Batı Trakya’da Türk yoktur” iddiası ve gerekçesiyle 4 Kasım 1987’de “Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği” ve “Gümülcine (Komotini) Türk Gençler Birliği”nin kapatılması kararını vermesi toplumu çok rahatsız etmişti. Batı Trakya Türkleri, 29 Ocak 1988’de, toprakları üzerinde yaşadıkları asimilasyona, vatandaşlık haklarının sınırlandırılmasına, azınlık haklarını alamamalarına, kimliksizleştirilmelerine karşı tepki göstermek istemişlerdi. Batı Trakya Türkleri’ne dönük baskı ve yıldırma politikaları her alanda –bugün de olduğu gibi- sürüyordu. Azınlık Yüksek Kurulu 29 Ocak 1990’da, yıldönümü olması nedeniyle iki yıl önce yaşanan üzücü olayları, Eski Cami’de düzenlenecek mevlitle anma kararı alması üzerine Yunanlılar Türklere organize bir şekilde saldırmış , çıkan olaylarda Gümülcine Müftüsü Mehmet Emin Aga ve bağımsız milletvekili Ahmet Faikoğlu ile birlikte civardaki Türkler taş, sopa, bıçak ve demir çubuklarla yaralanmıştır. Helsinki Watch Raporu, saldırganların 1000 kişi kadar olduğunu, 400 kadar azınlık işyerine verilen maddi zararın yarım milyon dolar olduğunu belirtmiştir.

Yunanistan’ın en alt limitte yaşamalarına izin verdiği Batı Trakyalı Türkler, uygulanan çeşitli baskıların  dışında bir de Parlamentodaki Irkçı “Altın Şafak Partisince” yapılan saldırıların hedefindedir. Hatta Yunanistan Milletvekili olan Türkler bile tehdit edilmektedir. Gümülcine Türk Gençler Birliğini, ismine tahammül edemeyip yasaklayan Yunan idaresi şimdi de çay ocağına takmış bu yüzden yüklü bir ceza kesmiş Başkanını mahkemeye vermiştir. Irkçı Altın Şafak partisinin taraftarları, Kavala Belediye Başkanı Konstantinos Simicis’i ziyaret eden Türkiye’nin Gümülcine Başkonsolosunun aracına saldırmışlardı. Türkiye´de Rum azınlığa ait vakıf malları tek tek iade edilirken, Yunanistan, Batı Trakya´daki Türk vakıflarına ait bazı gayrimenkulleri geri vermediği gibi, mevcut olanlara da tekrar tescil şartı getirmektedir. Kafamızı kaldırıp etrafa baktığımızda Türklere yönelik çok acı gerçekleri görmemek mümkün değildir. Mühim olan her nerede olursa olsun insana yönelik şiddete karşı heryerde ortak bir tavır alabilmekte. Batı Trakya Türkü için  “29 OCAK MİLLİ DİRENİŞ GÜNÜ” unutulmamalı ve unutturulmamalıdır.

Yazının bundan sonra okuyacağınız bölümünü, benim de aynen katıldığım Gözde KILIÇ YAŞIN’ın makalesinden buraya aktarıyorum;

 Bugün Batı Trakya Türkleri 29 Ocak’ı devam eden bir direniş günü olarak anıyorlar. 29 Ocak’ın önemi ve 29 Ocak 1988/1990’da yaşananlar, Türkiye kamuoyunda bile ” 6-7 Eylül olayları kadar bilinmiyorsa, sebebi …

cümle şunlardan biriyle ya da belki her biriyle devam edebilir:

* Yunanistan’ın, Türkiye’nin yetiştirdiği kadar “aydın” yetiştirememesidir.

* zaferlere odaklanmış olan Türklerin, acılara odaklı tarih anlayışını tercih etmemesidir.

* Yunanistan’ın tarihiyle yüzleşmesi meselesini ne Yunanistan’da ne Türkiye’de kimse sorun olarak görmemektedir.

* Batı Trakya Türklerinin kendileri adına lobi faaliyeti yapacak dostlarının bulunmayışıdır./Yunanistan’ı lobiler üzerinden yıpratma niyetinde olan güçler ve lobilerle meşrulaştırılmak istenen siyasi bir proje bulunmamaktadır.

* irredentist bir ülke olmakla suçlanmaktan çekinen Türkiye’nin bu nedenle acıları görmezden gelmesi ve soydaşları adına hak arayışını da zamana bırakmasıdır.

* 6-7 Eylül ile ilgili sayısız sinema filmi çekilirken 29 Ocak’larda Yunanistan’da yaşananlar hakkında sayılı bir iki kısa belgeselden fazlasının yapılmamış olmasıdır.

* 29 Ocak Direniş Günü’nün haberlere dahi konu olamıyor oluşudur.

* Bugün hala daha Batı Trakya’daki Türk azınlığa yönelik temel insan hakları ihlallerinin sürmesi de doğaldır.

                                                                                                                      Süheyl ÇOBANOĞLU

                                                                                                                      RUBASAM Bşk.V.