Bugün 10 Kasım;  Büyük Atatürk’ü kaybedişimizden tam 84 yıl geçmiş… Bu anlamlı günde Atatürk hakkında yazı yazmak istemiyorum. Gönlümde sayfalar dolusu yazabilirim ama yazmak içimden gelmiyor.

Neden diye sorarsanız; bütün dünyanın övgü ile sözünü ettiği, ezilen toplumların kurtarıcı olarak bayrak yaptığı, hakkında en çok kitap, makaleler yazılmış olan bu büyük adamı içimizden bazılarını hala anlayamamış olmaları benim içimi acıtıyor.

Biraz tarih bilebilseler; tekkelerdeki hoca efendilerin, hanım analarının cahil beyinlere şırınga ettikleri yalan yanlış ithamlardan bazılarının sıyrılamamış olmaları beni gerçekten üzüyor. 

Avrupa’dan önce kadınlara özgürlük tanıyan, onları yücelten, erkeğin kölesi olmadıkların gösteren Atatürk’ün devrimlerine cehaletlerinden ötürü sırt çeviren, simgesel örtüler içerisindeki kadınları kızları görünce o büyük adam için içim sızlıyor. 

Yazın en sıcak günlerinde örtüler, süpür süpür mantolar içerisine hapsettikleri kadınların önünde yürüyen tiril tiril giysili erkeklerin tavırları, daha doğrusu egoizmi beni üzmek bir yana deli ediyor… 

Orta çağ karanlığı içerisindeki karanlığı görünce İstiklal Savaşı bunlara için mi yapıldı diye düşünüyorum.

Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinden, Bursa Nutkundan habersizlerin o büyük adam hakkında  atıp tutmalarını duydukça kahroluyorum. 

Atatürk olmasaydı bugün ne durumda olacağımızı idrak edemeyenler arasında yaşamak beni gerçekten üzüyor. 

Padişah boyunduruğunda ezilmiş, okuma yazmanın yüzde bir bile olmayan, “Genlerine padişahım çok yaşa”  sözü yerleşmiş,  düşünmeyen insanlar;  çağdaş bir ülke yaratmaya çalışan, kısıtlı imkânlarla yurdu demiryollarına kavuşturan, sanayi tesislerini kuran, tarıma önem veren, kapitülasyonlara son veren Atatürk ‘ün devrimlerini, kemiren, ucundan kenarından ortadan kaldırmaya çalışanları gördükçe ona laik bir yazı yazma isteği içimden gelmiyor.

Televizyon kanallarına çıkarak o büyük adamı tenkit etmeye çalışan, ne yazık ki, bazıları akademisyen ve gazetecileri olan zavallılara gördükçe içim sızlıyor…

O Büyük Adamın ölüm yıldönümünde bunun için yazmak istemiyorum.

Yazmış olsaydım ne diyecektim; Atam bizi affet sana layık olamadık mı demeliydim.

Beni hoş göreceğinizi umarım…