Yeni Türk Dili Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi

Prof. Dr. METİN KARAÖRS ile ERGENEKON’u konuşmaya devam ediyoruz:



Oğuz Çetinoğlu: Nevruz, Türklerin millî bayramıdır. Nevruz  motifi eski Türk metinlerinde de yer alıyor mu

Prof. Dr. Metin Karaörs: Baharın gelmesi, Nevruz, Erkin Kün başlaması, Eski Uygur metinlerinde; Divan-ı Lügati't Türk ve Kutadgu Bilig'de, Ali Şir Nevayi'nin şiirlerinde canlı tabiat tasvirleriyle anlatılmıştır.

Çetinoğlu: Örnekleyebilir misiniz?

Prof. Karaörs: Dîvanü Lügati’t-Türk’de:

Türlüg çeçek yayıldı

Uçmak yeri körüldi

Barçın yadhım berildi.

Tumluğyana belgüsüz 

Baharda türlü çiçekler açıldı, ipek kumaştan döşek serildi, Cennetin yeri görüldü, etraf ısındı, artık soğuk gelmeyecek.’

İfadeleri ile Nevruz anlatılmaktadır, 

Çetinoğlu: Halk kültüründe Nevruz’un yerini nasıl gözlemleyebiliriz?

Prof. Karaörs: Türk dünyasında Nevruz'u karşılamak için çeşitli hazırlıklar yapılır. Etraf Türk renkleriyle süslenir.

Nevruz gününden iki hafta önce büyük bir tabağa yedi çeşit taneli bitki tohumu (Arpa, buğday, susam, darı, nohut, mısır, pirinç.) yedi sıra ile dikilip çimlendirilir. Bunların çimlenme durumuna göre o yılki mahsulün nasıl olacağına dair söylemlerde bulunurlar.

Nevruz sümeleği, Köje yemeği pişirilir. Yedi taneli yiyecekten yapılan yemektir. Bizdeki keşkek. Yalvaç civarında bu yemek ‘keşkek’ adıyla bilinmektedir.

Kabarmış toprağa su dökülerek bir yıl boyunca toprakta su ve nemin yeterli olması istenmiş olunur.

Nevruz renkleri Türk renkleridir:

Sarı, yeşil, kırmızı renkler, Türk milletinin renkleridir. 

Çetinoğlu: Türk milleti renklere farklı anlamlar yüklediği söylenir... 

Prof. Karaörs: Evet! Yeşil, İslamiyet'in, baharın, bereketin bolluğun rengidir. (Yaşıl=Gök rengi). Kırmızı güçlülük, sarı da huzurlu hâkimiyet demektir.

Sarı: Güneşin doğuşu sırasında doğunun rengidir. Kırmızı: güneşin batışının ve Batı Türklüğünün rengidir. Sovyet arkeologu Kelev, 1935 yılında açtığı Göktürk mezarında sarı, yeşil, kırmızı renklerden oluşan üç kat kefen bulmuştur. Selçuklu hakanları Tuğrul Bey'in, Sultan Alp Arslan'ın ve Melikşah'm ordularında, Osmanlıların özel forslarında, Mahmut Şevket Paşa'nm birliklerinde sarı, kırmızı, yeşil bayraklar var. Sultan Reşat'ın Atatürk'e verdiği liyakat madalyasına sarı, yeşil ve kırmızı renkli şeritler bağlıdır. Kırgızların meşhur destanı Manas Destanı'nda Manas'ın bayraklarının rengi sarı, yeşil ve kırmızıdır. Bugün bu renklere sahip çıkan Kürt vatandaşlarımız, kendilerinin Türk asıllı olduklarını kabul ediyorlar demektir.

Gök rengi, dünya Türklüğünün rengidir. Gök Bayrak Doğu Türkistan bayrağının rengidir. 

Güneyin rengi ak'tır. Akdeniz aydınlık denizdir. Atatürk'ün Türk askerine hedef olarak gösterdiği deniz, Akdeniz'in bir bölümü olan Adalar Denizi'dir. Ak Hunlar: Güneydeki Hunlar'dır. Kara, kuzeyin rengidir, Kara Deniz, Karakum. Kara, güçlü, büyük anlamına da sahiptir. Kara Bodun vadır da Ak Bodun deyimi yoktur. Kara Orkun, Kara Osman, Kara Mustafa Paşa, Kara Fazlı güçlü kişilerdir…

Çetinoğlu: Türkler, tarih boyunca farklı renklerde bayrak kullanmışlardır

Prof. Karaörs: Türk devlet ve topluluklarının bayrakları da renk bakımından anlamlıdır: T.C.'nin bayrak rengi olan al-kırmızı renk, Batı Türklüğünün rengidir. Beş köşeli yıldız, beş kıtaya hâkimiyetin sembolüdür.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin bayrağındaki beyaz renk Akdeniz’in rengidir. Üzerinde kırmızı ay-yıldız ve kenarlarındaki kırmızı şeritler Türkiye Cumhuriyeti'nin koruyuculuğunun ve Misak-ı millinin koruyuculuğundaki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti demektir.

Irak Türklerinin bayrağı da Turan mavisi zemin üzerinde beyaz ay yıldız ve iki kenarındaki beyaz sütunlardan meydana gelir. Beyaz şeritler, KKTC bayrağındaki gibi misak-ı millî ve Türkiye'nin koruyuculuğunun simgesi durumundadır.

Azerbaycan Türkleri, Doğu Türklüğünün rengi Turan mavisini, İslâmiyet'in bereketin rengi yeşili ve Batı Türklüğünün rengi kırmızıyı renk olarak seçerken üzerindeki sekiz köşeli yıldız ile Azerbaycan'a yerleşen sekiz Oğuz boyunu simgeleştirmişlerdir.

Doğu Türkistan Bayrağı Gökbayrak, gök kadar engin geniş ülkelerin sahibi olan Türklerin sembolü renkten oluşmuştur. Gök Irmak bir tür yeşil ırmaktır.

Doru, at rengi olarak geçer. Kongur, doru renk demektir. Konur at / Komrot Gagauzların şehridir, Türklük Bilgini Mondoki Kongur isimlerinde bu kelime vardır. Kula at kızıl ile bozun karışımı bir renktir. Yağız-yir toprak rengi demektir. Yağız, yiğit anlamındadır

Çetinoğlu: Nevruz şenliklerinde oynanan oyunlar hakkında neler söylemek istersiniz?

Prof. Karaörs: Nevzuz her yörenin farklı oyunlarıyla zenginleşmiştir: 

Kökpar, (gökbörü oyunu), kız kuvuv, (kızın erkeği kovalaması), böyge, (at yarışları), kılıç sallama, cirit, avdorispak (at üzerinde güreş), çevgan, güreş, yamba kapma, deve oyunu, koskosa (kise) oyunu gibi oyunlar oynanır.

Karakalpak Türklerinde Nevruz üç gün devam eder. Kırımda Nevruz, Nevrez adı altında Gündönümü olarak, Batı Trakya Türklerinde Mevris adıyla kutlanır.

Nevruz'u coşkun bir şekilde kutlayanlar, Türk coğrafyasında en geniş topraklara sahip olan Kazak Türkleridir. Çok eskiden beri kutladıkları Erkin Kün=Nevruz Bayramı coşkun bir şekilde kutladıklarını, Kazakistan Hoca Ahmet Yesevi Türk Kazak Üniversitesinde görev yaptığım 1995'te Kazakistan'ın başkenti Almatı'da 1996 yılında da Özbekistan'ın başşehri Taşkent'te gördüm.

Kazaklarda yıl ve ay adları Türkçe kökenlidir. (Kazaklarda mevsim mezgil adları: 1. Köktem, 2. Jaz, 3. Küz, 4. Kıs; ay adları: 1. Kantar, 2. Akpan, 3. Navrız, 4. Kökek, 5. Mamır, 6. Mavsım, 7. Şilde, 8. Tamız, 9, Kırküyek, 10 Kazan, 11. Karaşa, 12. Jeltoksan) Yılsonunda sayıma eklenmeyen beş konuk veya ölü ara adını verdikleri son beş-altı günde yazla kışın, iyilik ve kötülüğün, soğukla sıcağın, merhametle merhametsizliğin mücadele ettiğine inanırlar. Bu günlerde hiçbir önemli iş yapmayarak bu ölü zaman dilimini geçirdikten sonra 21 Navruz günü; ‘Yeryüzüne iyiliğin geldiği yeşilliklerin canlandığı milletin un ulı küni keldi.’ Diyerek coşkuyla kutlarlar. 21 Mart gecesine Kidir gecesi, Hızır gecesi adı verilmiştir. Bu gecede yemek kaplarına yıl yağışlı olsun diye süt, ayran kımız, pınar suyu... bereket dolu olsun diye taneli yiyecekler buğday, arpa, darı, mısır doldurulur. Köyün genç kızları süt sağımının en sonunu pişirip, ‘uyku açar’ adını verdikleri yemeği delikanlılara ikram edip karşılığında delikanlılardan ayna tarak, esans gibi hediyeleri alırlar. 21 Mart gece yarısı köyün gençleri kukla bir tayın üzerine bağladıkları kukla ile bütün hayvanları ürküterek ses çıkartarak halkın uyanmasını ve Nevruz'un hep birlikte karşılanmasını isterler. Gündüz kırlara ağaç dikmeye gidilir. Güzel, etkili dualar edilir, küsler barıştırılır, atasözleri gençlere söylenir, öğrenmeleri istenir. Nevruz temiz bir eve girerse o ev hastalıklardan her türlü beladan korunur düşüncesiyle temizlenip en yeni kıyafetlerini o gün giyerler.

Çetinoğlu: Nevruz, mitolojik motifler de ihtiva ediyor mu?

Prof. Karaörs: Bu bayramda Kazak Türklerinin koruyucu ataları, ata ruhlarının kendilerine yardım ettiğine inanırlar. Dikav ata: çiftçilerin koruyucusu, Kabus Ata: atların koruyucusu, Sopan Ata: koyunların koruyucusu, Oysıl Kara Ata: develerin koruyucusu, Zengi Ata: büyük baş hayvanların koruyucusu. Koşkar Ata: aşiret başkanının koruyucusu. Kazakistan'da Koşkar Ata Nehri, Koşkar Ata Mezarı bulunmaktadır.

Çetinoğlu: Osmanlı’da ‘Nevruziye’ adı verilen şiirler yazılırdı. Türk dünyasında da Nevruz için şiir yazma geleneği var mı?

Prof. Karaörs: Var. Kazak Türklerinden Ulustın Ulı Küni Şiiri:

            Ulus küni kazan tolsa 

            Ol yılı ak mol bolar 

            Ulı kişiden bata alsan 

            Sonda oljalı yol bolar

Ulus günü kazan dolu olursa O yıl (süt, peynir kımız) ak bol olur Ulu kişinin duasını alırsan O zaman bereketli yol açılır.’

           Ulustın ulı küninde 

           Bay şıgadı balbırap 

          Kasında jas jetkinşek 

         Tulımşagı salbırap

                                             ‘Ulusun ulu gününde 

                                              Varlıklar çıkar böbürlenip 

                                              Yanında yeni yetişen bir yiğit 

                                              Saçlarını sallayarak

Beybişe şıgar balpıyıp 

Kündigi basta kaykıyıp 

Kelinşek şikar kerilip 

Sakelesi saydırap

                              Hanım çıkar sallanıp 

                              Başındaki örtüyü kaydırarak 

                              Gelin çıkar endamıyla 

                              Duvağını yelleyerek

Kız şıgadı kılmıyıp 

Eki közi javdırap 

Ak bökendey sırkırap 

Kul kutılar sırıktan

                                Kız çıkar gülümseyerek

                                İki gözü parlayıp

                                Ak sülün gibi süzülüp

                               Kul esaret çubuğundan kurtulur

Çetinoğlu: Nevruz’un Türk kültüründeki yerini anlatır mısınız?

Prof. Karaörs: Millî birlik ve beraberliği sağlaması bakımından Nevruz'un Türk kültüründe büyük önemi ve yeri vardır.

Bu günü Nizamü'l-mülk, Selçuklu Devlet hayatına mal etmiş, bu günün mali yıl başı olması geleneği Osmanlılarda da devam etmiştir. Sultan-ı Nevruz, Nevruz Sultan, Mart Bozumu ve Mart Dokuzu adları altında yapılmaktadır.

Şimdi Eylül ayının ilk haftasında Söğüt'te yapılan Ertuğrul Gazi'yi Anma Şenlikleri Abdülhamit Han zamanında Nevruz günü Yörük Bayramı adı altında yapılırdı. Mersin'in Silifke ilçesindeki Yörük köylerinde, İzmir'in Bornova ilçesinin Naldöken köyünde Tahtacı Türkmenleri arasında "Mart dokuzundan sonra dağlar misafir alır" sözüne uyularak dağlara çıkılarak, Hz. Hüseyin'in doğum günü olarak da Nevruz kutlanır.

Nevruz günü akraba ziyaretleri yapılır, bayramlaşılır, mezarlıklar ziyaret edilir, küskünler barışır, meydanlarda âşıklar şiirlerini söylerler. Nevruziye adı verilen şiirler okunur.

Nevruz günü Berat Gecesi gibi herkesin yıllık rızkı ve mukadderatı tayin olunur inancı vardır.

Nevruz dostluğun, iyiliğin kardeşliğin bayramı olup 12 milyon km karelik geniş Türk coğrafyasında yaşayan Türkleri birbirine bağlayan, kenetleyen kaynaştıran Türk örf, anane ve adetlerinin sergilendiği bir bayramdır. Nevruz=Erkin Kün (Ergenekon) bayramları Türk milleti var oldukça yaşanıp kutlanacaktır.

Türk Ergenekon Bayramının Türk Dünyasında coşkun şekilde kutlamanın öncülüğünü, merhum Prof. Dr. Turan Yazgan ve kurduğu Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı (TDAV) yapmış ve yapmaya devam etmektedir.

Büyük Turan Kurultayı, TDAV'ın da katılımıyla 6-10 Ağustos 2014 tarihleri arasında Macaristan'da yapılacaktır. Çünkü Macarlar Türklerin ve kendilerinin Atilla'nın Oğuz Kağan'ın çocukları olduklarına inanmaya başlamışlardır. Türklerle Macarlar kardeştir.

Prof. Dr. MEHMET METİN KARAÖRS   

1944 yılında Isparta’nın  Uluborlu İlçesi’nde dünyaya geldi. İlk ve ortaokulu Uluborlu’da okuduktan sonra 1962 yılında Kuleli Askerî Lisesinden mezun oldu. 1963 yılında Kara Harp Okulunda öğrenci iken 20-21 Mayıs olayları sebebiyle ayrıldı. Yabancı dil olarak Rusça okudu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Umumi Türk Dili Sertifikasından Ebu’l-gazi Bahadır Han’ın ‘Şecere-i Türkî’ isimli eserinin bir bölümünü  (metin, edisyon kritik, indeks, sözlük) mezuniyet tezi olarak hazırlayıp 1968 yılında mezun oldu. 

1968-1976 yılları arasında orta öğretimde edebiyat öğretmenliği ve idarecilik görevlerinde bulundu. (Burdur Lisesi, Aydın Cumhuriyet Kız Lisesi Müdürlüğü ve Edebiyat Öğretmeni, Aydın Ortaklar Öğretmen Lisesi Edebiyat Öğretmeni ve Müdürü.) 1976 – 1986 yılları arası Bursa Eğitim Enstitüsü daha sonra Bursa Yüksek Öğretmen Okulu Edebiyat Öğretmenliği ve Türkçe Bölümü Başkanlığı görevlerinde bulundu. 

1981 yılında İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsünde Prof. Dr. Muharrem Ergin’in danışmanlığında başladığı doktora çalışmasını 1985 yılında tamamladı. Doktora tezi Ali Şir Nevâyî’nin İkinci Divanı Nevadirü’ş-Şebab’ (giriş, dil hususiyetleri, metin) tır. 1986 yılında Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Yeni Türk Dili Ana Bilim Dalına Yard. Doç. Dr. olarak tâyin edildi. 1988 yılında aynı üniversitenin Rektörlüğe bağlı Türk Dili Bölümü Başkanlığına da tâyin edilerek bu görevi 6 yıl süre ile yaptı.

1991 yılında önce ilmî bir kongre için daha sonra kendi isteğiyle Kırım’a gidip Kırım Tatar Türklerinin dil ve edebiyatları üzerinde incelemeler yaptı. 

1- Eylül 1994’ten itibaren iki öğretim yılı süresince Kazakistan’ın Türkistan şehrinde bulunan Hoca Ahmet Yesevi Uluslar Arası Türk Kazak Üniversitesinde Türkiye Türkçesi ve Edebiyatı Öğretim Üyesi ve Bölümün Kurucu Başkanı olarak çalıştı. Ayrıca bu üniversitede görevli olarak bulunduğu sırada 12 Mart 1995 tarihinde girdiği Doçentlik yabancı dil sınavını (Rusça) ve 24 Ekim 1995 tarihinde girdiği Doçentlik Bilim Sınavını kazanarak Doçent unvanı aldı. Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Türkiye Türkçesi Kursları Koordinatörlüğü görevi de yaptı. 

2- Kasım 1998’de Erciyes Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Başkanlığına tâyin edildi.  Kendi bölümünde Türkiye Türkçesi 1-2, Yaşayan Türk Lehçeleri (Kazak Türkçesi), Türkçe- Rusça Mukayesesi, Çağatay Türkçesi ve Edebiyatı, Türkçenin Yabancı Dillere Etkisi gibi lisans derslerini, Sosyal Bilimler Enstitüsünde Türkçenin Morfolojisi, Eski Göktürk-Uygur Türkçesi Kazak Türkçesi gibi Yüksek lisans ve doktora derslerini ve Yozgat Fen Edebiyat Fakültesinde Türkiye Türkçesi, Eski Türkçe ve Yaşayan Türk Lehçeleri ve Çağatay Türkçesi ve Edebiyatı  derslerini okuttu. 

23 Mart 2001 tarihinde Profesörlüğe yükseltildi.

2002-2003 ve 2003-2004 Eğitim-Öğretim yıllarında Kıbrıs Girne Amerikan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenliği Bölümü Öğretim Üyeliği ve Bölüm Başkanlığı, adı geçen üniversitenin Yönetim Kurulu ve Senato üyeliği görevlerinde bulundu.

Eylül 2004 tarihinde Erciyes Üniversitesindeki görevine döndü. 

16.07.2006 tarihinde 38 yılı aşkın devlet memurluğu görevinden kendi isteği ile emekliye ayrıldı.

01.09.2008 tarihinde İstanbul Beykent Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi ve TDE Bölümü Başkanı olarak çalışmaya başlamıştır. Halen bu görevdedir. 

Prof. Dr. Metin Karaörs, akademik çalışma hayatı boyunca; 12 adet yüksek lisans, 2 adet doktora tezi yönetmiş, 142 adet ilmî makale ve bildiri kaleme almış, gazete ve dergilerde 100’den fazla makalesi yayınlanmış, milletlerarası sempozyumlarda oturum başkanlıkları yapmıştır. 

Kitap hâlinde yayınlanmış eserleri: 

1- TÜRKÇENİN SÖZ DİZİMİ VE CÜMLE TAHLİLLERİ: Erciyes Üniversitesi.  Kayseri,1993  

2- TÜRK LEHÇELERİNDE KARŞILAŞTIRMALI ŞEKİL VE CÜMLE BİLGİSİ: Akçağ Yayınevi. Ankara, 2005  

3- NEVÂDİRÜ’Ş-ŞEBÂB / Ali Şîr Nevâyî: Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara, 2006 

4- TÜRK DİLİNİN SARF VE NAHVİ / Köprülüzâde Mehmet Fuat- Süleyman Sâip: Türk Dil Kurumu Yayınları. Ankara 2006.    

5- KIRIM TATAR TÜRKLERİNİN MASAL VE EFSANELERİ:  Rusça’dan tercüme.  (Basılmaya hazırdır)

6- YAŞAYAN TÜRK LEHÇELERİ:  (KAZAK TÜRKÇESİ)  (2 Cilt hâlinde Ders notu)