İDLİB: ZOR, AMA ZORUNLU BİR OPERASYON

Obama döneminde kararsız kalındığı için, ABD’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’ni bağlamında çok önem verdiği YPG Koridoru’na ayıracak daha fazla zamanı kalmadı. ABD, YPG’yi koç başı olarak kullanarak, Halep’in kuzeyinden ya da güneyinden bir gedik açıp Akdeniz’e ulaşmaya çalışıyor. Fakat, hem ABD iç savaşı hem de Yeni İpek Yolu projesi nedeniyle, ABD’nin, eskisi kadar şanslı olduğunu söylemek biraz zor. 

Fırat Kalkanı operasyonlarında El Bab’tan kaçan DEAŞ’lı militanların sığındıkları İdlib, heran patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştü. Sınırımızın hemen yanı başında oluşacak bir kargaşa Türkiye’yi her yönden olumsuz etkileyebilirdi. O nedenle İdlib operasyonu zor, ama yapılması kaçınılmaz n bir operasyondu. 

İdlib oerasyonu başladı. ABD, YPG Koridoru’nu Akdeniz’e bağlama konusundaki ısrarını sürdürürken, Türkiye de gerçekleştirdiği İdlib operasyonuyla, güney sınırları boyunca sivrisinek üretecek bataklıkların oluşmasına asla izin vermeyeceğini bir kez daha göstermiş oldu.

Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) belirlenen noktalarda kontrolü sağladıktan sonra, askerlerimiz İdlb’e intikal edecek. 

Fırat Kalkanı’ndaki gerekçemiz, sınırlarımızı terör tehdidinden arındırmak, toprak bütünlüğümüzü, toplumsal birliğimizi korumaktı. Fırat Kalkanı operasyonu hedefine ulaştı; 15 Temmuz savrulmasına rağmen askerlerimiz El Bab’ta destan yazdılar. Operasyon sırasında El Bab’tan kaçan DEAŞ militanlarının sığındığı İdlib tam bir saatli bombaya dönüşmüştü. İdlib operasyonu herhangi bir kontrolsüz patlamayı önlemek amacıyla başlatıldı. 

Astana mutabakatı çerçevesinde operasyon Rusya ve İran ile birlikte gerçekleştiriliyor. İblib opersyonu 4 aşamalı; 1. Aşamada İdlib terörist gruplardan arındırılacak, 2. Aşamada, Fırat Kalkanı bölgesine bir koridor açılacak, 3. Aşamada, Afrin kuşatma altına alınacak, 4. Aşamada da sınırlarımızdaki YPG tehdidi yok edilecek. Her aşaması zor, ama zorunlu bir operasyon. 

İdlib operayonu zor bir operasyon. Zor, çünkü 1991’de, Körfez Savaşı sonrasında,  Irak’ın 36 Paralel boyunca bölünmesinden bu yana yaşanan gelişmelerin biriktirdiği sorunlara son aşamada çözüm bulmaya çalışıyoruz. 1991’de bir Dicle Kalkanı operasyonu yapmamış olmanın sıkıntılarını yaşamaktayız. İdlib operasyonunu, Astana mutabakatı gereği, Rusya ve İran ile birlikte yapıyoruz, ama yakın zamana kadar izlediğimiz Suriye politikamız, Rusya ve İran ile paralel değildi. Hangi orak noktada buluşacağımız çok önemli.. İdlib’te zor, ama zorunlu bir operasyon yapmaktayız. 

İdlib, sınırlarımıza yalnızca 34 kilometre uzaklıkta olan bir yerleşim birimi. Hatay’ın, dolayısıyla Türkiye’nin güvenliği açısından kontrol altında tutulması gereken bir duyarlı nokta.  Bugüne kadar Türkiye ile Suriye arasındaki sınır kapısı terör örgütlerinden Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Ahrar-uş Şam (AŞ) kontrolündeydi. İdlib İntikali’nin başlatılmasıyla sınır kapısının kontrolü Özgür Suriye Ordusu’nun eline geçti. 

ABD’nin YPG eliyle yapmak istediklerini, biz Özgür Suriye Ordusu’na destek vererek yapacağız. ÖSO’ya hava ve istihbarat desteği daahil, her türlü desteği vererek amacımızı gerçekleştirmeye çalışacağız. Yani, 1200 kilometrelik güney sınırlarımız boyunca kuşatılmayı asla kabul etmeyeceğimizi bir kez daha tüm dünyaya haykıracağız. Yani, ne pahasına olursa olsun, İdlib’te oluşturmayı hedeflediğimiz askeri bölgeyle YPG Koridoru’nun önünü kesmeye çalışacağız. Yani, “Kürt Koridoru” kamuflajı altında bir İsrail Koridoru oluşturulmasına izin vermeyeceğiz. 

ÇATIMALAR YOĞUNLAŞIYOR

ÖSO İdlib’e doğru ilerledikçe çatışmalar yoğunlaşıyor. Karşımızda Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) ve Ahrar-uş Şam (AŞ) var, ama bu teröristlerin gerçek kimliklerini henüz bilemiyoruz. Yaşadık, gördük; hem Rus, Hem de ABD askerleri, YPG kollukları takarak dayanışma tabloları sergilemişlerdi. Ortadoğu’da, dostla düşmanı ayırmanın çok zor olduğu, çok yoğun bir çıkar çatışması yaşanıyor. 

Ortadoğu’da dünya tarihi kabuk değiştiriyor; bölgesel ve küresel aktörlerin katılımıyla yeni bir dünya düzeni kurulmaya çalışılıyor. O nedenle devletler arasında da günü birlik ilişkiler yaşanabiliyor. Ortadoğu, tarihin akışında belirleyici bir coğrafya olduğundan, bölgedeki her gelişme küresel çapta etkiler oluşturabiliyor. 

Gelinen noktada tek kutuplu düzenden çok kutuplu düzene geçişin sancıları yaşanmakta. Sovyetlerin dağılması sonrasında tek kutuplu kalan dünyamızda ABD, küresel liderliğini Ortadoğu petrol kaynakları üzerinden sürdürmeyi planlamış, Amerikalı ideologların hazırladıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ni uygulamaya koymuştu. Bölgede 22 ülkenin sınırlarını değiştirmeyi hedefleyen bu projeyi hayata geçirebilmek için İkiz Kuleler’in vurulması gibi hiç de inandırıcı olmayan gerekçelerle, “Demokrasi götürüyoruz” kandırmacasıyla ülkeler işgal edilmiş, milyonlarca masum insan katledilmiş, fakat, hedeflenen sonuca ulaşılamamış, bölgenin petrol kaynakları ve dağıtım yolları kontrol altına alınamamıştı. 

Bu süreçte Çin’in sergilediği ekonomik başarılarla bir küresel aktör olarak yükselmesi ve Yeni İpek Yolu gibi küresel bir projeyle ortaya çıkması, ABD’nin Ortadoğu hedeflerini zora sokmuş oldu.  Çin’in üç kıtayı ve 65 ülkeyi kapsayan Yeni İpek Yolu projesinin hayata geçmesiyle ABD’nin küresel lider sıfatı sona eriyor. Bu nedenle ABD, biran önce Ortadoğudaki hedeflerini gerçekleştirerek Çin’in, yani Yeni İpek Yolu’nun önünü kesme telaşında. Trump’ın başkan olması sonrasında Ortadoğu’daki (ve de tüm dünyadaki) çatışmaların şiddetlenmesinin arka planında ABD-Çin dalaşı yatıyor. 

ABD-Çin dalaşında iki küresel güç değil, bu devletlerin yanında yer alan devlet de çatışıyorlar. Bu küreselleşme dönemine hiçbir yerel gelişme artık yerel değil. O nedenle, İblib İntikali de, yerel gibi görünse de yerel bir olay değil. İdlib’te bölgesel ve küresel güçler çatışıyor. Biz de, gücümüzü kullanarak yaşanmakta olan gelişmeleri çıkarlarımız doğrultusunda sonuç verecek şekilde yönlendirmeye çalışıyoruz. 

Sonuç olarak, önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi, Çin’in yakın bir zamanda hayata geçireceği Yeni İpek Yolu nedeniyle, ABD’nin, Ortadoğu’daki işlerini biran önce sonuca ulaştırıp başka noktalara odaklanması gerekiyor. O nedenle, özenle eğitip donattığı YPG’yi kullanarak, Irak ve Suriye’nin kuzey parsellerini birleştirmeye ve Akdeniz’e bağlamaya çalışıyor. 

Obama döneminde kararsız kalındığı için, ABD’nin, Büyük Ortadoğu Projesi’ni bağlamında çok önem verdiği YPG Koridoru’na ayıracak daha fazla zamanı kalmadı. ABD, YPG’yi koç başı olarak kullanarak, Halep’in kuzeyinden ya da güneyinden bir gedik açıp Akdeniz’e ulaşmaya çalışıyor. Fakat, hem ABD iç savaşı hem de Yeni İpek Yolu projesi nedeniyle, ABD’nin, eskisi kadar şanslı olduğunu söylemek biraz zor. 

ABD BİR ÇILGINLIK YAPABİLİR Mİ?

ABD, Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerini kolayca birleştirebileceğini, burada bir Kürt devleti kurabileceğini ve yağmaladığı Ortadoğu petrollerini bu “Kürt Koridoru” içinden Akdeniz’e akıtarak pazarlayabileceğini sanıyordu. Bölgesel ve küresel aktörlerin karşı çıkması nedeniyle, ABD hedefine ulaşamadı. TSK’nın gerçekleştirdiği Fırat Kalkanı operasyonunda sergilediği başarı ABD’nin hesaplarını altüst etti. 

Bu durumda ABD, Ortadoğu’daki hedeflerine ulaşamazsa ve Yeni İpek Yolu’nu kontrolü altına alamazsa, “küresel lider” sıfatını kaybedecek. O nedenle ABD, “Ortadoğu’daki en önemli ortağım” dediği YPG’ye verdiği eğit donat desteğini Trump döneminde olağanüstü artırdı. YPG’yi ordulaştırdı. Giderek sıkışan ABD,  YPG’yi koç başı olarak kullanarak, İdlib üzerinden Akdeniz’e ulaşmayı deneyebilir. Böyle bir hamle Türkiye’yi çok zorlayacak sonuçlar doğurabilir.

 Fırat Kalkanı operasyonlarında El Bab’tan kaçan DEAŞ’lı militanların sığındıkları İdlib, heran patlamaya hazır bir bombaya dönüşmüştü. Sınırımızın hemen yanı başında oluşacak bir kargaşa Türkiye’yi her yönden olumsuz etkileyebilirdi. O nedenle İdlib İntikali zor, ama yapılması kaçınılmaz n bir operasyondu. 

HEDEF HATAY MI?

Hatay, Suriye krizinin ortaya çıktığı 2012 yılından bu yana, hem demografik yapısı, hem de stratejik konumu dolayısıyla, Ortadoğu’nun en duyarlı kentlerinden bir durumuna gelmişti. Türkiye-ABD ilişkilerinn çok gerildiği bir süreçte, “kırk yıllık dostumuzun”, hedeflerine ulaşmak açısından Hatay’ı da zorlayabileceğini hiçbir zaman hatırdan çıkarmayalım. 

İdlip İntikali zor, ama yapılması gereken bir operasyondu.

Allah yardımcımız olsun..