Büyük Önder Atatürk ve Milli Mücadele arkadaşlarının kurtarıp, kurduğu genç Cumhuriyetimiz, bir çok hayati meselelerle karşı karşıyadır. Atatürk çağdaş, modern bir devlet yaratmanın, muasır medeniyetler seviyesine çıkmanın, toplumu temelden değiştirecek inkılaplarla mümkün olacağına inanmaktadır. Cumhuriyetimizi kurduktan sonra yaşadığı kısa sürede, inanılmaz, mucizevi devrimleri, hemen hemen her alanda gerçekleştirerek, yürürlüğe sokmuştur. Ziraat, sanayi, bankacılık, ekonomi, harf, giyim, kıyafet, kültür-sanat, bayındırlık, sağlık, eğitim fevkalade önemli Atatürk İnkılaplarıdır. Atatürk, hususiyle eğitime büyük önem vermiş, laik, çağdaş, medeni nesiller yetiştirmenin, öğretmenler sayesinde olacağına inanarak, öğretmenlere büyük ehemmiyet veriştir. 

Ben, Atatürk İlke ve İnkılaplarına yürekten gönül vermiş, Atatürk devrimlerinin yılmaz savunucusu bir öğretmenin oğluyum. Atatürk, İzmir’e gelişlerinde genç bir muallim olan annemin elinden kahvesini içmiştir. Bugün annemin, Karşıyaka Soğukkuyu’daki mezar taşında “Atatürk’e kahve ikram eden kız” diye yazar. Annem Neriman Hoca Hanım eğitim ordusunun şerefli bir ferdi olarak, memleketimize binlerce Atatürkçü genç yetiştirmiştir. Annem ve babam ilahi bir takdir olarak Sevgili Atatürkleri ile aynı tarihlerde, 10 Kasımlarda vefat etmişlerdir. 

Eğitim konusu, Türkiye’nin en hassas ve önemli meselesi olarak bugüne dek önemini korumuştur. Tüm çabalara rağmen, Türkiye Eğitim Sorununu, kalkınmanın ön şartı olarak hala bir çözüme kavuşturamamıştır. 

Cumhuriyetin ilk yıllarında, okul, öğretmen açığı ciddi boyutlardadır. İsmet İnönü’nün Cumhurbaşkanlığı döneminde, 17 Kasım 1940’da, dönemin Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlk Öğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç’un gayretleri ile Köy Enstitüleri Kanunu kabul edildi. Köy Enstitülerinin sayısı 8 yıl içinde 20’ye ulaştı. Köy Enstitüleri özellikle köylerde yetersiz kalan eğitim sorunlarının çözümünde faydalı olmuştur. Buralardan yetişen çocuklar, tarım, inşaat, terzilik, marangozluk, tarih, edebiyat, yabancı dil, matematik, sağlık vs. gibi alanlarda tam anlamıyla yetişiyorlardı. Hatta imkanların yetersiz olduğu ahvalde, okul binalarını, eğitim malzemelerini bile kendileri inşa edebiliyorlardı.  

Köy Enstitülerinde okuyan çocuklar, bir müzik aleti çalmak, yılda en az 20 kitap okumak durumunda idiler. Köy Enstitüleri, Türkiye’nin toplumsal, sosyolojik, siyasal gereksinimlerine cevap vermek için ihtiyaçlardan doğmuştur. Köy Enstitüleri, Atatürk İlke ve İnkılaplarına yürekten bağlı, laik, çağdaş, demokratik kurumlardır. Temel ilke Vatan ve Millet sevgisidir. Türkiye’ye faydalı çok sayıda öğretmen, öğrenci, aydın, yazar, şair, tarihçi bu kurumlarda yetişmiştir. Köy Enstitülerinin neden kapatıldığına ilişkin elde tutarlı bilgiler mevcut değildir. İdeal amaçlarla hayata geçirilen bu kuruluşa, bazı haksız isnatlarda bulunulmuş, Demokrat Parti İktidarı zamanında, 27 Ocak 1954’te, 6234 sayılı kanun ile dönemin Milli Eğitim Bakanı, Şemsettin Sirer tarafından, bu yararlı kurumlar kapatılmışlardır. Böylece Cumhuriyetin ilk yıllarında, eğitim açığını kapatmak için halishane düşüncelerle kurulan, Atatürk’e, Cumhuriyet’e, Laik İdareye, Çağdaşlığa, Medeniyete açık bu kurumlar kapatılarak, bir dönem sona erdirilmiştir. 

CNN Türk’te bir program izliyorum. Bir baba, kız çocuklarının okula gönderilmesi vacip değildir, buyuruyor. Oysa konuşulan, çocuklar, öğretmen, hakim, doktor, kaymakam olmak istiyoruz, okumak istiyoruz diyorlar. Ne yazık ki 2018 yılında, Türkiye’de eğitimin durumu budur. Eğitim yaz-boz tahtasına dönmüş, her gelen Eğitim Bakanı kendisine göre bir şeyler yaparak, eğitimi yozlaştırmıştır. Eğitim, müsbet ilimden, çağdaş laik sistemden uzaklaşarak, “Kindar ve Dindar nesiller yetiştireceğiz” denilerek, dini eğitime yönlendirilmektedir. Türk Eğitim Sisteminin, temel direği, orta okullar ve liseler kapatılarak, ihtiyaçtan fazla sayıda dini okullar açılmakta, çocuklarımız bunlara gitmeye zorlanmaktadır. Biz Türkiye olarak, dünyanın en gelişmiş ilk 10 ülkesi arasına girmeye çalışıyoruz. Oysa eğitimin de aralarında bulunduğu, insani yaşam endikatörleri değerlendirmesinde 181 ülkesi arasındaki yerimiz acı ama 92nci sıradır. 

Bir Öğretmenler Gününü daha eğitimde geldiğimiz yere bakarak, utanç içinde idrak ediyoruz...