17 ŞUBAT 1923 MİSAK-I İKTİSADİ; MİSAK-I MİLLET’İN MÜHRÜDÜR

Abone Ol
Ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül “Ekonomik olarak güçlenmeyen milletler tarih sahnesinden silinir. Kurtuluş Savaşı’na girmiş bir devlet, daha barış anlaşması imzalanmadan, iktisat kongresi düzenlemiştir. Bu da bu devletin temellerinin ne kadar sağlam atıldığının bir göstergesidir. Milli birlik ekonomik birlik üzerine oluşur.”…. 1923’te 12 milyon nüfusu olan ülkemiz, ekonomik geleceğini planlamak için önemli bir adım atmıştır. 90 yılda ülkemiz bu hedeflerine ulaşma noktasında büyük başarılar elde etti. ( Gazeteler 30.10.2013)
Ben bu yazıyı 5. İzmir İktisat Kongresi’nin son gününde hazırladım. Evet, başbakan ve Cumhurbaşkanına katılıyorum. 17 Şubat 1923 günü İzmir’de 1135 delege ile toplanan “İzmir İktisat” kongresine lise öğrencisinden işçisine ve cumhurbaşkanına kadar her meslekten delege katılmıştır. Yani Türk Milleti’ne saldıran ve işgal eden devletlerle bir barış süreci başlatmıştı. Savaş halka huzur ve refah getirmez ilkesi gereğinizce bir kalkınma hamlesi başlatmıştı. Bu kongredeki amaç silahla kazanılmış zaferi,” ekonomik zaferle taçlandırmaktı.” Bu kongreye davet edilen delegelerin, Türkiye’nin kalkınması için fikirlerini beyan etmesidir. Böylece yeni Türkiye’nin ekonomik sorunları, henüz savaştan çıkan Türk yurdu için başlıca konu oluyordu. Lozan görüşmeleri sırasında devamı istenen kapitülasyonlar ve diğer “ayrıcalıkların” kabul edilmeyeceği ilan ediliyordu. Birçoğumuza “İzmir İktisat” kongresi sorulduğunda yarım yamalak bir şeyler söyleriz. Hatta herkes bu kongrede yalnız ekonominin konuşulup karara bağlandığı söyler, o da doğrudur. Ama “Misak-ı İktisadi” kararlarının ne olduğunu bir türlü bilemezler. 
Oysa Misak-ı İktisadi maddelerine baktığımızda; her türlü bağımsızlığın vazgeçilmezliği, milli egemenliğine düşkünlüğünü, “Türk Milleti’nin”, çalışkanlığını, yerli malının kullanılmasına teşvik edildiğini”, israftan kaçılması gerektiğini, çevreye sahip çıkması gerektiğini, Türk Milleti’nin inançlı olduğu, yanlış propagandalara inanmayacağını, kutsal değerlerine sahip çıktığını ve dini günlerde bunu yaşattığını, vücut temizliğine önem verdiğini, hayvan sevgisinden geri durmadığını, kendi milletine saygı gösterenlere dost olduğunu, Türk Milleti’ne kötü gözle bakanlara asla taviz vermeyeceğini, halkın sanata düşkün olduğunu, esnafın dayanışma içinde olduğunu ve de “Türk Kadını’nın” iktisadı sistemine sahip çıkarak iyi evlatlar yetiştireceğini, tüm dünyaya ilan etmiştir.  Eğer o gün ilan edilen karar maddelerini dikkatle okursanız; bunun öneminin bu gün bile ne kadar önemli ve geçerli olduğunu kabul etmek zor olmaz sanırım;   
Madde-1: Türkiye, milli hudutları dâhilinde, lekesiz bir istiklal ile dünyanın sulh ve terakki unsurlarından biridir.
Madde-2: Türkiye halkı hâkimiyetine, kanı ve canı pahasına elde ettiğinden, hiçbir şeye feda etmez ve milli hâkimiyete müstenit olan meclis ve hükümetine daima zahirdir.
Madde-3: Türkiye halkı, tahribat yapmaz; imar eder. Bütün mesai iktisaden memleketi yükseltmek gayesine matuftur.
Madde-4: Türkiye halkı, sarf ettiği eşyayı mümkün mertebe kendi yetiştirir. Çok çalışır, vakitte, servette ve ithalatta israftan kaçar. Milli istihsali temin için icabında geceli gündüzlü çalışmak şiardır.
Madde-5: Türkiye halkı, servet itibari ile bir altın hazinesi üzerinde oturduğuna vakıftır. Ormanlarını evladı gibi sever, bunun için ağaç bayramları yapar; yeniden orman yetiştirir. Madenleri kendi milli, istihsali için işletir ve servetlerini herkesten fazla tanımaya çalışır.
Madde-6: Hırsızlık, yalancılık, riya ve tembellik en büyük düşmanımız; taasubdan uzak dindarene bir salâbet(inanç-sağlamlık) her şeyde esasımızdır. Her zaman faideli yenilikleri severek alırız. Türkiye halkı mukaddesatına, topraklarına, şahıslarına ve mallarına karşı yapılan düşman fesat propagandalarından nefret eder ve daima bunlarla mücadeleyi bir vazife bilir.
Madde-7: Türkler, irfan ve marifet aşığıdır. Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir; fakat her şeyden evvel memleketinin malıdır. Maarife verdiği kutsiyet dolayısıyla ( Mevlûdu şerif) Kandil günü, aynı zamanda bir kitap bayramı olarak kabul eder.
Madde-8: Birçok harpler ve zaruretten dolayı eksilen nüfusumuzun fazlalaşması ile beraber sıhhatlerimizin, hayatlarımızın korunması en birinci emelimizdir. Türk mikroptan, pis havadan, salgından ve pislikten çekinir, bol ve saf hava, bol güneş ve temizliği sever. Ecdat mirası olan binicilik, nişancılık, avcılık, denizcilik gibi bedeni terbiyenin yayılmasına çalışır. Hayvanlarına da aynı dikkat ve himmeti göstermekle beraber cinslerini düzeltir ve miktarlarını çoğaltır.
Madde-9: Türk, dinine, milliyetine, toprağına, hayatına ve müessesatına(devletine) düşman olamayan milletlere daima dosttur; ecnebi sermayesine aleyhtar değildir. Ancak kendi yurduna kendi lisanına ve kanununa uymayan müesseselerle münasebette bulunmaz. Türk, ilim ve sanat yeniliklerini nerede olursa olsun doğrudan doğruya alır ve her türlü münasebette fazla mutavassıt istemez.
Madde-10: Türk, açık alın ile serbestçe çalışmayı sever; işlerde inhisar istemez.
Madde-11: Türkler, hangi sınıf ve meslekte olurlarsa olsunlar, candan sevişirler. Meslek, zümre itibarıyla el ele vererek birlikler, memleketini ve birbirlerini tanımak, anlaşmak için seyahatler ve birleşmeler yaparlar.
Madde-12: Türk kadını ve kocası, çocuklarını iktisadi misaka göre yetiştirir.Kısacası “İzmir İktisat” kongresi kararları; Osmanlı Meclis-i Mebusanı tarafından kabul edilen “Misak-ı Milli” kararlarının TBMM tarafından uygulamaya konularak “İstiklal Savaşı” zaferini getirdiğinin ispatı olmuştur Yani “Misak-ı Milli” ve “Misak-ı İktisadi” Osmanlı Devleti’nin intikamının Avrupa Devletleri’nden alacağı yeminin yerine getirilmesi olmuştur. Ben bu “And’a –Yemin’e”- “Misak-ı Millet” demek istiyorum bu söylem daha doğru olur, kanaatindeyim.