Paris’te gerçekleşen 2024 Yaz Olimpiyat Oyunları, bu organizasyona düzenli olarak katılmaya başladığımız 1936 Berlin Olimpiyatları’ndan günümüze dek yaşadığımız en kötü ikinci performans olarak tarihe geçti.
1936’dan sonra katıldığımız 20 olimpiyattaki en başarısız olduğumuz ve ‘sıfır’ çektiğimiz 1976 Montreal dışında, en kötü sonuç aldığımız oyunlar 2024 Paris Olimpiyatları oldu.
Büyük umutlarla ve madalya beklentileriyle gittiğimiz Paris’te maalesef sporcularımız üç gümüş, beş de bronzdan oluşan sekiz madalyayla 64. sırada yer alabildi.
Açık konuşmak gerekirse, bunun adı hezimettir…
Evet, tabi ki uluslararası spor arenasının en önemli enstrümanı, tüm dünyanın vitrine çıktığı yer olan olimpiyat oyunlarına katılmış olmak bile çok önemli bir şey ve bu inkâr edilemez bir gerçek. Ancak, ülkemizde gerek tesis, gerek ekipman ve gerekse doğrudan sporculara yapılan yatırımlar hiç de azımsanamayacak düzeylere ulaşmış durumda.
Covid 19 pandemisi nedeniyle bir yıl gecikmeyle yapılan 2020 Tokyo Olimpiyat Oyunlarında iki altın, iki gümüş ve dokuz bronz madalya almış ve toplam 13 madalyayla 35. sırada yer almıştık.
Ondan bir önceki Rio De Jeneiro Olimpiyatlarında bir altın, üç gümüş ve dört bronzdan oluşan sekiz madalyayla 41. olmuştuk.
Benim bildiğim, başarı hedefi her geçen organizasyonla büyür, yani çıta daha yükseklere taşınır. Lakin, bu bizim için geçerli bir şey değil herhalde.
Bu arada en çok zoruma giden şey de ne biliyor musunuz? Haritada yerini bulup göstermekte dahi zorlanacağımız ülkelerin bile, sporda kaydettikleri ivme ve dolayısıyla gelen başarılarını gıpta ile izlemek.
İşin aslına bakıp, kökenine inecek olursak, sporda başarılı olmanın sırrının çok küçük yaşlarda başlamak ve eğitimden geçtiğini söylemek mümkün. 2024 yılı itibarıyla, ülkemizde spor bilimleri alanında eğitim öğretim faaliyetinin sürdürüldüğü 57 Spor Bilimleri Fakültesi, ve bildiğim kadarıyla da, 41 Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu var. Yani, aslında azımsanmayacak bir eğitim kurumu sayısına sahip olduğumuz söylenebilir.
Ancak, yaklaşık son yirmi yıl kadardır, özellikle ailelerin çocuklarına, “Aman bir üniversite oku da hangisi olursa olsun” baskısının, tüm yüksekokullar gibi BESYO’ların da zemininin dışına kaymasına neden oluyor. Yani, branşına gönül veren idealist bir kesimin haricinde birçok genç, sırf yüksekokul diploması almak, ailelerinin dediğini yerine getirmek için bu okullara gidip geliyor. Günün sonunda da, her konuda olduğu gibi, diplomalı ancak yeteneği tartışılır bir sporcu ve spor eğitmeni katmanı oluşuyor.
Sözün özü, 2024 Paris Olimpiyat Oyunlarından alınacak önemli mesajlar var. Dilerim, ülke sporunu yönlendiren isimler de dahil olmak üzere herkes bu mesajlara kulak verir ve spora hizmetin, saha ya da salonlarda ‘amigoluk’ yapmaktan daha önemli ve farklı bir yerlerde olduğu bilincine ulaşır.
Hoşçakalın…