Sevdiğim bir arkadaşımın sözünde ki söyleminde ki serzenişi böyle idi. 2016 Yılı kurban bayramı birinci günü 12 Eylül, çoğumuzun bildiği ağır bedelleri olan darbenin sene-i devriyesi. Düşündüm, var mıdır bu serzenişin haklılığı, hayır dedim bilimsel ve bilinç seviyemle. Kutsal bayramlarımızın on günlük döngüsü var, diğer taraftan da 12 Eylül acısıyla yaşayıp gerilerde bıraktığımız bir hadise. Aynı ay, aynı gün, aynı saatte dahi farklı boyutta anmalar, acı ve tatlı döngüler olabilir, olmalı. Farklı boyutta görmek gerek zaman denen kavramı ve için de var olan tüm boyutları alarak, algılayarak.
12 Eylül Türk toplumu için bir travmadır, içimizde hiç kimse yoktur ki etkilenmemiş olsun. Kendisi yaşamamış olsa da bir yakınının acı, öfke, gergin hallerine şahit olarak büyümüştür. Özgüvenini yitirmiş, kendini ifade etme yeterliliği zayıflamış bir topluma müdahildir de farkına varmamıştır. Kafeste büyüyen bir kuş uçmayı hastalık sanırmış, bu tanım çok da uyumlu hani. 12 Eylülle ilgili tüm anlatım, kitap, sinema filmleri, dizi filmler ya da diğer sanatsal çıktılar inanıyorum ki yaşananların binde birlik kısmını aktarabilmişse başarıdır.
12 Eylül bilançosunun en kaba, en sıradan sonuçları ;
1.683.000 kişi fişlendi
650.000 kişi göz altına alındı
210.000 davada 230.000 kişi yargılandı
7.000 kişi idam cezası ile yargılandı, 517 kişi idam cezası aldı.
50 kişi idam dildi. 
171 kişi işkence ile öldürüldü
299 kişi cezaevlerinde öldürüldü
144 kişi faile meçhule gitti
23.677 dernek kapatıldı
Yaşadık ve geçti, geriler de kaldı demek mutlu olmamıza yetiyor mu? İyi dersler çıkarabildik mi? Tekrarını yaşamamak için önlemler alıp tedbirleri hayatımıza kattık mı? Tarihlerinde büyük vahşet ve acıma hissinin tamamıyla yok olduğu şiddet, soykırım, kölelik içeriğinde yılları olan ülkeler, milletler devamın da ne yaptılar? Ne haldeler? Kendi kötü örneklerimize daha kötü örnekler gösterip mutlu olma şansımız yoktur. İyi örnekleri uygulamalarımız da göremesek de mücadele için de ve gayret gösterir hallerimizdir bizleri, halkı mutlu edecek. Kadınlarımızın seçme seçilme haklarında ki ilklerden oluşumuz nasıl bir kıstas ise, özgürlük ve hayata geçiriş hakları, kuralları da dünya toplumların da ortak kabul görmüş bir kıstas olmalı.
Kurban Bayramının takvimsel çatışmasını sadece tesadüf der geçerim. Enerji tüketmeye, efor sarfetmeye değecek bir konu değil. İş ve işçi çalışma şartlarını, iş hastalıklarını büyük kayıplardan sonra hatırlıyor isek, hastalık ve salgın hallerini üst üste toplayıp vehameti göremiyorsak, hem 12 Eylül sene-i devriyesine lanet okur, hem de kutsal bayramımızı aksatmaksızın coşkuyla kutlarız. Şimdi aklıma geldi bizim ülke olarak sınır ötesi askerlerimiz var, biz savaşta mıyız? değil miyiz? Bu konuyu 12 Eylülle Kutsal bayramımızın iç içe olması hali gibi irdeleyeceğim.