Bugün 24 Kasım.

"Öğretmenler Günü" kutlanacak. Törenler yapılacak. Öğretmenlere "canım öğretmenim" denilecek.

"En kutsal meslektir" denilecek. "Elleri öpülecek kişiler" bile denilecek. 

Kısacası, gereken "yağlama-yıkama" yapılacak!

Ne eğitim öğretim sorunları konuşulacak. Ne özlük sorunları konuşulacak.

Oysaki böyle bir gün, yukarıdaki sorunların masaya yatırılıp bir muhasebesinin yapıldığı gün olmalıdır. 

Peki: bu öğretmenler günü nereden çıktı?

Bizde iki "öğretmenler günü" vardır. 

Biri 5 Ekim'de "Dünya Öğretmenler Günü'dür. UNESCO tarafından kabul edilip, 1996'dan bu yana 100'den fazla ülkede kutlanır. 

Diğeri 24 Kasım'da, yalnız Türkiye'ye özgü bir 12 Eylül ürünü olan "Öğretmenler Günü'dür. 

12 Eylül darbecileri, öğretmenler üzerinde önce büyük bir terör estirmişti. Dernekleri kapatılmış, binalarına el konuşmuştu. Binlerce öğretmen mesleğinden edilmişti. 

Binlerce öğretmen cezaevlerine doldurulmuştu. İşkenceden geçirilmişti. Hayatını kaybedenler de olmuştu. 

İşte böyle bir dönemde, 1981 yılında 24 Kasım günü "Öğretmenler Günü" ilan edilmişti. 

Amacı,  öğretmenleri darbeyle barıştırmak, 12 Eylül felsefesini öğretmen ve eğitim camiasının üzerinden kabul ettirmekti. 

Peki öğretmenler neden hedefti?

Çünkü: Onlar,

Bu ülkeye yerleştirilen ABD üstlerine ilk tepkiyi veren olmuştur.

-Süt tozu gibi yardımlar adıyla

-Ne idüğü belirsiz barış gönüllüleri adıyla

Yani barış ve dostluk gösterisi altında, eğitim dünyasının içine girmek isteyen ABD projelerine, ilk karşı duran olmuştur.

-Amerikan baskısıyla 1971-1974 yılları arasında getirilen haşhaş yasağına karşı, ilk sesi veren olmuştur.

Yani Türkiye'de barış ve dostluk adıyla yerleşmeye çalışan ABD politikalarına, ilk milli sesi yükselten onlar olmuştur. 

Ve onlar:

-Emperyal sömürüye karşı, ilk tepkiyi veren olmuştur.

-Emperyalizme karşı, milli damarları ilk uyaran olmuştur. 

Ama 12 Eylül darbesinde en büyük zararı gören de onlar olmuştur. 

Çünkü:

-Sıkıyönetim komutanlarının emriyle 15 bini aşkın öğretmenin görevine son verilmişti. 

-Sıkıyönetim komutanlarının emriyle 50 bini aşkın öğretmen sürgün edilmişti. 

-Binlerce öğretmen cezaevlerine konulmuş, binlerce öğretmen işkenceden geçirilmişti. 

Yani 12 Eylül darbesi:

-Öğretmen dünyası üzerinde büyük bir terör estirmişti.

-Öğretmen üzerinden bir silindir gibi geçmişti. 

Ve "12 Eylül Darbesi" ile

-Ülkeyi açık ve kapalı cezaevine dönüştürenler.

-Ülkeyi bir korku imparatorluğuna çevirenler.

12 Eylül felsefesini meşrulaştırmak için 24 Kasım'ı "Öğretmenler Günü" olarak ilan etmişti.

Amaç.

12 Eylül ile susturulmuş bir toplumda, tüm kuruluşları kapatılmış ve susturulmuş öğretmen kitlesini, 12 Eylül felsefesinin misyoneri yapmaktı.

Ve de 12 Eylül felsefesine öğretmen camiası üzerinden meşruluk kazandırmaktı.

Yani öğretmenleri onurlandırmak değildi amaç.

Ve gün olarak özellikle 24 Kasım seçilmişti. 

Çünkü: 1923'te Cumhuriyet ilan edilmişti. 1 Kasım 1928'de "Harf Devrimi" yapılmış. 24 Kasım 1928'de "Millet Mektepleri" açılmış, Atatürk "Başöğretmen" ilan edilmişti.

İşte böyle bir gün "Öğretmenler Günü" olarak kabul edildi.

12 Eylül askeri cuntası, Atatürkçü olduklarının bir göstergesi olarak 24 Kasım'ın Öğretmenler Günü olarak kutlanmasın kararlaştırırken aslında Atatürkçülük kisvesi adı altında yaptıkları hataları, hukuksuzlukları kısmen de olsa üstünü örtmek istiyorlardı. Başka bir deyişle o dönemde yapılan tüm antidemokratik uygulamaların, şiddetin, baskının ve yasakların yanında, bir de ne kadar Atatürkçü olduklarını ifade etmeye çalışıyorlardı. Diğer taraftan 12 Eylül darbe zihniyetinin ürettiği bu anlayış, resmî ideolojiyi kayıtsız-şartsız itaat eden, eleştiri kültüründen yoksun, sönük, özgürlükçü, bilim, sanat ve felsefe alanlarında kaliteli bireyler yetiştirmekten uzak bir öğretmen kitlesi oluşturmayı hedefliyordu. 

Ne yazık ki "Öğremenler Günü'nin, öğretmenleri cezaevlerine dolduran bir zihniyet tarafından getirilir oluşu, öğretmen kitlesinin içine sinmemiştir. 

Büyük baskılarla sindirilmiş öğretmen kitlesi, istemese de yıllarca burukluk içinde bu törenlere katılmıştır.

Ama böyle de olsa Öğretmenler Günü:

Yalnız hediye alma-verme günü olarak değil, bir eğitim muhasebesi yapma günü olmalıdır.

Bilginin satın alındığı, okulların diploma veren notere dönüştürüldüğü sorulmalı ve sorgulanmalıdır. 

Eğitim kurumlarının ticari bir sektöre dönüştüğü, eğitimin bir meta yapıldığı sorulmalı sorgulanmalıdır. 

Yukarıda saydığımız ve sayamadığımız tüm sorunlar için, tüm eğitim camiasının düşünce farkı gözetmeksizin ortak bir tavır geliştirmesi de sorgulanmalıdır. 

İşte bu dileklerimle, tüm öğretmenlerimizin ve eğitim camiasının "Öğretmenler Günü" nü kutluyorum. 

...