“Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak evvela biz kendi benliğimize bu hürmeti hissen, fikren, fiilen, bütün iş ve hareketlerimizle gösterelim. Bilelim ki millî benliğini bulmayan milletler, başka milletlerin avıdır." Diyen Büyük Önder M.Kemal ATATÜRK,Türk’ün ahlakı, adaleti, hoşgörüsü, dürüstlüğü, tevazusu, nezaketi, iyilikseverliği, vakarı, cömertliği, tabiat sevgisi, kısacası Türk’ün üstün seciyesini yeniden ön plana çıkarmıştır...

TBMM Başkanlığı, 23 Nisan resepsiyonunun yaşanan terör hadiseleri ve şehitlerin aziz hatıralarına hürmet bahanesiyle iptal edildiğini açıklayınca aklıma yukardaki söz geldi. Dünyadaki tek Çocuk Bayramını ilan eden TBMM’nin  kendi varlığının yıldönümü olan 23. Nisan’da her yıl yapılan resepsiyonu iptal etmesi çok şaşırtıcı değilmi!!!

Osmanlı’nın yıkılışının ardından kurulan milli devletimizin temellerini oluşturan, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos, 29 Ekim gibi bayramlarımız, kutlanmasında en ufak bir tereddüt olmaması gereken günlerdir. Ancak son zamanlarda görüldüğü üzere, ya yasaklanmakta ya da içeriği boşaltılıp başka günlerle perdelenmekteyse de halkımız şevk ve  heyecanla kutlamaktadır.

Mandacıların, hilafetçilerin ve küresel maşaların keyfine bırakılamıyacak kadar önemli bir gün olan 23 Nisan 1920 tarihi, Türk ulusunun iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilan ettiği tarihtir... Gururla kutluyor, aziz milletimize saygılarımı sunuyorum.

Ancak çocuklarımız adına 1920’den bugüne kadar geldiğimiz yol hiç te iç açıcı değil. UNICEF, Türkiye’de Çocukların Durumu Raporu (2011), şu gerçekleri gözler önüne seriyor:

www.ailecocuksiddet.info/RAPOR.pdf  2014’te yapılan geniş ve bilimsel bir çalışmada 0-8 arası çocukların yüzde 74’ünün duygusal şiddet, yüzde 23’nün fiziksel şiddet gördüğünü tesbit etmiş.

Türkiye İstatistik Kurumu (Türkstat) tarafından 2002 yılında yapılan ülke çapındaki bir araştırmaya göre Türkiye nüfusunun yüzde 2.58’i engellidir… . Çocuklar, engelli nüfus içinde önemli bir orana sahiptir. Türkstat araştırmasına göre 2002 yılı itibariyle 0-9 yaş grubundaki çocukların yüzde 1,54’ü ve 10-19 yaş grubundakilerin yüzde 1,96’sı bir şekilde engellidir. Bu oranlar, erkek çocuklar söz konusu olduğunda yüzde 1,70 ve yüzde 2,26 ile daha yüksektir. Verilen sayılara kronik hastalar dahil değildir. Türkstat’a göre 0-9 yaş grubundan çocukların yüzde 2,60’ı ve 10-19 yaş grubundan çocukların yüzde 2,67’si kronik hastadır.

Çocuk Gelinler” adlı rapora göre, Türkiye Avrupa ülkeleri arasında erken evlilik oranı yüzde 17 olan Gürcistan’ın ardından yüzde 14 oranıyla ikinci sırada yer alıyor. (Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK)

Türkiye’de gayriresmi rakamlara göre en az 80 bin çocuğun sokakta yaşadığı tahmin ediliyor. Bu çocukların sayılarının artması ailelerin artan yoksulluğunun etkilerine en görülür tepkidir.

Türkiye’de kentlerin sokaklarında yaşayan ve/veya çalışan çocuk sayısı son dönemde gözle görülür biçimde artıyor… 2006 yılında 6-14 yaş grubunda 320 bin, 15-17 yaş grubunda da 638 bin çalışan çocuk bulunmaktaydı.

Yoksul çocukların ileride yoksul yetişkinler olma olasılığı yüksektir. Yoksulluğa maruz çocuk oranı, aynı durumdaki yetişkinlerin oranından daha yüksektir. 15 yaşından küçük çocukların neredeyse dörtte biri ulusal yoksulluk sınırı altındadır – kırsal kesimde ise bu oran beşte ikinin üzerindedir.

Bunların dışında başta Suriye olmak üzere Irak, İran, Somali, Afganistan gibi bazı ülkelerde yaşanan iç savaş, terör, yoksulluk, işsizlik, açlık, kötü hayat şartları vs. nedeniyle BMMYK verilerine göre son iki yılda Türkiye sığınma talebiyle gelenlerin içindeki çocuk sayısında dramatik artışlar yaşanmaktadır. 

Bunlar önümüzdeki yılların çözüm bekleyen önemli problemleridir. 23 Nisan’a ve  milli bayramlara çarpık bir zihniyetle bakanlara Atatürk’ten ders alarak bunları düşünmelerini tavsiye ederim.