Batı Trakya Milli Direniş Günü ; Lozan antlaşmasıyla Yunanistan’ın Batı Trakya bölgesinde mübadele dışı bırakılan Müslüman Türklerin kimliğini inkar ederek Türk olmadıkları iddiasıyla İskeçe , Gümülcine , Dedeağaç bölgelerinde yaşıyan soydaşlarımıza karşı yürütülen baskı ve asimilasyon politikalarına karşı halkın taşma noktasıdır. 29 Ocak, Batı Trakya’da yaşıyan Türklerin geleneklerini terk etmeden, kendini onurlu bir vatandaş gibi hissederek Yunanistan’da yaşamak istediğini yüksek sesle dillendirdiği gündür. Evrenesel hukuk ilkeleri çerçevesinde, adil ve eşit yurttaşlar olmak, antlaşmalarla kendilerine tanınmış haklarını özgürce kullanmak , İnsanca yaşama haklarına saygı gösterilmesini istemek suçmudur ???
Batı Trakya Türklerinin bölgedeki yüzlerce yıllık geçmişine ve Antlaşmalarla belirlenmiş yasal statülerine rağmen kimliklerinin inkar edildiği, dernek, okul ve benzeri kuruluşlarında TÜRK kelimesini kullanamadıkları bir ülkeden bahsediyoruz.
Yunanistan’da yaşayan Türk Azınlığın gazetelerine ve Dernek Yöneticilerine sudan sebeplerle astronomik cezalar vermek suretiyle yıldırmaya ve yok etmeye çalışıldığı bir demokrasiden bahsediyoruz... Hem de dünyaya demokrasi ve insan hakları dersi vermeye kendini yetkili gören, herkesi tarihiyle yüzleşmeye davet eden ve Avrupa Birliğinin üyesi olan bir ülkeden...
Türkiye'ye karşı terör örgütlerini destekleyen, teröristbaşı bebek katili Öcalan'a Kıbrıs Rum Yönetimi'nin pasaportunu vererek dünyayı elini kolunu sallayarak dolaşmasını sağlayan Yunanistan, Türkiye'ye karşı düşmanca tutumundan hiç vazgeçmediği gibi halen yaptıklarıyla vazgeçmeyeceğini de göstermektedir.
Batı Trakya Türk azınlığının topyekun hak arama mücadelesine başladığı “29 Ocak 1988 Milli Direniş’’ gününü ve iki yıl sonra 29 Ocak 1990’da, Batı Trakya Türk azınlığına ait 400’e yakın dükkanın tahrip edilmesini ve onlarca insanımızın, kilisenin kışkırtması ile ırkçı Yunanlılar tarafından darp edilişlerini UNUTMAMALIDIR.
Yunanistan’ın Batı Trakya Bölgesinde 1988 ve 1990 yıllarında Yunanlıların, linç etmek amacıyla Batı Trakya Türklerine saldırdığı, işyerlerini yakıp yıktığı, insanlığın ve insan haklarının kaybolduğu karanlık 29 OCAK olayları Türk Kamuoyunda bilinmez ama, Türkiye’de yaşanan 6-7 Eylül olayları çok iyi bilinir. Halbuki, Batı Trakya Türklüğü’nün sorunları hepimizin ve insanlığın sorunudur. STK’lar başta olmak üzere, aydınların ve akademik çevrelerin konuyu derinliğine incelemeleri, panel, sempozyum, konferanslarla ve hatta film veya dizi yapılarak gündeme getirilmesi gerekmektedir. Yaşanan acılar görmezden gelinemez ve telafisi zamana bırakılarak meşruiyet kazandırılamaz.
“BATI TRAKYA TÜRKLERİNİN 29 OCAK/MİLLİ DİRENİŞ GÜNÜ” olarak anılan meşum olayların kısa özetini değerli bilgilerinize sunuyorum.
04 Kasım 1987’de “Batı Trakya’da Türk Olmadığı” iddiasıyla “BATI TRAKYA TÜRK ÖĞRETMENLER BİRLİĞİ” ve “GÜMÜLCİNE TÜRK GENÇLER BİRLİĞİ’nin” kapatılması kararını Yunanistan Yargıtay’ı onaylamış ve Batı Trakyalı Türkler, 05 OCAK 1988’de durumu öğrenmişlerdi. O tarihlerde Davos’ta yapılacak Özal-Papandreu görüşmesinin aksamaması düşüncesiyle Türkiye sessiz kalmış ve tepkilere izin vermemişti.
Yunanistan yerel mahkemelerinin 1983 yılında, isimlerinde TÜRK kelimesi olmasını gerekçe göstererek Gümülcine Türk Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği hakkkında verdiği kapatma kararını YUNANİSTAN YÜKSEK MAHKEMESİ’NİN “Batı Trakya’da Türk yoktur” gerekçesiyle ONAMASI ve tüm derneklerin kapatılmasını günümüzde hiç bir şekilde anlamak mümkün değildir.
Bu gelişmeler Yunanistan’da yaşıyan Batı Trakya Türkleri’ni hayal kırıklığına uğratmış kendi haklarını savunma arzusunu arttırmış ve mücadele kararı almışlardı. Yürüyüş yapma isteklerine Yunan Hükümeti izin vermeyerek Türklerin herhangi bir şekilde biraraya gelmesinin yasaklandığını duyurdu. Batı Trakya’nın her tarafında baskılardan bunalan binlerce Türk Gümülcine’ye geldi. Bunun üzerine Hükümet tarafından camiler kapatıldı, Milletvekili Ahmet Faikoğlu’nun itidal tavsiye eden konuşmasının ardından topluluk dağılmaya başladı, fakat çatışma ve haksız tutuklama haberlerinin ardından dağılan insanlar yürüyüşe başladı. Polis şiddet kullanarak ve döverek Türklerden oluşan kalabalığı dağıttı.
Olayların durulmasının ardından geçen iki yıl sonra Azınlık Yüksek Kurulu’nun olayların yıldönümü nedeniyle eski camide düzenlenecek mevlitle anmak istemesi üzerine, Yunanlılar mevlidi engellemek amacıyla çeşitli senaryolar üretmeye başladı. Gümülcine Maronia Kilisesi METROPOLİTİ DAMASKİNOS’un çağrıları, Yunan fanatikleri etkilemiş, Solakadis isimli bir Yunanın saldırıya uğradığı ve öldüğü şeklinde YALAN HABERLERLE HALK KIŞKIRTILMIŞTI.
Galeyana gelen Yunanlılar, polisin gözleri önünde Türklere ait işyerlerine ve kahvehaneye taş, sopa, bıçak ve demir çubuklarla saldırdılar. Müftü M.Emin Aga ve Bağımsız Milletvekili Ahmet Faikoğlu’da dahil bir çok Türk yaralandı. Bu olaylarda Baskın Oran’ın ifadesiyle Yunan polisi olaylara seyirci kalmış ve hatta saldırganlara yer yer yol göstermiştir.
Bu konuda Yunan Resmi Yetkililerin ihmal ve kusurlarıyla olası katkıları unutulmamalıdır.
“Batı Trakya’da Türk yoktur” diyerek yargı kararı ile Batı Trakya Türk azınlığı hakkında düşüncelerini ortaya koyan Yunanlı yetkililer, bugün de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin aleyhte kararına rağmen İSKEÇE TÜRK BİRLİĞİ, RODOP İLİ TÜRK KADINLARI KÜLTÜR DERNEĞİ ve EVROS İLİ AZINLIK GENÇLERİ DERNEĞİ’nin açılmasına izin vermemektedirler.
Batı Trakya Türkleri halen, en temel insan ve vatandaşlık haklarından mahrum bir şekilde Yunanistan’ın Batı Trakya’da yaşamlarını sürdürüyor ve Yunanistan’ın uyguladığı baskılar devam ediyor.
Batı Trakya Türklerinin sorunlarına sahip çıkılmalı ve kardeşlerimizin insanca yaşama ve insan haklarından yararlanma mücadelesinin önemli bir dönüm noktası olan 29 Ocak tarihinde kendilerine yapılan saldırıları, daima hatırlamalıyız.
Batı Trakya Türklerini sevgi ve saygıyla selamlıyorum.