Kapsama alanı giderek genişleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) hayata geçirilmesinden kaygı duyan Pentagon şahinleri, Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” kararına tepki olarak istifa etmişlerdi. Fakat, istifalar sonrasında yaşanan gelişmeler, haklı olarak, “Bu bir algı operasyonu mu?” sorgulamasına neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” söyleminden ilham alan Başkan Trump’ın, sürpriz bir şekilde, Irak’taki Ayn-el Esed üssünü ziyaret ederek askerlerin yeni yıllarını kutlaması, Suriye’deki askerlerini Irak sınırı yakınına yığması hiç de hayra yorulacak bir gelişme değildir. 

Yazımızın başlığındaki “müjde”yi yeni yıl dileği kabul ederek yeni yılın falına bakmaya çalışalım.

Yaşamakta olduğumuz gelişmelerin geleceğini dolar fiyatının Türk Lirası ve diğer para birimleri karşısında çizdiği grafikten de okuyabilmek mümkündür. Çünkü borsalardaki ve emtia fiyatlarındaki dalgalanmalar da doların değer dalgalanmalarına paralellik gösterir. Dış piyasaların kapalı olması nedeniyle iç piyasalar geçen haftayı durgun ve hacimsiz geçirdi, ama bu durgunluk bize, “Su uyur, düşman uyumaz” atasözümüzü unutturmamalıdır. 

2019’un falına bakarken, bir ufuk turu yapalım istedik. 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasının hemen sonrasında, ABD önderliğindeki Batılı koalisyon güçlerinin I. Körfez Savaşı’yla (1991) başlattıkları yeni bir dünya düzeni oluşturma çalışmaları henüz sonuçlanmamıştır. Obama döneminde, Rusya’nın Suriye’deki mücadeleye askeri gücüyle doğrudan katılmasıyla, Suriye sorunu küresel bir soruna dönüşüverdi; bölgesel ve küresel aktörlerin Suriye’ye olan ilgileri artıverdi.

Kazakistan Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in tarihin akışını etkileyen arabuluculuk girişimleriyle, Türkiye-Moskova ilişkilerinin normalleşme sürecine girmesi, Türkiye’ye Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı operasyonlarını yapma imkanı sağlamıştı. Türk askerinin destanlar yazdığı Fırat Kalkanı operasyonu sonrasında Astana’da, muhaliflerle birlikte masaya otururken, Zeytin Dalı operasyonu sonrasında da, ABD ile Münbiç konusunda, Washington mutabakatını imzaladı. 

ASTANA MUTABAKATINA SADIK KALARAK..

Rusya’nın, Türkiye’nin yeni stratejik müttefiki olmasına uzanan süreçte, Rusya Avrupa’nın doğalgaz tedarikçisi konumunu korurken, Türkiye Avrupa’nın enerji terminali konumuna geliyordu. 

Türkiye-Rusya ilişkilerinin geleceğini Rusya Devlet Başkanı Putin’in Cumhurbaşkanı Erdoğan’a gönderdiği yeni yıl mesajından okuyabiliriz: “Moskova ve Ankara’nın ortak çabalarıyla, Suriye’de terörizmle mücadeleye ve ülkedeki siyasi sürece karalı bir katkı sağlanıyor. Türkiye ve Rusya’nın Avrasya’nın güvenliğini birlikte güçlendirmeye devam edeceklerine eminim.”

Putin’in dileklerine elbette katılıyoruz, ama devletlerarası ilişkilerde çıkarlar ön planda olduğu için, Astana mutabakatına sadık kalarak çok dikkatli adımlar atmak durumundayız.

GELİŞMELERİ KÜRESEL ÇAPTAKİ BAĞLANTILARIYLA DEĞERLENDİRMEK..

Bu nedenle gelişmeleri küresel çapta izlemekte yarar var. 2019’daki olası gelişmeleri görebilmek için de, Trump’ın kararına karşı çıkanların ve istifa edenlerin bundan sonra atacakları adımları izlemek gerekir. ABD eski Savunma Bakanı J. Mattis’in Pentagon şahinleriyle birlikte 21 Avrupa ülkesini kapsayan yapacağı konferans turunda vereceği mesajlar ABD-AB ilişkilerinin yönünü belirleyecektir. Mattis’in konuşmalarında, Avrupa Ordusu’nu kurmakta ısrar eden Rothschild Ailesi’ne, politikacılara ve bu orduya dolaylı yoldan destek verebilecek ülkelere de göndermeler olacaktır. Mattis’in Avrupa turu, ABD’nin Ortadoğu’da başlatacağı büyük bir operasyonun habercisi olarak değerlendirilmelidir. 

Öyle anlaşılıyor ki, dünya barışını da etkileyebilecek bu büyük operasyon, uzun süredir ekonomik yaptırımlar uygulanan İran’dan başlayacaktır. İran’a karşı başlatılacak bir operasyon, kaçınılmaz olarak, Astana süreci ortakları olan Türkiye ile Rusya’yı da etkileyecektir. Pentagon şahinleri, Avrupa Ordusu’na olduğu gibi, Astana ortaklığına da sıcak bakmıyorlar, dinamitlemek için fırsat kolluyorlar. İran’ın Suriye’de elde ettiği kazanımlarla oluşturduğu Irak sınırından Lübnan’a uzanan Şii Kuşağı’nı İsrail için olduğu kadar Sünni Arap ülkeleri için de bir tehdit oluşturduğunu savunan ABD, bir mezhep savaşını başlatmanın yollarını arıyor. Arap Birliği Ordusu’nu da, bu tehdidi öne sürerek kurdurdu. 

BOP HENÜZ TAMAMLANMADI

Kapsama alanı giderek genişleyen Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) hayata geçirilmesinden kaygı duyan Pentagon şahinleri, Trump’ın “Suriye’den çekiliyoruz” kararına tepki olarak istifa etmişlerdi. Fakat, istifalar sonrasında yaşanan gelişmeler, haklı olarak, “Bu bir algı operasyonu mu?” sorgulamasına neden oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz” söyleminden ilham alan Başkan Trump’ın, sürpriz bir şekilde, Irak’taki Ayn-el Esed üssünü ziyaret ederek askerlerin yeni yıllarını kutlaması, Suiye’deki askerlerini Irak sınırına yakın bölgeye yığması hiç de hayra yorulacak bir gelişme değildir. 

ABD, 1.Körfez Savaşı’ında daldığı ve Cehennem’e çevirdiği Ortadoğu’ya coğrafyasında BOP’u hayata geçirmeyi hedefliyordu. Bunun için de bölgedeki 22 ülkenin sınırlarını değiştirirken, dört parçalı bir Kürt devleti kurmayı hedefliyordu. Bunu, Kürtleri çok sevdiği, hakların savunduğu niçin değil, İsrail’in güvenliğini sağlamak, İsrail’i Ortadoğu’nun enerji terminali yapmak için istiyordu. 

ABD’nin İsrail için en büyük tehdit saydığı ülke İran’dı. İsrail de İran’ı kedisi açısından en büyük tehdit olarak görüyordu. İran’ın, daha çok, Suriye’nin güney bölgelerinde nüfuz alanları var. ABD, öncelikle, İran’ı İsrail açısından bir tehdit olmaktan çıkarmak istiyor. Çünkü, İsrail’in bu bölgede, sonsuza kadar bir devlet olarak yaşatılması arzulanıyor. 

ABD silahlı kuvvetlerini Medeniyetler Çatışması tezi çerçevesinde Ortadoğu’ya yönlendiren Amerikalı ideologların temel stratejileri İslam’ı İslam’la yok etmekti. “Ilımlı İslam” bu amaçla gündeme getirildi. Şimdi, “Medeniyetler Çatışması”nı mezhepler çatışması şeklinde hayata geçirerek bütün İslam Alemi’ni kaosa sürüklenmek isteniyor. 

İran yalnızca Suriye’deki varlığından dolayı değil, Yemen’de, Şii Husilere verdiği destek nedeniyle de ABD’nin hedefindedir. Yemen, Suudi Arabistan rezervleri kadar el değmemiş petrol rezervlerine sahiptir. Bu nedenle Yemen, ABD’nin Suudi Arabistan’a verdiği silahlarla harabeye dönüştürülmüştür. Onbinlerce masum insan, topraklarının altındaki serveti yağmalayabilmek için katledilmiştir. Suriye sorunu, İran üzerinden, Kızıldeniz’le, Aden Körfezi’yle, Körfez ülkeleriyle ilişkili bir sorundur. 

İran, Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) batı karakoludur. Yeni İpek Yolu’nun Ortadoğu coğrafyasına açılan kapısıdır. 

İran Çin’in en önemli enerji tedarikçisidir. 

Bütün bu nedenlerle, Müslüman olan Araplarla Arap olmayan Müslümanları, yani Şiilerle Sünnileri uzun soluklu bir mezhep savaşına sürüklemek için koşullar oluşturuyorlar. Bu çatışmanın, İran’dan ve Sünni Araplardan beklentileri olan ülkeleri de çatışmanın içine çekme olasılığı çok fazla olduğundan, bir küresel çatışmanın fitilini ateşleme potansiyeli oldukça yüksektir. Bu çatışma ateşli silahlarla olmasa dahi, yeni nesil silahlarla devam edecektir. 

PENTAGON ŞAHİNLERİ, BOP VE YENİ İPEK YOLU

Pentagon şahinleri BOP’u, daha doğrusu kapsama alanı giderek genişleyen Genişletilmiş Büyük Ortadoğu Projesi’ni hayata geçirmeye çalışırken, Çin de, ABD’nin korkulu rüyası haline gelen kıtaları ve okyanusları birbirine bağlayacak olan Bir Yol, Bir Kuşak yani Yeni İpek Yolu’nu hayata geçirme telaşında. 

Çin’in Yeni İpek Yolu tamamlandığında bundan yalnızca ABD ekonomisi değil, bütün ülkelerin ekonomileri etkilenecektir. Yeni İpek Yolu güzergahında verdiği kredilerle ülkeleri borç batağına sürükleyen Çin, Afrika’nın pekçok bölgesinde ABD ile egemenlik çatışması yaşamaktadır. Fransa’nın Afrika’daki kaynaklarına ABD’den önce Çin’in el koyabileceği konuşuluyor. 

2019’u, The Economist’i kapkara kapağı ile karşılayan bir dünyaya mutlu yıllar diliyoruz. Yeni yılın okuyucularımıza, arzuladıklarını getirmesini diliyoruz.