Dört yıl süren 1.Dünya Savaşı’nın ardından Osmanlı imparatorluğu müttefikleriyle beraber yenilmiş sayıldı. Ardından imzalanan Mondros ateşkes antlaşması ile Anadolu toprakları Fransız, İngiliz, İtalyan ve Yunanlılar’ın işgal bölgelerine ayrıldı. Trablusgarp ve Anafartalar’da askeri dehasını kanıtlayan Mustafa Kemal, ülkenin bu zor gidişini çoktan görmüş ve kurtuluş planlarını yapmaya başlamıştı. Anadolu’ya geçip, halkı örgütlemek için 16 Mayıs’ta İstanbul’dan Bandırma vapuruna binen Mustafa Kemal’in yolculuğunu General Hikmet Gerçekçi şöyle anlatır: “Karargah üstlerinin hemen hepsini deniz tutmuştu. Kimse kamarasından dışarı çıkamıyordu. Samsun’a az bir yolumuz kalmıştı. Herhangi bir terslik çıkmazsa, çok değil, yarın sabah orada olacağımızı ümit ediyorduk. Bu düşünceler içinde güvertede ellerimle küpeşte demirini tuta tuta yürümeye çalışırken O’nun kamarasından çıktığını gördüm. Sert bakışlarıyla ufka bir göz gezdirdikten sonra kaptan köşküne çıktı. Bandırma vapurunda herkesi deniz tutmasına rağmen Mustafa Kemal dipdiriydi ve çok sağlıklıydı. Vapur 19 Mayıs sabahı Samsun limanına vardı. Samsun kıyılarına yaklaştığımızda sahil ana baba gününü aldı. Gemimiz demir atınca, coşkun gösteriler yükseldi. Hemen ardından geminin etrafını kayıklar çevreledi. Halkın bu ateşli gösterilerini görünce boğazıma bir şey tıkandı, gözlerim yaşardı”. 
Samsun’da bir hafta kalan Mustafa Kemal Paşa, 27 Mayıs günü Havza’ya geldi. Çalışmalarına burada devam etti. Mustafa Kemal, Amasya’da yayınladığı genelge ile tüm ulusu, ülkenin bütünlüğünü ve bağımsızlığını kurtarmak için göreve çağırdı. İstanbul hükümeti, Paşa’nın bu girişimlerinden rahatsız olmuş, Mustafa Kemal’i Harbiye Bakanı aracılığıyla tekrar İstanbul’a çağırmıştı. Mustafa Kemal de yanıtını çektiği bir telgraf ile askerlikten istifa ettiğini duyurarak verdi. 4 Eylül’deki Sivas Kongresi’nde “Ya bağımsızlık, ya ölüm!” diyerek yurt, düşmandan kurtarılıncaya kadar savaşmaya ant içildi.   
19 Mayıs 1919, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın miladıdır. Bir milletin uyanış mücadelesine başladığı, tek bir yürek etrafında birleştiği gündür. 19 Mayıs, bir başlangıçtır. Ama asla bitmeyen bir yenilenme ve gelişme süreci olmuştur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, 19 Mayıs 1919’da Samsun’dan başlattığı özgürlük hareketi, dalga dalga tüm yurda yayılmış, milletimizin azim ve kararlılığıyla birleşerek, tarihe adını altın harflerle yazdıran büyük bir zaferle sonuçlanmıştır. Bir ulusun yeniden doğuşunun Atamız bu değerli emaneti gençlerimize emanet etmiştir. Doğum günü olarak kabul ettiği bu günü de bu vatanın aydınlık, genç kuşaklarına hediye etmiştir.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız, 1981 yılından başlayarak “Atatürk’ü anma  günü” olarak ta kutlanmaya başlamıştır. 19 Mayıs, hem Ulusal Kurtuluş Mücadelemizin başlangıcı, hem de ülkemizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yıldönümüdür. Bu özel gün vesilesi ile başta Mustafa Kemal ve silah arkadaşları olmak üzere, vatanın kurtuluşu yolunda hiç düşünmeden canlarını ortaya koyan şehit ve gazilerimizi şükranla anıyoruz. 
Bu günümüze baktığımız zaman iktidar partisinin ülkemizdeki tutumu ve yanlış politikaları Atamızı ve Cumhuriyetimizi adeta yok saymaya çalışması anlaşılır gibi değildir. Ülkemizde gelinen bu siyasi çöküş yüzünden Atatürk ve devrimleri büyük zarar görmektedir. Umarız bu iktidar gibi belki ileride gelebilecek diğer iktidarların da bir sonu olmalı ve bunlara geçit verilmemeli Atatürkçü ve cumhuriyetçilerin şimdi daha da çok kenetlenerek ülkemizin aydınlık geleceğini ve Atatürk devrimlerini korumalıdır. Ülkemizin aydınlık geleceği için şimdi ülkemizde birlik zamanıdır. “Ne Mutlu Türküm Diyene” sözü özde olmalı ve sözde kalmamalıdır. “19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı” tüm Atatürkçü gençliğe kutlu olsun. 
SOMA da hayatını kaybeden 301 madenciye Allahtan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Allah ülkemize bir daha böylesine acı yaşatmasın.