2020 de yaşanan dış politika gündemleri girdiğimiz sene için bizlere ülkeler ilişkileri ve dünya gündeminde yaşanabilecek senaryolar hakkına önemli tüyolar verdi. Berlin Duvarı’nın yıkılmasından sonra gelişen kapitalizmin buharlaştığını, dünya egemen devletler arasındaki paylaşım doğallığının arka planda kaldığını , dış politikanın özü olan çıkar kavramının yaygınlaştığını gördük. Çıkarların amaç mı yoksa araç olarak mı kullanıldığını anlayama çalıştığımız 2020’de uluslararası sistemin anarşik yapısını askeri güvenlik ve stratejik konularına verilen önem ile yeniden görmüş olduk. Şimdi bu edinilmiş yapılar üzerine,  dünya siyasetini önümüzdeki günlerde hangi olayların şekillendireceğini öngörelim.

AB ilişkileri ve Doğu Akdeniz 

Türkiye’nin meşru haklarının Fransa ve özellikle Yunanistan tarafından menfi olarak karşılandığı Doğu Akdeniz krizi , 2021 yılının mart ayına kadar pek gündemde olmayacak gibi. 10 Aralık AB liderler Zirve’sinde Türkiye’ye yönelik hafif yaptırım kararının çıkması ve nihai kararın mart ayındaki zirveye ertelenmesi üzerine , Oruç Reis Sismik Araştırma gemisi 22 Aralık 2020’de yeni Navtex ilan etti ve Oruç Reis’in faaliyet alanı 15 Haziran’a kadar Antalya Körfezi ile sınırlandırıldı. Mart ayında gerçekleşecek AB liderler zirvesinde nihai yaptırım kararının verilmemesi için yapılan ve diplomasiye yeniden şans veren bu hamle Yunanistan’ı ve AB ülkelerini oldukça memnun etti. Ancak her ne olursa olsun Doğu Akdeniz konusunda meşru haklarımızdan vazgeçebileceğimiz anlamına gelmemesi gerekir. Olumlu karşılanan yeni Navtex ilanı yoğun gündemin yumuşatılması ve göreve başlayacak Biden ile ilişkileri düzenleme ve analist etme açısından öngörme adımı olduğunu düşünüyorum.

Biden ile Yeni İlişkiler 

Konu Biden’a gelmişken ABD-Türkiye ilişkileri , 2021 yılının yine öne çıkan gündem konusu haline gelecektir. Başkan adaylığı döneminde Türkiye hakkında haddi aşan açıklamalarda bulunan Biden’ın başkanlık koltuğuna oturması ve AB zirvesinde yaptırımlarla ilgili alınacak kararlar, ilişkilerin ne yönde ilerleyeceği sinyallerini bize verecektir. Trump’ın AB ‘yi resmen gözen çıkardığı dış politikasını, yakın temasa tekrar döndürmeyi planlayan Biden, Türkiye’yi zorlayacak bir tutumda mı bulunacak yoksa müttefik ilişkilerini mi yürütecek? Aslında bu sorunun cevabı yine soru da saklı ve umarım tahminimi yanıltan bir durum söz konusu olur.

Türkiye’nin ABD ile taze sorunlarından birisi de ABD’nin hasımlarına uyguladığı CAATSA yaptırımları listesinde yer alması. Bu sebeple S-400 konuları Türkiye-ABD ilişkilerini uzun süre meşgul edecek gibi duruyor. ABD’nin ebedi düşmanı Rusya ile S-400 füzeleri üzerinde anlaşan Türkiye’nin silahları kullanmaması veya geri iade etmesi durumunda ABD ile bir çözüme ulaşabileceğini söylemek bu açıdan yanlış olmayacaktır. Konu ile paralel yılın son gününde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun “S400 sorunu için ABD ile ortak çalışma grubu kurma konusunda anlaştık” ifadesinin ABD’nin karşılığın da yerini bulup bulmayacağını hep birlikte göreceğiz.

Irak Bölünebilir! 

Diğer bir konu ise ABD’nin PYD/PKK terör örgütünü NATO ilkelerine aykırı bir şekilde destekliyor olmasıdır. Trump yönetiminin varlığında Türkiye bu yaklaşımının sıkıntısını bir hayli çekmişti. Biden ile birlikte bu sıkıntının farklı formatlarla devam edeceğini söyleyebiliriz. Suriye’nin Kuzeyi ile Kuzey Irak’ı birleştirme hedeflerine bu sene kalıcı adımlar atma girişimlerine girdiklerini görebiliriz. Irak’ta yaşanacak bölünme etkisi ile iç karışıklık civar ülke İran’a da sıçrayacaktır. Altını çizerek söyleyebilirim ki yakın dönemde ABD’nin Irak politikası İran’ı başta olmak üzere sınır komşusu olan Türkiye’yi de etkileyebilecek karmaşıklık deryasında bulabiliriz. ABD'nin Irak'ın batısında özerk bir Sünni bölge oluşturma planını tekrar hayata geçirmesi ile Irak tamamen parçalanacak ve bölgede etnik ve mezhepsel çatışmaların yaratacağı kaos ortamına davetiye çıkaracaktır. Planın amacı İran’ın Suriye’ye ulaşımını ve böylelikle Akdeniz’de var olma ihtimalinin engellemesini amaçlamaktadır. Ancak yaralı ve yorgun Suriye cephesindeki çatışmaların artık üniter yapıda ki Irak’a kaydığını göreceğiz. Zira Kasım Süleymani Suikastı ve verilen cevap yine Irak üzerinden gerçekleştirilmişti. Yeni çatışma adresinin Irak olması bu açıdan bizi şaşırtmayacaktır. Türkiye'nin ulusal çıkarlarına ve sınır güvenliğine aykırı böylesi bir durumda, kritik süreci iyi yönetebilmesi ve diplomasi performansını doğru kullanması gerekiyor.

Özetle;  2021 yılı dış politikasında beni tedirgin eden olası dış politika gündemleri bunlar. Elbette eklenecek daha pek çok önemli olası senaryolar da var. Ekonomik tehditle karşı karşıya bırakılan Türkiye’nin her şeyden önce geçtiğimiz yılda göstermiş olduğu duruşunun devamını önümüzdeki sene içinde de göstermesi gerekiyor. 2021 tavizlerin verildiği bir sene olmamalıdır. Geçmişte ABD ile SSCB arasındaki silahlanma yarışını ifade etmek için kullanılan bir sözcük olan yılgı dengesi kavramına benzer bir politika yerleşiyor. Bir yandan barış çabaları artarken diğer taraftan ise savaş seçeneğinin güçlenmesine yönelik ikilemler dünya gündeminde yer alabilir. Dinginliği takip etmenin ve devlet hamlelerinin tahminin çok önemli olduğu bu politikada tarafların şantaj, caydırma ve “siyasi blöflerinin” doğru analiz edilmesi gerekir. Böylesine açık blöflerin olduğu durumda karşı tarafın yanlış hesaplaması üzerine savaş kaçınılmaz olabilir. Dikkat edilmelidir.

Sağlıklı ve mutlu günler dilerim.