Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD)’nin bu nedenle yayımladığı görüş ve değerlendirmelerinin bir bölümünü geçen hafta takdim etmiştim. Bu defa da okullarla ilgili bölümü özetleyerek sunuyorum. 

Askeri Liselere giriş sınav sorularının çalınması ile FETÖ’nün özel yetiştirdiği öğrencilerin bu okullara yerleştirildiği ortaya çıkınca, okullar kapatılarak öğrenciler toptan cezalandırıldığından FETÖ ile ilgisi olmayanlara büyük haksızlık yapıldığı apaçık ortadadır. Doğru olanın, suç işleyenleri sistem dışına çıkarmak, ara sınıflara öğrenci alınarak eğitim ve öğretimi devam ettirmek olduğu değerlendirilmektedir. 

TESUD Genel Başkanlığı Harp Okulları, GATA Tıp Fakültesi ile Meslek Yüksek Okullarının kapatılmasının; yeni askeri darbeleri önlemek maksadını çok aştığı ve TSK’ne büyük ve kalıcı zarar verecek hale geldiğine işaret etmektedir. Ve TSK’nin profesyonel kadroları için gerekli eğitim ve motivasyonun hiçbir okulda verilemeyeceği belirtilmektedir. Ayrıca yine bu okul öğrencileri arasında da suçsuz olanların kendi okullarında eğitim öğretime devam etmelerinin teminin hak ve hukukun gereği olduğu vurgulanmaktadır. Bunlara ilaveten bu okul öğrencilerinin tamamının TSK’den ilişiğinin kesilmesinin, ileri de kıtalarda telafisi mümkün olmayan sorunların ortaya çıkacağı ve bu boşluğun da sivil kaynaklarla doldurulamayacağı ifade edilmektedir. 

Yine TESUD Genel Başkanlığı As. Sağlık Sistemi konusunda da alınan kararın TSK’nin muharebe gücüne menfi etki yapacağını belirterek savaşta cepheden geriye doğru hasta ve yaralı askerlerin tahliye ve tedavilerinin Sağlık Bakanlığı personeli ile beklenen ölçüde yapılamayacağına da işaret etmektedir. 

Yine TESUD Genel Başkanlığınca, Askeri Fabrikaların Milli Savunma Bakanlığı’na bağlanması ile özellikle bakım-onarım ve lojistik destek açısından TSK’nin harekât ihtiyacının sivil firma ve sivil personelle karşılanmasının mümkün olamayacağı değerlendirilmektedir. Askeri fabrikaların özelleştirilerek kaynak yaratılma düşüncesine de, TSK envanterindeki hafif silahlardan, tanklar toplar dahil dünyada halen üreticisi kalmamış malzemelerin üretimine serbest piyasaların itibar etmeyeceği vurgulanmaktadır. Ve bu konuda Pakistan’ın 4000 adet M serisi zırhlı personel taşıyıcı ve tankı işletemediğine işaret edilmektedir. 

Değerli okurlarım, ben de bütün bu değerlendirmelere katılmanın yanında şu hususları da ayrıca ilave etmek istiyorum. 

15 Temmuz’u değerlendiren bazı yetkililer, hain darbenin önlenmesinde, darbeye büyük kesimi ile karşı duran TSK’nin çok önemli katkılarını göz ardı etmiş ve TSK için düşündüklerine zemin hazırlamışlardır. 

Alınacak önlemlerin ilklerinden biri, darbede öğrencileri piyon olarak kullanan şerefsizler dururken, askeri okulların kapatılması mı olmalıydı? 

Tatilde evlerinde darbe ile ve FETÖ çetesi ile hiç ilgisi olmayan öğrencilerin vicdanları sızlatan durumu hakla hukukla izah edilebilir mi? 

Askeri okulların eğitim öğretim plan ve programlarında darbenin de yer aldığını düşünmek nasıl savunulabilir? 

Bilim ve teknolojinin alabildiğine kullanıldığı askerlik mesleği aslında yüksek bir sanat dalıdır. Tarih bu gerçeğin binlerce örneği ile doludur. Zaman-mekan-imkan ilişkilerinin başarı ile kullanılmasının anahtarı veya denklemi yoktur. Yetenekli komutanlar başarılı sanatkarlardır. Sanatkarlar için sürekli bir eğitimle usta-çırak ilişkisinin önemi malumlarıdır. Zaten askerlerin eğitim-öğretimi sadece okullarla sınırlı değildir. En önemli okul, kıtalardır ve eğitim-öğretim süreklidir. Bir okul olan kıtaları da mı sivilleştirelim? 

Ayrıca GATA Tıp Fakültesi ile diğer Meslek Yüksek Okullarının darbe ile ilişkisi de izaha muhtaç değil mi? 

Yine 15 Temmuz’da binlerce hakim, öğretmen, din adamı ve diğer meslek mensuplarından pek çoğunun hain darbede görev aldıkları malumlarıdır. Bu şerefsizlerin öğrenim gördükleri Hukuk Fakülteleri, Öğretmen Okulları, İlahiyat Fakülteleri ve diğer okullar suçlu değilse, Askeri Okulların da suçu olmadığı aşikardır. 

Bütün bunlardan başka 1974 Kıbrıs Barış Harekatında kazanılan büyük zaferin ardından, TSK’nin eğitim-öğretimi bütün dünyanın dikkatini çekmiş ve hayranlığına neden olmuştur. O günlerden sonra içlerinde ABD dahil pek çok Avrupa, Asya ve Afrika ülkesi TSK’den eğitim-öğretim satın almaktadır. Nitekim Harp Okulları ve Harp Akademileri halen yüzlerce yabancı öğrenciyi eğitmeye devam etmektedir. Bu açıdan da, acaba biz kendi bindiğimiz dalı kesmiyor muyuz? 

Harp Okullarının dekanları ve enstitü müdürlerinin asker olma şartı da kaldırıldı. İlahiyat Fakültelerince nasıl bir fizik veya kimya alanından yönetici veya hoca atanmıyorsa, Harp Okulları ile ilgili bu kararın da gözden geçirilip düzeltilmesi gerekmiyor mu? 

Ta Osmanlı’dan beri savaş alanlarına damgasını vuran komutanları yetiştiren Harp Okulları ve Akademileri ile Askeri Tıbbiye; batıya açılmanın öncüleridirler ve bu okullar tarihimizin şanlı zaferlerinin ve de kültürümüzün adeta temel taşı niteliğindedirler. Geliştirilerek yaşatılmaları daha uygun olmaz mı? 

Kasım ayının ortasından beri Emekli Subay ve Astsubaylar, Gaziler, Cumhuriyet Kadınları, Atatürkçü Düşünce Derneği, Vatan Partisi ile okullarından atılan eski askeri öğrenciler, kapatılan okulların açılması için Cumartesi günleri öğleden sonra Beşiktaş Meydanı’nda toplanıyor ve alınan kararların düzeltilmesini talep ediyoruz. 

Tarihimizde önemli yerleri olan bu okullar suçsuzdur. Asıl suçlular; o okulları kendi hain emelleri için kullanan asker elbisesi giymiş şerefsizlerle bu okullarda çalınan sorulara, kurulan kumpaslara bigane kalan basiretsiz yöneticiler ve komutanlardır. 

Suçsuz olanlar nasıl suçlular arasından alınıp itibarları iade ediliyorsa, bu okullarla suçu olmayan öğrencilerin de haklarının ve itibarlarının iadesinin, Cumhuriyet Hükümetinin gündemine alınacağını ve sonuçlandırılacağını iştiyakla beklemekteyiz. a