Yerel seçimlerin ve cumhurbaşkanlığı seçiminin yapılacağı önümüzdeki yıl, bu iki özelliğiyle başlı başına sır dolu bir zaman dilimi hüviyetine bürünmüşken, 17 Aralık depremiyle her şey derinden sarsıldı ve yer değiştirdi.
Dünyada Türkiye kadar gündemi çabuk değişen ve bir güne o kadar çok olay sığdırabilen bir başka ülke herhalde yoktur. Derler ki, Avrupalılar üç sene beş sene sonra tatillerini nerede geçireceklerini şimdiden bilirler. Türkiye’de biz bırakın gelecek yılı, gelecek ayı, gelecek haftayı, gelecek günü yani yarını bile planlayamıyoruz.
Sabah çıktığımız saatten akşam eve dönünceye kadar neler olacağını kestirmenin bile güç olduğu bir ülkede geleceğe yönelik planlar yapmanın, bu planları uygulamanın mümkün olmadığını söylemeye gerek yok. Sanki hiç bilmediğimiz bir yolda iki metre önümüzü bile zor gösteren bir sis bulutu içindeyiz. Ne zaman bir viraja gireriz, ne zaman bir yokuşa sararız, ya da ne zaman inişe geçeriz belli değil.
İşte o yüzden bizde gelecek yıllar için plan-proje üretmek yerine sadece yılın falına bakmak âdet olmuş. Bilmiyorum onların kehanetleri ne kadar tutuyor ama, bir şey daha var ki, bizim insanımız her şeyi unuttuğu için, falda söylenenlerin çıkıp çıkmadığını da kontrol eden yok tabii ki. O yüzden at atabildiğin kadar… Ya tutarsa… İçlerinden bir tanesi denk gelse. Yeter.
Oysa medeniyetin ön saflarında yerini almış ileri ülkeler, her adımı düşünerek atıyorlar, her olasılığı değerlendirerek karar veriyorlar, yanılma halinde devreye girecek B, C hatta D planları hazır. Bu yüzden de mutlaka başarıya ulaşıyorlar.
Gezi olayları sırasında, tam 10 yıldır yerinde sayan dolar, 1,7 liradan 1,9 liraya fırlayınca bizim Merkez Bankası Başkanımız piyasaları soğutmak için bir açıklama yaptı. Yıl sonunda dolar 1.92 filan olur dedi. Aslında yaptığı tahmin doğru çıkar gibiydi ki 17 Aralık bombası patlayıverdi.
Hiç hesapta olmayan siyasi çalkantılar, doları 2.14’e kadar yükseltti.
Demokrasi tarihimizin en uzun soluklu ve istikrarlı hükümetini devam ettiren ve aynı zamanda en uzun süreli başbakan olma rekorunu kıran Recep Tayyip Erdoğan’ın iktidara geldiği gün dolar fiyatı neyse, Gezi olaylarının başlamasından önce de aynıydı. Bir lira yetmiş kuruş.
Genç nesiller için bunun çok doğal olduğunu ve hiçbir anlamı taşımadığını biliyorum. Ama bizim için öyle mi ya? Biz 9 liralık doların, tam 1.700.000 (yazıyla bir milyon yedi yüz bin) liraya kadar çıktığı dönemi yaşamış bir kuşağız. Her sabah dolar fiyatları artar, cebimizdeki para her gün şeker gibi erirdi.
Bu yüzden 10 yıl doların aynı kalması bizim neslin gördüğü en önemli hayret edilecek olaylardan biridir. Fakat bir Gezi dalgasıyla bir “cemaat” dalgası maalesef 6-7 ayda herkesi, tabi özellikle dar gelirlileri % 20 civarında zarara uğrattı.
Şu an kimin eli kimin cebinde belli değil. Bunun belli olduğunu zannedenler hatta iddia edenler olabilir. Ama ben doğrusu bunu söyleyemiyorum. Henüz olaylar yatışmış ve hiçbir şey yerli yerine oturmuş değil. Belki bu yazının yazıldığı günden sizin okuduğunuz günlere kadar bile farklı gelişmeler olacak.
Dedik ya bizim ülkemizde kimse yarının ne olacağını bilemez. Ama attığı her adımı planlı atan, her olasılığı düşünerek, her tedbiri alarak başarısızlığı neredeyse “sıfır”a düşüren “güçler” eğer bu işin arkasındaysa hükümetin buna direnmesi sanıldığı kadar kolay olmayacak. Tek umudumuz her seferinde düştüğümüz bu tongadan dolayı, karşımızdakilerin planlarını o kadar dikkatli yapmamış olmaları, buna karşılık, bizim insanımızın da bu sefer bu oyunu bozacak bilinci gösterebilmesi…
Bizim en çok kullandığımız söylemlerden biri de “Allah’tan ümit kesilmez” nakaratıdır bilirsiniz. Bugüne kadar bir türlü yapamadığı direnişi Türkiye gösterebilir mi, bu sefer uyanık davranıp vatandaş bu oyunu bozabilir mi, “Allah’ın da yardımıyla” Erdoğan bu düellodan galip çıkabilir mi, hep beraber göreceğiz.
Çok bilinmeyenli ve çok karmaşık bir denklemle giriyoruz yeni yıla… Belki önceki senelerimizi çok arayacağımız bir yıl olacak 2014… Bir kaos ortamında gireceğimiz yeni yılda yerel seçimler, ardından da Cumhurbaşkanlığı seçimi var… Çok sıcak günler yaşayacağımız kesin. Para ve mal kaybına çoktan razıyız da, dileyelim ki can kaybına sebep olacak olaylar çıkmasın.
Bu karamsar yazımı İstanbul Gazeteciler Derneği Başkanı Engin Köklüçınar’ın yeni yıldan beklentileriyle bitirmek istiyorum:
* Çevre ve doğaya saygılı bir yaşam,
* Sevimli ve barışcıl bir iç politika,
* İnançlara ve özel hayata olgunlukla bakan bir anlayış,
* Teknik bölünmelerden ve ‘’öteki’’ ayrımından arındırılmış sağlıklı, sabırlı, hoşgörülü bir toplum,
* Refaha kavuşmuş bir ülke,
* Silahsız ve kavgasız âdil bir dünya…
Bütün bunların yeni yılda gerçekleşmesi dileğiyle, hepinize iyi yıllar…