Milli Eğitim Bakanlığınca düzenlenen 17. Milli Eğitim Şurası 13-17 Kasım 2007 tarihleri arasında Ankara'da gerçekleştirildi. Bendenizde şura üyesi sıfatıyla katıldım. Şura üyeleri olarak 5 gün boyunca yoğun çalıştık. Şura MEB'in en yüksek danışma ve karar organı olan milli eğitim şurasına yaklaşık 800 kişi katıldı. Bu haliyle şura Türkiye'nin en geniş katılımlı büyük bir platformdu. Şuranın gündeminde iki madde enine boyuna tartışıldı: Bir:Türk Millî Eğitim Sisteminde Kademeler Arasında Geçişler, Yönlendirme ve Sınav Sistemi. İki: Küreselleşme ve AB Sürecinde Türk Millî Eğitim Sistemi. Şura öncesinde geniş bir çalışma yapılmış. Türkiye'nin her vilayeti eğitimle ilgili sorunları ve çözüm önerilerini rapor halinde şura üyelerine önceden gönderildi. Yani üyeler bilgilenerek nelerin konuşulup, gündeme geleceği ve kararlaştıracakları üzerine bilgi sahibi olarak, bu çerçevede görüşmeler yapıldı. Şuranın şansızlığı ilk gündem itibaren imam-hatip okulları ve buna bağlı olarak meslek okullarına verilecek katsayı meselesine kilitlenmiş olmasıydı. 7 yıl aradan sonra toplanan şurada herkes uyudu yönünde haberlerin çıkması da bir başka talihsizlikti. Şurada her üye özgürce fikirlerini beyan ettiler. Zaman zaman ateşli tartışmalar oldu. Eğitim-sen Genel Başkanı Aleattin Dinçer'in şurası salonundan tatsız bir şekilde ayrılması, Kamu-Sen genel başkanı Şuayip Özcan'ın konuşmacıya çıkışması, Eğitim-Bir-Sen genel başkanı Ahmet Gündoğdu'nun işene yaradı. Gündoğdu şura boyunca konuşma ve önerileriyle gündemde kalmayı başardı. Şuranın bir başka başarılı ismi de CHP milletvekili Mustafa Gazalcı'ydı. Ak Parti milletvekilleri şuraya yeterince ilgi göstermezken, sayın Gazalcı 5 günlük şura boyunca aktif rol aldı ve önemli katılarda bulundu. Bana göre şuranın en başarılı ismi Atatürk Anadolu lisesi öğrencisi Bikem İnce idi. Şura'nın "Küreselleşme ve AB Sürecinde Türk Eğitim Sistemi" ana başlıklı komisyona bağlı olarak kurulan "Eğitimde Nitelik" alt komisyonunda söz hakkı alan Atatürk Anadolu lisesi öğrencisi Bikem İnce, öğretmenlerin yetersizliğinin psikolojik açıdan kopukluğa neden olduğunu savundu. İdarecilerin 3 yılda bir, öğretmenlerin ise her yılın sonunda yeterlilik sınavına alınmasını isteyen Bikem İnce, idarecilerin pedagojik olarak da gözden geçirilmesi gerekliliğini vurguladı. Lise öğrencisi İnce'nin önerileri komisyon tutanağına şöyle yansıdı:"-Öğretmenlerin bilgi yetersizliği, -Öğretmenlerin yeteri kadar rehberlik yapamadığı, bu konularda özel eğitim alınması, -Yönetici öğretmenlerin belirlenmesinin gerekliliği." 17. Milli Eğitim Şurası'nda, öğrenciler öğretmenlerin yetersizlikleri konusunda ciddi yakınmalarda bulunarak, öğretmenlerin de sınava alınması önerisinde bulundu.Üniversiteye giriş sınavındaki farklı katsayı uygulamasının da eleştirildiği komisyonlarda, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Genel Kurul Üyesi Halis Ayhan, liselere olgunluk sınavının konulabileceğini, YÖK'ün de bu sınavın ardından ikinci bir sınav yapabileceğini kaydetti. Aynı komisyonun üyelerinden Prof.Dr. Feyzi Uluğ ise eğitim yöneticiliğinde profesyonelleşmenin sağlanması gerektiğini belirtirken, yönetici kademelerine göre iş analizine dayalı yönetici yeterliliklerinin saptanmasını istedi. Uluğ, öğretmenlerin yarı resmi nitelik taşıyan odalar ve birlikler çatası altında bir araya gelmesi gerekliliğini de ifade etti. Öğretim üyesi Prof.Dr. Gönül Akçamete ise eğitim fakültelerinin öğrenci kontenjanının azaltılmasını istedi. Türk Telekom Anadolu Teknik Lisesi 10. sınıf öğrencisi Sinem Akyön ise üniversiteye geçişte çok fazla sorunlar yaşadıklarını anlattı. Akyön, 'Ben şu anda okulumun birincisiyim. Ama bana iletişim fakültesine gittiğimde verilen ortaöğretim başarı puanı sadece 30. Diğer liselerin birincilerine ise 80 puan veriliyor" dedi. Meslek lisesi öğrencilerine 'yüksekokula gidin' dendiğini hatırlatan Akyön, "Ama her bölgedeki yüksekokulların eğitimi aynı değil. Biz bir çok yüksekokuldaki eğitimden daha fazla bilgiyi lisede alıyoruz. Hatta yüksekokulda bize 'sizin zaten çok iyi bir eğitiminiz var, siz anlatın bu konuyu' deniyor. Biz yüksekokul değil üniversite okumak istiyoruz" diye konuştu. Üniversitelerde biriken yardımcı doçentlerin yığıldığını belirten İTÜ'den Yrd.Doç.Dr.Göktan Ay, MEB ile YÖK'ün bu konuda mutabakata vararak çözüm getirilmesini istedi. Ay, yrd.doç. yığılmasının kaliteyi azatlığını vurguladı. "Okul öncesi eğitimin 60-72 aylık çocukları kapsayan bölümü zorunla hale getirilmelidir." şura kararı son derece önemli bir karardır. Bir başka önemli karar ise "Yabancı dilde eğite son verilsin." Nihai şura kararı güzel Türkçe'mizin önemine vurgu yapılıyor ve öğrencilere okuma sevgisi aşılanması isteniyor. 12 yıllık zorunlu eğitime gecilmesi şurada oy çokluğuyla benimsendi. Şuranın teknik ve organizede bir takım eksik ve aksayan yönleri olmadı değil. Bir kere bakanlığın hızlı bilgisayarı kullanan bir sekreterini bulmakta komisyon çalışmalarında zorluk çektik. Bu şuranın bir başka önemli kazanımda özellikle bir akademisyenler olarak eğitimle ilgili her kesimden insanla yakından tanışma imkanı bulduk. Kitaplarda tanıdığım eğitimci insanları bizzat konuşarak, görüşerek tanıma fırsatım oldu. Bu benim ve diğer arkadaşlarım içinde bulunmak bir nimetti. Böylesine geniş katılımla bir şurası gerçekleştirdikleri için başta Milli Eğitim Bakanı Sayın Doç.Dr.Hüseyin Çelik'e, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı Sayın Prof.Dr.İrfan Erdoğan ve tüm emeği geçenleri kutluyor, hayati kararların alındığı şuranın geleceğimizi aydınlatacak olan nesillerimiz için hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.